banner4
03.12.2019, 09:51

BUĞDAY VE ELLERİN İYİLİĞİ

Buğday çeçine bakar, Allah bereketi bu yığının içinde bir buğday tanesine vermiş, onun için bir buğday tanesi bile israf olmasın, derdi.

Bir buğday tanesini bile yerde koymazdı.

Cimri mi diye geçirirdiniz içinizden.

Daha gün geçmeden, yazın subaşlarına, ardıç diplerine çadır kuran, kasnak yapan, davul çalan, “dene çeken”, bir milyon yıldır yıkanmamışçasına esmer Kozan’ın abdallarından bir grup devşirici gelirdi.

Ölçeği çeçe daldırır, her birinin çuvalına heybesine birer ölçek doldururdu.

Cimri değildi.

Güz çiftinde omzunda heybe, heybenin iki gözünde biderlik/tohumluk buğday, tarlaya saçarken,  çift alanının dışındaki taşlığa buğdayların sıçradığı olurdu.

Ekinin bereketi kaçtı diye endişelenirdim.

Hemen o anda, endişemi anlamış gibi, kuşların hakkı, derdi, israf olmayacak onlar.

Aklımdan, kuşların hakkıysa niye yazın harmanda bunu düşünmedin, diye bir cümle geçirdiğimi anlamışçasına, yazın her taraf başak, güzün yem bulamayanlar olabilir, hastası sayrısı olabilir, derdi.

Henüz makineleşme çağı bizim yaylalara gelmemişti.

Çalıştı, çalıştı, çalıştı.

Olgun bir başak gibi göçtü.

Dünyaya son bakışında yüzü buğday sarısıydı.

Elleri de.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu