banner4
17.11.2019, 16:44

YENİ TV’LER ESKİ YÜZLER

Aslın da nasıl bir ülkeyiz sorusunun açık ve yalın cevabı da attığım bu başlıkla ortaya serdedilmiş olmaktadır. Yani her şeyimiz ile aynı merkez ve aynı eller tarafından yönetiliyoruz. Yepyeni tvler, yepyeni radyolar, yepyeni gazeteler ama hepsinde eski ve hatta çok eski yüzler, çok eski sesler, çok eski sözler ve söylemlerin işgali altındayız.

Yüzlerini görmekten, seslerini duymaktan, çiğnene çiğnene çürümüş sakız misali aynı bayat sözleri dinlemekten bıktığımız kişiler, ne kadar yeni ve hatta yepyeni tv’ler kuruluyor olsa da bizi işgal etmeye devam etmekteler.

Tek elden yönetilme ve tek elden alınan direktifler sebebiyle tüm kanallar dönüşümlü olarak aynı kişileri yayına alınca, bir bakıma,  kör istedi bir göz Allah verdi iki göz misali durumdan hayli memnun televizyonlar türedi memlekette. Zira yeni yüzler, yeni sesler, bambaşka, özgün, özgür kişi ve söylemleri bulmak ve onları ekranlar ve izleyicilerle buluşturmak öyle kolay ve maliyetsiz bir uğraş değildir.

Bir maliyet ve bir emek altına girmektense mevcut düzenin sevicisi ve uzantısı olarak parsadan pay almak çok daha çekici geldiği içindir ki, bu çürümüş yüzler, sesler ve söylemlere daha uzun zaman tahammül edeceğiz.

Televizyonculuk, gazetecilik ve radyoculuk, bir basın aracı, bir haber aracı ve bir aydınlanma/ aydınlatma aracı olmanın çok daha ötesinde bir kin, nefret ve kapmlaşmanın keskinleştirilmesi için kullanılan manivela olmanın bır gıdım dahi dışında değildir.

Yani tv derken, gazete derken, radyo derken bir kâğıt parçası ve bir frekanstan bahsetmediğimize göre; erdemden yana fukara, haysiyetten yana nasipsiz, ilim, bilim ve irfandan yana zavallı, haysiyet, kimlik, kişilik ve omurgaya dair kuruşa endeksli tiplerden bahsediyoruz elbette.

Basın etik ilkeleri adı altında bir takım maddeleri milletin gözünün içine sokanlar, bütün bu ilkelere ihanet ederken de doların yeşili karşısında fırıl fırıl dönen gözlerinde sahibidirler. Her alanda olduğu gibi gazetecilik, televizyonculuk ve radyoculuk alanında da ilkeli, haysiyetli, izzetli ve namuslu insan kıtlığı sebebiyle bir arpa boyu yol alamıyoruz.

Sadelik, temizlik, berraklık ile karanlığın, haysiyetsizliğin ve erdemsizliğin en koyu kavga verdiği bir zaman diliminde, bütün bunlara taraf olup erdemin yanın da yer alacak erdemli insan kıtlığımız da bir başka kanayan tarafımızı göstermektedir.

Hep beraber biriktirdiğimiz insanlığımız, özgürlüğümüz, samimiyetimiz, merhametimiz ve ilkelerimiz olmayışı sebebiyle paramparça halde ve çok daha kolay ele geçirilen ve küçücük meblağlar karşılığında köle edinilebilen zavallılar halindeyiz.

İnsanlıktan yana pasif ama rüşvetten yana, haksızlıktan yana, erdem ve ilkeden, izzet ve namustan yana pasif olanların elbette pasifize edilecekleri bir zaman da gelecektir. Elbette zaman kendi nevrini döndürecek ve elbette mukadder zaman hükmünü dayatacaktır da, bunca haysiyet fukarası ve bunca yaş kişilik arasına nice erdemli ve kuru insanları da kurban vereceğimizin burun sızısıdır bizleri rahatsız eden.

Maalesef ki tarih deneye tabi tutulamıyor ve maalesef ki bugünü gelecek adına labaratuvara götüremiyor ve maalesef ki bu haysiyet fukaralarının bizleri götüreceği noktayı şimdiden millete gösteremiyoruz. Ve maalesef feraset ve basiret yoksunu yığınlara da görmediklerini inandırmanın mümkünsüzlüğü de, belimi ayrıca kıran amiller arasındadır.

Bütün bunlara rağmen biz, biz olmaktan elbette vazgeçmeyeceğiz. Elbette hakkı söylemeye, erdemli ve ilkeli olmaya devam edecek, hakkı yazacak, hakkı söyleyecek ve onuncu köye dair azığımızı da yanımıza alacağız.

Mesele, kendimizle ve alacağımız kararlarımızda ki samimiyetimizde değil. Mesele HIRS, HAYDUT VE YAĞMA  sarmalını anlatamayan bizlerde mi? Anlamayan sizlerde mi meselesidir

Yorumlar (0)
12
az bulutlu