banner4
18.11.2020, 10:14

TÜRK DEVLET AKLI

Konuya herkesin çok merak ettiği üzere, “Devlet Aklı” kavramı ile başlayacağız.

Devlet Aklı Nedir?

Öncelikle her zaman ve her dönemde gündemdeki yerini ve önemini koruyan bir şeyi açıklamak ve tam anlamıyla kavram karmaşasını ortadan kaldırmak gerekiyor sanırım. “Derin Devlet” ile “Devlet Aklı” kavramları, yapılanmaları bakımdan birbirinden farklılıklar içeren kavramlardır. Bu nedenle, iki farklı anlamda yapılanma olan “Devlet Aklı” ile “Derin Devlet” kavramının karıştırılmaması gerektiği gibi, zaman zaman paralellik ve birliktelik söz konusu olsa bile, birbirinin yerlerine kullanmak doğru olmaz.

Derin Devlet”, aslında devlet içerisinde aktörleri ve etkinlikleri dönemsel olarak değişebilen, tek parça olmayan, çeşitli siyasal görüşleri içeren ve çoğu kez istihbarat, iş adamı, dünya gündeminin gerekliliğine göre, mafya diye adlandırılanlar ile benzer tür örgüt ve grupları denetleyen, kullanan ve yöneten, hatta siyasal ya da sivil toplum örgütlerinde yer alan, asker, polis, siyasetçi ve bürokratların bir araya gelerek oluşturduğu güç odaklarıdır, diyebiliriz.

Söz konusu, bu derin güç odakları içinde, zamanın koşullarında, dünyadaki konjonktürel durumlara ve gelişmelere göre hareket eden, derin ABD’ye, Rusya’ya, Almanya’ya vb. yakın olan dönemler olduğu kadar, derin stratejik ilişkiler gereğince oluşan işbirliklerinin yanında daha milli yapıya sahip olan çeşitli ekiplerin varlığı da söz konusudur. Bu ekipler, ekiplerin güçleri ve yapılar içinde öne çıkan kişiler ve ideolojik görüşler dönemsel olarak değiştiği bilinen gerçeklerdir, bunu daha çok uluslararası ilişkilerde günün koşullarında ittifak, birliktelik ve benzer değişiklikler ve yapılanmaların her boyutunu yakından gözlemlememizdir.

İlk olarak belirtmemiz gereken, “Devlet Aklı”nın, yukarıda belirttiğimiz “Derin Devlet” örgütlenmesinin ötesinde bir “Milli Derin Stratejik Üst Akıl” olduğunu bilmemizdir.

Devlet Aklı”, Türk Milletinde yaklaşık 2000 yıldır kesintisiz olarak varlığını sürdüren, dar çerçeveli, sınırlı sayıda kişiler ya da ailelerin oluşturduğu, bu kişiler ve ailelerin “zincirleme yöntemsellik” yolu ile bir “Soyculuk Kanından Gelen Töresel Yüce Türk Aklı”nı yarattığı soy devri aslı üzere varlığını sürdüren bir “Milli Derin Stratejik Üst Zeka”sıdır, denebilir.

Türk Devlet aklı, sade “vatandaş” anlayışı ve düşüncesi üzerinden görev yürütmez, “Devlet Aklı” için asli ve kutsal olan “Devlet”tir ve Devletin “beka”sıdır ve bu beka için vatandaşlar büyük ve derin stratejiye göre, Yüce ve Kutsal Devlet için bazen sıkıntı çekilecekse çekerler, öleceklerse de ölürler. “Devlet Aklı”nda asla duygusallığın yeri yoktur. Türk Milletinin varlığını sürdürebilmesi için; kişiler, partiler ve liderlerin ötesinde, ilke ve kurallardan oluşan Türk Töresidir.

Şimdi sizlere Kara Kuvvetleri Komutanlığı armasında yer alan;

4 adet büyük yıldız; Kara Kuvvetleri Komutanlığının düzeyini,

Bordo zemin üzerine ay yıldız; Türk Milletinin emrinde olunduğunu,

Kılıç ve meşe yaprağı çelenk; Kararlı ve güçlü Kara Kuvvetlerini,

Atatürk Silüeti; En büyük Komutan olan Atatürk’ün Kocatepe’deki simgesini,

Defne yaprakları; “Yurtta Barış Dünyada Barış” ilkesini,

16 adet küçük yıldız; Tarihte kurulmuş 16 Türk Devletini,

M.Ö. 209 sayısı; Kara Kuvvetlerinin kuruluş yılını temsil eder.

Bu armadaki M.Ö. 209 sayısının asıl anlamına bakarsak, M.Ö, 209 tarihinin rastlantısal olarak seçilmediğini anlarız.

M.Ö. 209 yılının asıl anlamı, Hun İmparatorluğu’nda Mete Han’ın tahta çıktığı tarihtir, ancak çok daha derin anlamlar da taşımaktadır.

Bunu daha iyi kavramak ve “Devlet Aklı” ile bağını kurabilmek için, sanırım öncelikle Mete Han’ın tahta çıkmasından önce yaşananları bilmek gerekiyor.

Mete Han’ın babası Teoman’ın karısı Çinli Yenişi’dir. Teoman, Yenişi’nin dolduruşu ile tahta Mete’nin değil, Yenişi’den olan oğlunun kendisinden sonra geçmesini istediğini açıklar. Ancak Türk töresine göre tahta, ana ve babası Türk olan “Saf Türk” bir varis geçmelidir.

Metehan ve Türk Beyleri duruma isyan ederler. Bu arada, Teoman’ın Çinli eşinin hileleri ile Mete, Çinli Yuezhi Hanedanı eline tutsak düşer, ancak ellerinden kurtulur ve bu başarısı sonrasında babası Teoman, Mete’ye 10 bin asker verir …

Mete ölümüne sadık ve disiplinli bu ordu ile önce Teoman’ın Çinli karısını ve onun çocuklarını sonra babası Teoman’ı öldürerek tahta geçer.

Mete Han’ın tahta çıkışı öncelikle “Saf Türk Egemenliğini” sembolize etmektedir…

İkinci olarak Türklerde devlet tanımına bakmak gerekir…

Devlet, en salt hali ile; bireylerin oluşturduğu, kurumlar eliyle yönetilen bir siyasal organizasyondur …

Devletin işleyebilmesi için kurumlar, kurumların işleyebilmesi için ise olmazsa olmaz temel kural “Hiyerarşik yapıdır”.

Dönelim Mete Han dönemine ve bakalım. Türk tarihinde düzenli orduyu onluk, yüzlük, binlik ve tümenlik düzende “Hiyerarşi” içerisinde düzenleyen ilk kişi Mete Han’dır…

Yani aslında Mete Han, yalnızca ordu düzenlemiş değildir. Aslı kurucu ögesini “askerin” oluşturduğu bir devlet modellemesi kurgulanmış ve yaşama geçirmiştir. Tüm Türk devletlerinde, “kurucu kadro” her zaman asker, ya da silahlı güce sahip büyük aileler daha sonraları beylikler olmuştur…

Türk devlet aklı, işte o tarihten bu güne kadar varlığını belirttiğimiz çerçeve içinde sürdürmektedir...

Devlet Aklı dediğimiz kavramın izlerini Türklerden başka iki devlette daha net biçimde görürüz; Çin ve İngiltere.

Yüce Türk Milleti, işte bu “Devlet Aklı” sayesinde tarihte hiçbir zaman “devletsiz” kalmamıştır. Devlet Aklı, bir Türk devletinin en uzun süre ayakta kalması için makro stratejik planları yapar, günlük siyaset ve siyasetçiler ile uğraşmaz.

Devlet Aklı”  bir Türk devletinin yıkılacağını en az 30 yıl önceden görür ve sezer, iki aşamalı olarak “önce yıkılışı geciktirici” önlemleri devreye sokarak zaman kazanır, bu esnada yeni devletin temellerini de atar…

Buna en çarpıcı örnek Osmanlı’nın çöküş ve Türkiye Cumhuriyet’in kuruluş dönemidir…

Türkiye Cumhuriyetin kurumsal tüm temellerini “İttihat ve Terakki Cemiyeti” atmıştır…

Daha da önemlisi Abdülhamid’in tahta çıkarılmasıdır...

Normal koşullarda tahta çıkma olasılığı yokken, gerekli koşullar oluşturulur oluşturulmaz Abdülhamit tahta çıkarılmıştır. Çünkü şehzadeler arasında derin stratejik zekası olan bir tek Abdülhamit olduğu bilinmekteydi. “Devlet Aklı” Abdülhamit ile 30 yıl zaman kazanmış, geçiş dönemi için de İttihat ve Terakki’yi kullanmış, Cumhuriyetin temellerini atmıştır…

Çünkü “Devlet Aklı”, Osmanlı’nın çöküşünü kaçınılmaz olarak görmüş, 20. Yüzyılda monarşilerin tasfiye süreçlerinin başladığı görülmüş, milletlere dayalı milli devletler modeline ve cumhuriyetlere geçiş olacağını öngörmüştür.

Gerçekten, 1. Dünya Savaşı sonrası monarşiler tasfiye olmuş, Rusya’da Romanof, Almanya’da Hohenzollern, Avusturya-Macaristan’da Habsburg Hanedanları tarihe karışmıştır.

Öngörüsü ve hazırlıklarını Osmanlı sonrası yeni bir Cumhuriyet ve milli devlet üzerine yapan “Devlet Aklı”  zekice ve başarılı bir derinsel strateji ile Rusya ittifakı sayesinde günün Küresel odaklarına karşı ilk büyük cepheden savaşı kazanmıştır…

Şimdi gündemimizi işgal eden Kanal İstanbul projesi neden bu kadar önemli acaba…

Öncelikle, Kanal İstanbul projesi yalnızca bir alternatif geçiş güzergahı olmanın çok ötesinde anlam ifade ettiğini bilelim…

Kanal İstanbul Projesi, Karadeniz ile Marmara üzerinden Akdeniz’e açılan bir alternatif yol olacaktır. Bu bağlamda, aynı zamanda boğazlar konusundaki ortada hukuksal bir belirsizliğin varlığından hareketle, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti hem askeri güç olarak, hem teknolojik, hem de ekonomik olarak yeterli güce kavuştuğunda, emperyalistlerin boğazlardaki haklarını ortadan kaldırmak bakımından, Montrö Anlaşması tartışmaya açılacaktır.

Montrö Antlaşması’nın en kritik maddelerinden birisi antlaşma ile ABD’nin boğazdan geçirebileceği gemilerin tonaj ve silah miktarının kısıtlanmış olmasıdır.

Buna en çarpıcı örnek 2008 yılında yaşanmış, Gürcistan’a müdahale eden Rusya üzerine gemilerini yollamak isteyen ABD gemileri antlaşma gerekçesiyle boğazdan geçirilmemiştir. Ama Montrö Anlaşması “Doğal Boğaz” olan İstanbul Boğazı ile ilgilidir, oysaki Kanal İstanbul “Yapay Boğaz” projesi olacaktır. Bu nedenle, yapay ve doğal boğazların uluslararası hukukta statüleri de farklıdır…

ABD, Kanal İstanbul’u kullanarak istediği tonajda ve istediği kadar silahlandırılmış gemiyi Karadeniz’e geçirme hakkı isterken, Rusya bir yandan buna engel olup, öbür yandan da bu alternatif güzergahı Akdeniz’e inme projesine en uygun şekilde kullanmak isteyecektir...

Doğal olarak Türkiye ise, kendi milli ve stratejik projesi olan Kanal İstanbul’u tek başına yönetmek isteyecek, bu devler arasında bunu başarır ve tek söz sahibi olursa büyük milli ve stratejik bir koz elde eder…

İşte Kanal İstanbul bu nedenle bu kadar önemlidir…

Bu milli projenin, iç savaş söylentilerinin artması ile ilgili olarak şunu söyleyebiliriz. Bu siyasal ve seçimlere yönelik bir algı operasyonunun ötesine geçmeyen sanal varsayımlardır. Bu gerekçelerle insanları, güvenlik, özgürlükler ve demokrasi arasında tercih yapmak zorunda bırakmak isteyebilirler.

Atatürk, bu “Devlet Aklı” kavramının neresinde yer alıyordu, sözünü edilen bu Töresel Türk Aklı ile ilişkisi ne ölçüde olduğu hiçbir zaman açıklanmamıştır.

Ancak genel kanı olarak, Atatürk’ün bu “Devlet Aklı” tarafından “seçilen isim” olduğu açık olmasa da, belirtileri ve yaptığı işler bunu göstermektedir. Atatürk’ün aklı, zekası, becerileri, yetenek dehası ile, ne kadar doğru bir seçim olduğunu göstermiştir. Bu nedenlerle,  “Devlet Aklı”nın seçtiği “özel kişi” olduğu kadar, Allah’ın Türk Milletine bir armağanı olduğunu hiçbir Türk evladı hiçbir zaman unutmamalıdır...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu