banner4
29.11.2019, 10:50

HAVVA ANA’MDAN HUKUK DERSİ

Beşiğimi sallamış.

Sallarken ağıtlar, ninniler söylemiş. Masallar, hikâyeler anlatmış.

“Ben seni neyleyim seni

Yordun dayandırdın beni

Ben ölmem de sen büyürsen

Mehmet, ödeşirim bunu” diye kendince türkü de yakmış.

Ağlarmışım bebekken.

2009’da rahmetli olan annemden Havva Ana’mın ağıtlarını derledim. Türkiye’de tek kaynaktan derlenen en fazla metin. ‘Uçtu Ördek Viran Kaldı Gölümüz’ adıyla kitaplaştı bu ağıtlar.

Benim edebiyat sevgim Havva Ana’mdandır, o akademiden mezun oldum. Yedi yaşında.

Ben yedi yaşındayken öldü, yüzünü hatırlıyorum. Binlerce yıl yaşamış gibi bir yüzü vardı. Gözleri görmüyordu. Kötürümdü. Aklı yerindeydi. Zehir gibi bir belleği vardı. Bilinci pırıl pırıldı. Bana İnşirah Suresi’ni o öğretti. Abdest aldırdığımı hatırlıyorum, adım kocasının adıydı, ödeşmiş miyizdir, Allah bilir.

Ben Mehmet oğlu Mehmet oğlu Mehmet’im.

Dedem Aycı Hoca’nın adı Mehmet.

Babamın adı Mehmet.

Havva Ana’mın iki nişanlısı savaşta kalmış.

Dedemden yaşça büyük.

Sonra bir düğünde mi cenaze de mi, Balkan ve Çanakkale gazisi dedeme ‘oğlan beni al’ demiş.

Dedem de bu cesur, acılı ve özgüvenli kızı almış.

Üç çocukları olmuş.

Çocuklar üç, beş, yedi yaşında peş peşe ölmüşler.

Havva Ana’m menopoza girmiş, doğurganlığını kaybetmiş.

Dedemden büyük ya.

Yas tutulmuş, üzerinden bir zaman geçmiş.

Dedeme, “Bey, bu ocağın tütmesi lazım, ben doğuramam, seni evlendirmem lazım” demiş.

Gitmiş, kız istemiş.

Düğün yapmış kendi eliyle.

Koca Ana’mı dedeme almış.

1933’te amcam, 1935’te halam doğmuş.

1936’da, Koca Ana’m babama hamileyken dedem ölmüş.

Üç ay sonra babam doğmuş, adını Mehmet koymuşlar.

Bir yıl sonra halamın etekleri tutuşmuş ocaklıktan, yanarak ölmüş.

Kalmışlar mı iki anne iki erkek çocuğu.

Milli Şef Dönemi’nin kıtlık yıllarında, trampa ekonomisinin hâkim olduğu Orta Torosların dağ köyünde kimseye muhtaç olmadan bu çocukları yetiştirmişler.

Amcam hiç evlenmedi.

Annem 12 çocuk doğurmuş, birisi ölmüş.

Ben o çocuklardan biriyim.

Havva Ana’mı kardeşi mirastan men etmek için, evde kimse yokken muhtarla eve gelip kâğıda parmak bastırmışlar. Bir de delidir akıl sağlığı yerinde değildir diye köyden şahitler bulmuşlar.

Uzatmayalım, iş mahkemelik olmuş.

Babam, o yaşında Havva Ana’mı Adana’ya götürmüş.

Hâkim adını sormuş Havva Ana’m söylemiş.

Aylardan hangisi diye sormuş, Havva Ana’m söylemiş.

Anasının babasının adını sormuş, Havva Ana’m söylemiş.

O gün günlerden hangi gün olduğunu sormuş, Havva Ana’m söylemiş.

Başka sorular da sormuş.

En son, “Kardeşin senin deli olduğunu söylüyor, ne dersin?” diye sormuş Havva Ana’ma.

Hâkim Bey demiş, o koca kadın, farz edin ki ben deliyim, kardeşim akıllı, deli kardeşin akıllı kardeş üzerinde hakkı yok mudur?

Üvey oğulları ona Havva Ana dediler, özden ayırmadılar.

Biz üvey torunları onu Hava Ana’mız bildik, neden sonra babamızı o doğurmadığını anladık.

Olsun, ruhundan doğurmuştu babamızı, şefkatinden doğurmuştu, gönlünün rahminden doğurmuş gönlünün memelerinden emzirmişti.

“İnsan acı çekmekle ölmez oğlum, ölseydi ben ölürdüm” derdi.

Havva Ana’mdandır:

“Derdim seni, derdim seni

Anam olsa derdim seni

Alan olsa dertli başım

Verir dertsiz kordum seni.”

Nemlendi mi sizin de gözünüz?

Ne güzel insansınız!

Yorumlar (1)
Memun Sekin 4 yıl önce
Hakim bey,
Farz edinki ben deliğim delinin akıllı kardeşi üzerinde hakkı yok mu? Muhteşem bir soru...
12
az bulutlu