TÜRKİYE PATİNAJ YAPIYOR
Türkiye patinaj yapıyor. Mevcut noktanın etrafında dönüp dururken, öteye gitme ve sıçrayarak, devinim ve dönüşüm gereksinimini bir türlü gerçekleştirmiyor. Hal böyle olunca bildiği ve hissettiği o devasa açlığa bir türlü gideremiyor ve çözüm bulamıyor.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kabuk değiştiren Türkiye, geçen yüzyıllık süreç içerisinde ki değişime dair makas farkının büyüklüğü, herkesin ve her kesimin en büyük yanılgısı olmuştur. Bu değişim ve dönüşümden yana mutluluk payesi çıkarıp ve bunun da üzerinde yıllardır tepinen zümre, çıkış noktası ile gelinen noktada ki farkın referansını, Dünyayı değil, kendisini almış olması hasebiyle çocuksu ve getirisi olmayan bir tatmin içerisindedir.
İşte tam da bu çocuksu ve getirisi olmayan tatmin, bu ülkenin de patinaj noktasını göstermektedir. Oysa kendisi yerine Dünyanın geldiği noktayı baz almış ve dolayısıyla meseleye kendisi ile Dünya arasında ki makas farkı olarak bakabilmiş olsaydı, patinaj, yerini sıçramaya ve alınması gereken yolun kat edilmesine bırakacaktı.
İşte bu patinajın geldiği noktanın ismi, İsmet Özel ve DücaneCündioğlu arasında bir yerde durmaktadır.
İsmet Özel, Modern şiirleri ve fikre yüklediği modern anlam ile fikir dünyamızda ki akametin boyutlarını yeniden tayin etmesinin yanı sıra, kendi eliyle getirdiği o yeni boyut ve sınırları da zorlayan aynı isim konumundadır.
DücaneCündioğlu, kendi kültürel kodlarından beslenerek ve kopmadan, çağcıl bir felsefik bakış arama çabası içerisinde ki geldiğimiz noktanın önemli ayraçları ve isimleri arasındadır.
Dücanecündioğlu ve İsmet özel arasında sıkışıp kalmış ve bu ikisi arasında ergen hazzı ile tatmin arayan utanmazlar zümresi olduğumuzun bilinçli mahcupları olmamıza rağmen, ötesine de geçemiyoruz. Bu ikisi arasında ki patinaj, ciddi bir zaman ve enerji kaybına tekabül etmesinerağmen, çıkış ve ikinci bir sıçrama noktamızında başlangıcını temsil edeceklerdir.
Bakmayın yığınlarca kişinin isimlerinin önlerinde Dr, Doç veya Prof yazmalarına. Onların birçoğununDücane ve İsmet profilinin henüz kıyısına dâhi ulaşamadıkları için, bu titrin ağırlığını da kişilerin kendisine hasretmeyin. Zaten sayısız Prof, Doç ve Dr sahibi olan bir ülke olmamıza rağmen, bahsini yaptığımız patinajdan çıkamamamız hasebiyle, isimlerinin önlerinde büyük büyük payeleri olan kişilerin niteliklerine dair puan vermenizde de, önemli bir veri konumundadır.
Oysa bu denli büyük payeler çok büyük uzmanlık göstergesidirler. Bu denli yüksek sayıda uzmanı olan bir ülkenin bırakın patinaj yapması, çok ciddi ve çok önemli gelişim ve açılımları yapması gibi kaçınılmaz sonuçları doğuracaktır.
Ve bu sonucun tabi getirisi de toplumsal kültür seviyemizin katsayısı ile ekonomik gelişmişliğimizin de boyutlarını yeniden ve çok refah seviyesine taşıyacaktır. Oysa reel ekonomik ve kültürel seviyemiz, sayısı hayli fazla olan bu uzmanlarımızın hormonal seviyelerini göstermesi bakımından ayrıca önemli veri kabilindedir.
Ülkemizin siyasi hegemonyasının bilim ve adamları üzerinde ki etkinliğinin bizleri getirdiği nokta hem utanılası ve hem de ivedilikle değişime tabi tutulması gereken bir alandır. Zira sahici bir emek, araştırma ve yetişmişlikten kaynaklı verilen payeler olmaktan tamamen uzak; bilim yapmak yerine siyasi iktidarın şakşakçısı olma zavallılığını kendisine görev edinmiş ( görevlendirilmiş ) ilmi haysiyetten yoksun zavallılar türetmiştir.
Bütün bunların sonucun da, koca bir ülkenin münevver anlayış ve sayısına dair göstereceğimiz referans, bir elin parmak sayısını dahi geçmeyeceği gerçeği ne kadar iç kanatıcı olsa da, umuyor ve diliyorum ki bu gerçeklik, mevcut durumu makus bir talih görmekten kurtarıp bir an evvel bu patinaj halimize son verici bir motivasyon kaynağımız olmasıdır.
