Bir varmış, bir yokmuş. Allah'ın günü çokmuş. Allah'ın günleri de masal güzelliğinde. Her günü ayrı güzel. Yazı güzel, kışı güzel, baharı güzel güzü güzel. Hepsinin yüzü güzel. Uzunu ayrı güzel, kısası ayrı güzel....
Başlık İsmet Özel'in. Olsun, bardak da size merhaba desin. Duyun. İnsan sevdiğini tanır, tanıdığını sever. Sevdikçe kendini tanır. Eşya ve evrenle aynı dili konuştuğumuz zaman insan oluyoruz. Kendimize yakınlaştığımız zaman, doğaya...
Anız yakanları hiç sevmem. Cehennemde anız yakanlar için ayrı ve özel bir bölme olduğunu düşünürüm hep. Toprakta kurbağa, yılan, çekirge, köstebek, uğur böceği, kelebek, kertenkele, karınca, kaplumbağa, aklınıza gelen gelmeyen küçük...
Bir ilgisi olanları seviyorum. Bir şey biriktirenlere, ilgisinin peşinden gidenlere imreniyorum. Aferin onlara. Neye yakınlaşırsanız o da size yakınlaşıyor çünkü. Gündelik hayatın sahih ve sağlıklı kayıtlarını tutuyor onlar ilgileri üzerinden....
Ne kadar da açılıyor insanın kendisiyle arası! Olduğuyla değil, olmak istediğiyle var olmaya çalışıyor. Saçları kıvırcık değil, kıvırcık. Gözleri yeşil değil, yeşil. Boyu uzun değil, uzun. Yakışıklı değil, yakışıklı. Uzun...
*Kavramı Ali Necip Erdoğan'dan aldım. Kaktüs gibisin. Dokununca batarsın. Dokunmasalar bile 'batma” hissi uyandırırsın. Dışarıya kapalısın. Kendi içindekiyle büyütürsün kendini. Dikenlerini kendi suyunla beslersin. Ne kadar büyürsen...
Dışarısı buz kesiyor. Yangın merdiveninde bir güvercin büzüşmüş. Kapıyı açtım, baktım, uçmadı. Aralık bıraktım, geri çekildim. Aralığa kadar geldi, içeri girse mi, girmese mi, tereddütlü. Aklıma geldi: Hasan Kaya adında bir dostum...
Her dert en fazla üç cümlede anlatılabilir. Yine de zeytinliklerde dolaşmayı seviyoruz biriyle konuşurken. Muharrir der ki: Bir beklentin olmadan, elinin erdiğince birinin mağduriyetini gideriyor, sızısını dindiriyor, yaralı parmağına işiyor...
Buğday çeçine bakar, Allah bereketi bu yığının içinde bir buğday tanesine vermiş, onun için bir buğday tanesi bile israf olmasın, derdi. Bir buğday tanesini bile yerde koymazdı. Cimri mi diye geçirirdiniz içinizden. Daha gün geçmeden, yazın...
Beşiğimi sallamış. Sallarken ağıtlar, ninniler söylemiş. Masallar, hikâyeler anlatmış. 'Ben seni neyleyim seni Yordun dayandırdın beni Ben ölmem de sen büyürsen Mehmet, ödeşirim bunu” diye kendince türkü de yakmış. Ağlarmışım...
Size bir defter alayım. Bir de kurşun kalem. Bilgisayarınız vardır. Yoksa cep telefonunuz vardır. Her yöreden iki türkü dinleyin. En fazla on dakikanızı alır. Sözlerini size aldığım deftere size aldığım kurşun kalemle yazın. On dakika...
Yahya Kemal, gençliğinde görmek istediği, onu heyecanlandıran Baalbek şehrini gördüğünde artık genç değildir. Gençliğindeki heyecanı da duymamıştır. Yaşlılıktan olsa gerek diye düşünür. Vapurda bir papazla bu konuda sohbet ederken,...
