banner4
10.11.2019, 13:05

HEP NİFAK VE HEP MÜNAFIK ÜRETİYORUZ

Ülkemiz, kozmopolite kavramının dahi biçare kaldığı bir çeşitlilik göstermekte. Üstelik bu karışım salt entite üzerinden değil, aynı zaman da Din, siyasi ve ideolojik olarak da son derece karışık, karmaşık ve çeşitlilik göstermektedir.

Hal böyle olunca aynı sayıda Din, ideoloji, siyasi görüş sahibi kişilerin aynı alanı işgal ediyor olması ve istense dahi birbirinden uzak olamama gibi kaotik bir ortama sahne olmaktadır. Oysa bütün bu çok çeşitli karışım mutlaka kaos yaratacak bir durum değilken saygısızlık, dikte ve çeşitli baskılar mevcut karmaşayı da kendiliğinden getirmektedir.

Hiç kimsenin bir başka görüş, düşünce ve inancına tahammül edip saygı göstermemesi dolayısıyla sahtekâr sevgiler, münafık tipler ve ciddiyetsiz yaklaşımlar birbirini takip etmeye başlıyor. Farklı düşünün, farklı inanan bir kişi, kendisi için geçerli olan düşüncesini konuşmak ve ifade etmekten yana dışlanma, ötekileştirilme, toplumsal baskıya maruz kalma ve en nihayetinde yargılanıp cezaya mahkûm bırakılmamak adına olmadığı gibi görünmek zorunda kalmaktadır.

Oysa İnsan özgür bir varlıktır ve özgürlüğü onun hem ontolojik ve hem de Anayasal hakkı olmasına rağmen bağnazlık, totaliter yaklaşım, bir takım güçleri ellerinden bulundurmuş olmanın verdiği küstahlık sebebiyle sindirilmekte ve bütün hakları bir anda sakız gibi çiğnenmektedir.

Bir kişi, bir mezhep, bir siyasi yapı ve ya bir başka oluşum, ülke de bulunan her ferdin ya da oluşumların tıpkı kendisinin baktığı yere bakmasını, kendisinin gördüğü şeyin aynısını görmesini ve kendisinin yüklediği değerin de aynısını yüklemeyi her şartta dikte ettirmektedir.

Hele de dikte eden güruhun ellerin de bir takım yaptırımsal güç, imkân ve olanaklar var ise eğer, yandı gülüm keten helva…

Tablonun bu ve böyle olduğu bir yerde İnsan oluşunuzun, özgür oluşunuzun, bir takım haklarınızın oluşunun gerçekte hiçbir anlamlı, önemi ve değeri kalmamıştır. Ya onlar gibi düşünecek, onlar gibi inanacak, onların gördüğünü görmekle beraber onların gösterdiği teslimiyeti de göstermekten başka seçeneğiniz kalmamıştır. Aksi halde aforoz edilmeye ve yığınlarca odun üzerinde ve eğlenceler eşliğinde yakılmaya kadar gidebileceksiniz demektir.

Farklı bir ses, farklı bir düşünce ve farklı bir inancı dillendirmek gibi bir şansınız olmadığı gibi bir hakkınız da yoktur. O toplum size neyi münasip görmüş ve hangi şekilde ve kime inanacağınıza kadar dikte etme hakkını da kendisin de görmektedir.

En edepli, en ahlaklı, en yapıcı, en münasip lisan ile dahi kendinizi ifade etmeye, kendi inanç ve düşünce dünyanızı ortaya koymaya hakkınız dahi bulunmamaktadır. Zira hemen diziniz ve gözleriniz önünde bitmeye ve sizi her türlü tehdit ile karşı karşıya getirmeye ve nihayetin de aslanlar önüne atmaya hazır komuta bekleyen ciddi bir kitlenin varlığı ile karşı karşıyayız.

Bağnazlık ve dikte bir hastalık olmasına ve insanlığın bu hastalığa sayısız canları kurban etmiş olmasına rağmen, asırlara dayanan tecrübe ve hiç pahasına verilmiş sayısız kurbanlar dahi ders almamız için yeterli olmamıştır. Oysa güç, dönüşüm gösteren bir olgudur ve keser döner sap döner gün gelir hesap döner ilkesi de bizlere almamız gereken dersi vermekten yana da zayıf kalmıştır.

Dünün mazlumu haklarının, özgürlüğünün ve kişiliğinin gasp edildiğini söyleyen kitle, gücü eline geçirdiği anda başkalaşmaktan, mazlum olmanın, hak gaspının ne denli büyük bir insanlık suçu olduğunu hiç yaşamamış gibi ciddi bir zalim kesilebilmektedir. Dünün zalimleri ise, zulm ettikleri insanları ve zamanları anımsamak bir kenara, kendi haklarının gasp edildikleri yönünde feveran edip durmaktadır.

 Herhangi bir kişi hakkı, hakikati, insan olmaktan kaynaklı bir takım değerleri anımsatmaya kalkıyor olmasın ki, karşıt zümre aynı zamana denk düşen idam sehpasını da kurmamış olsun.

Oysa bütün bu zorbalar ve zorbalıklar bilmelidirler ki, yaptıkları dayatmalar sebebiyle kitlesel bir kalabalığı yanlarında bulundurmuş olmaları, niteliksel bir olguya denk gelmemektedir. Fetö denen ihanet şebekesi, gücü ellerinde bulundurmuş olmaları sebebiyle herkesi ve her kesimden insanı bir şekilde yanlarına çekmeyi başarmışlardı. Oysa bu mobilize olma bir rızaya, sevgiye ve inanca tekabül etmemesi dolayısıyla helvadan put işlevi görmüştür.

Hiç kimse hiç kimseyi ve hiç kimseye dayatmamalıdır. Zaten böylesi bir dayatma hiç kimsenin hakkı olmadığı gibi haddi de değildir. Eğer huzur içinde, barış içinde ve yarınlarınlar da güven içerisinde yaşamak istiyorsak, bugün ki gücün kalıcı olmadığının bilincinde olarak güçsüzlerin yanında olmak, onların da haklarına, inanç ve düşüncelerine saygılı olmak zorundayız.

Sizin gibi düşünmek, sizin gibi inanmak ve değer yargılarımı da sizinle paralel kurmak zorunda değilim. Özgür bir birey olarak benim de kendime ait düşüncelerimin, bilgilerimin, inançlarımın olduğunu kabul edin ve kendi değerlerinizi aynen ve olduğu gibi benim de kabul etmemi dikte etmekten vaz geçin.

Kimi nereye koyacağımı, kime nasıl bir değer yükleyeceğimi, kimi kabul, kimi reddedeceğimi, neye inanıp neye inanmayacağımın kararı da sadece ama sadece bana aittir.

Artık samimiyetsiz, ikiyüzlü, ciddiyetsiz yığınlar ve dolayısıyla münafıklar oluşturma girişimlerine fert ve toplum olarak bir son vermeli her birimiz yek diğerine bütünsel bir saygı göstermeliyiz.

Kimden gelirse gelsin, dikte bir insanlık suçudur…

Yorumlar (0)
12
az bulutlu