banner4
14.11.2019, 11:33

ZİRVENİN İZ DÜŞÜMLERİ

Sayın Erdoğan’ın ABD ziyaretini, başından sonuna kadar ve en yüksek dikkat, en yüksek hassasiyet ve alabildiğince tarafsız ve hakkaniyet ölçüleri içerisinde kalarak takip ettim.

Gördüğüm şey tam saha Erdoğan, tam baskı ve pres Erdoğan haliydi.  Üstelik bu baskı ve pres, çok güçlü bir takıma karşı bir de deplasman da yapılıyor olması çok daha büyük bir değer ve anlam içeriyordu.

Konulara alabildiğince hazırlıklı, hangi konuyu, ne zaman ve hangi tonda dillendirileceğinden tutun da, önemli mevzuların tekrarı ne zaman devreye sokulmalı konularına varıncaya kadar dersine son derece iyi çalışmış bir Erdoğan.

Gerek karşılıklı açıklamalar ve gerekse gazetecilerin sorularına cevapların verildiği ikinci periyot, açık ve net gösterdi ki Sayın Erdoğan açık kapı bırakmak, bir konuyu muğlak hale düşürmek veya muğlak halde bırakmak gibi bir niyet içerisinde değil. Suriye’den mektup konusuna, PKK-PYD den S400 ve patriot füzelerine varıncaya kadar tüm konuların konuşulduğunu, kimi konuların çözüldüğü ve kimilerinin çözümünün de imkânsız olmadığını ortaya koydu.

Özellikle de Kürt ile terör ayrımına özel bir başlık açması ve bu iki kavramın birbiri ile karıştırılıyor olmasından hareketle konuyu vurgulu şekilde defaten açıklaması ise, ABD’yi zora sokan gol pozisyonları arasındaydı.

Verilen beyanatlar ve soru cevap aşamasında ki tavır ve tutum, Mektup yazmak ve mektubun içerisini ve üstelik gıyaben saçma sapan doldurmak ile yüz yüze konuşmak arasında ki devlet ciddiyetinin ne ve nasıl olması gerektiğinin adeta öğretildiği bir geceye tanık olduk.

Her şeyin ama her şeyin açıkça söylendiği ama nezaket, adap ve edep sınırlarının da hassasiyetle korunduğu bu gece, ABD’nin kendi evinde ve kendi kalesi önün de böylesi aciz durumlara bir daha düşme/ düşürülme olasılığı adeta yok gibidir.

Mektup da her türlü düzeysiz hitap ve yaklaşımı cömertçe kullanmış olan Trump, bütün dünyanın pür dikkat izlediği bir durumda Erdoğan için övgü üzerine övgü dizmek zorunda kalmıştır. Bütün bunların yanı sıra, bir de Erdoğan’ın iki defa mektubun aynen iade edildiğini vurguladığı esnada Trump’un yüzüne özellikle dikkatli bakıyordum. Renkten renge giren garip, anlamsız, şaşkın ve utanç dolu mimikleri kontrol edemeyen Trump ve ABD, gecenin hüsrana uğrayan taraflarıydılar.

Gerek Sayın Erdoğan ve gerekse Trump’un açıklamalarından rahatlıkla anlaşılıyordu ki ne S400 ne F35 ve ne de PYD konularının bir çözüme kavuşmadığıydı.

Gece nasıl, hangi ton ve üslupta geçmiş olursa olsun ve hatta bütün konuların çözüme kavuşturulduğu açıkça tüm dünyaya deklere edilmiş olsaydı bile, benim için zerre kadar inandırıcı olmayacaktı. Zira muhatabınız ABD ve Trump olunca herhangi bir konuda verilmiş herhangi bir söze inanç ve teslimiyet göstermeniz de aynı oranda imkânsız hale dönüşmektedir.

Nitekim Sayın Erdoğan’ın ‘’ yeni bir sayfa açılmasına dair bir mutabakat var ‘’ ifadesine karşın benim kuşku, korku ve güvensizlik marjım hala cari şekilde ortada durmaktadır.

Gerek Trump’un azil süreci, gerek ABD kamuoyunun kafasının allak bullak olması, gerek Trump taraftarlarının duygu dünyalarının flu bir seyir izlemesi ve özellikle de İsrail’in Trump’a bakışında ki mat görünüm, işleri hepten içinden çıkılmaz bir duruma dönüştürmektedir.

Dünkü konuşmaların ne kadarının hayata geçebileceği, alınan kararların ne kadarına inanılıp güvenileceğini, bütün bunların yanı sıra ileri ki zamanlar da hangi hamlelerin yapılabilir olacağı ve bütün diğer konulara dair sağlıklı yaklaşımların yapılabilmesi için önümüzde ki on beş günlük süreç hayati bir anlam içermektedir.

Bu on beş günlük süreç, ya Trump’un ağır yaralı, ya tamamen oyun dışına itilmişliği ve ya küllerinden yeniden ve çok daha güçlü şekilde doğduğunun habercisi olacaktır. Dolayısıyla geceye dair yaşanılan ve konuşulanların samimiyetini ve ömrünü tayin edecek olan da yine bu önümüzde ki on beş günlük sürecin kendisi olacaktır.

Bekleyip göreceğiz…

Yorumlar (1)
ZAFER ÇETİN 4 yıl önce
TEBRİKLER GÜZEL BİR YAZ
12
az bulutlu