banner4
24.12.2019, 10:14

Yazar var YAZAR var

Ülkemizde iki tür yazar var. Para kazanan edebiyat mensubu yazarlar; para kazanmayan mahallî edebiyat yazarları. Para kazananları sayarsak; Orhan Pamuk, Elif Şafak, Ahmet Ümit, Murat Menteş, Hasan Ali Toptaş, Şeyma Subaşı, Deniz Seki vb. çok satan, televizyon yıldızı yazarlar. Bir ara bunlar arasına Nihat Genç de katılmıştı ama kısa sürdü. Bu arada İlker Başbuğ gibi döneminde tutulan yazarlar var. En meşhuru Yılmaz Özdil. Kitabı 2500Tl.kadar yükseldi kitap borsasında.

Bu nedenle ülkemizde iyi ve kötü edebiyat diye bir ayrım yok. Edebiyat ve görünmez edebiyat var. Kültür, televizyonda yer bulan resmi kültür ve periferi (çevre) kültürü olmak üzere ikiye ayrılır. Kendi çalıp kendisi oynayan mahallî edebiyat bazen edebi değerlerin yükselmesini sağlayan kitaplarla çıkar ortaya. Sınırlı sorumlu bir alanda ulaşır okuyucuya. Bazen kendi aralarında çalıp oynamaya yarar. Heveskâr yazarların bir kitabım olsun isteklerini tatmin eder bazen.

Edebiyat camiasında Ercan Kesal, Ahmet Büke, Mahir Ünsal Eriş gibi kültüre değer katan yazarlar da çıkabilir. Bunlar edebi kalitesine rağmen, resmi kültürün bildiği ancak görmezden geldiği bir uzaklıkta ve alanda etkili olabilirler. Veya televizyondan, görünürlükten bilinçli olarak uzak dururlar. Tam bilemiyorum.

Televizyon, gazete yetkilileri ile kültür politikalarını yürüten siyasetçiler, Pierre Bourdieu’nun dediği gibi ‘her akşam kendi kendini kandırmak için büyülenmişcesine ekran karşısına geçen toplumun’ oyalanmasını esas alınca kültüre yer kalmaz. Kültür programlarını izleyecek yeterli donanımda olmayan, kültürü bu alanlara ulaşmaya yetmeyen geniş bir kitle varsa kalite her zaman gözlerden ırak gelişir. Halk kendini geliştirmek, kültürlü bir toplum olmak niyetinde değilse televizyonlar ucuz finanslarla yemek programları, magazin ve 3. Sayfa köpürtmesi ile saatleri doldurmayı tercih eder. 

Bilinçli bir şekilde kitap okuyanlar, kendisini geliştirmeyi murat edinenler, edebiyata ilgi duyanlar mecburen sosyal medyaya taşındılar. Televizyona çıkmak başkalarının irade ve kararları ile mümkün çünkü. Konjonktüre ve zamanın ruhuna denk gelen düşüncelerle. Sosyal medya herkese açık. Kimsenin onayına ihtiyaç duymadan yayınlanıyor burada her şey. Yazıların okuyucuya ulaşması için bir engel, turnike yok sosyal medyada. En azından burada okunduğunu varsayabiliriz. Kamuya açık bütün yazılar.

Öte yandan televizyon şöhreti olanlar niye bir de kitabım olmasın düşüncesine geldiler? ‘Çağdaş medya piyasasında, kitabı olmanın da bir çekim gücü vardır. Nasıl oldu da daha önce dışlanmışlara, tutunamayanlara, kitap kurtlarına, romantiklere ve kaybedenlere ayrılan yerlere, bugün medyatik şöhretler de uğrar oldu? Bugünün edebiyat dünyasında bu kadar insanı yıldız olabileceğine inandıran nedir? Para mı? 

Belki de. Ama öyleyse neden maddi kaygıları olmayan film yıldızları bile kendilerinden beklenen kariyere ek olarak, çocuk kitabı ya da roman yazmaya çalışıyor? Neden üniversite hocaları, psikologlar, doktorlar gibi ciddi insanlar da bunu yapıyor?’ (D. Ugresic; Okumadığınız İçin Teşekkürler s.61)

Genelde sanat özelde kitap sosyal medya ve internetle birlikte ‘Satan iyidir, satmayan kötüdür fikri ve benzeri ticari-estetik ölçüler oluşturdu. Hatta öyle ki, hayvansever okur kitlesine de hitap edebilmek için sevgili hayvanlarına yer veriyorlar. Onlar için paylaşımlar, özel yazılar yazıp kitap çıkarıyorlar. Kedisi olmayan entel mi kaldı bugünlerde?

Nitelikli bir 'edebi temel'in oluşmasına hizmet etmek isteyenler sosyal medyada daha etkin olacaklar. Televizyonlar, insan ömrünü tüketmek için o kadar önemsiz şeylerle dolu ki, kendisine biraz saygısı olan sosyal medyaya sığınmak zorunda artık. Yoksa kendisini dünyada yapayalnız sanacak. Edebiyat dostları ile bir arada olduğunu ancak sosyal medya gruplarında hissedebilecek. Kitap ve kalite arayışı buralardan gelişecek. Dolaysız bir şekilde, istiyorsa düşünce ve yorumlarını anında yazabileceği karşılıklı etkileşimle varolduğunu, yaşadığından başka insanların haberdar olduğunu bilebileceği bir mecra burası.

Edebiyat ve sanatın iki bin yıldan fazla bir geçmişi var. İnsanlar dünyanın zalim gerçeğinden kurgusal, şiirsel bir imgelem alanına yönelmek ihtiyacı hissediyor. İnsan her zaman kemalata yönelir, yükselişe. Böyle bir çabası olanın arayışı sürecektir her halükarda. Digital ortam, sosyal medya imkânı ile böyle bir hizmeti sunuyor bu insanlara. Televizyon seyretme gibi bir oyalanma edebiyatla boy ölçüşemeyecek kadar sığ ve tekdüzedir. 

Edebiyat ve sanat insanların gelecekte ‘çöp insan’ olmasını önleyecek bir donanım aynı zamanda.
Televizyon düşünceden alıkoyan bir düşüşün aleti iken, sosyal medya yükselişin başlangıcı olacak. İyimser olduğumu düşünenler, ne kadar birikimli olsalar da bir televizyona çıkıp bu düşüncelerini anlatmayı denesinler bir bakalım. Hangi labirentler bekliyor onları.
Oysa ben, yazıyı bitirir bitirmez yayınladım bile.

Yorumlar (1)
Suzan Çal 4 yıl önce
Mustafa Hocam doğru söylüyorsunuz. Sizde bu farkındalığı çok iyi bilensiniz.Facebook'ta oldukça sevilen biri...
Ve yazılarınızla yorum alıyorsunuz. Bu sizi daha mutlu ve motive ediyor. Sebep açık. Direk iletişim. Ve düşüncelerinizin yenilenmesini hissetmek. İnsan ruhunun daha fazla motive olması.
Yazar olmak apayrı bir gerçek Mustafa Hocam. Bilgi sahibi olmak için okumak. Ama tek okumakta olmuyor. İnsanı hissetmek anlayabilmek. Hissettiğinde emin olup yazmak ki bu durumu insanlara hissettirebilmek. Sizi sosyal medyada takip eden insanlar...
Sizi onlarda farklı kılan nedir Hocam?
Saydığınız yazarların isimleri mi?
Hayır. Hissettirmeniz.Artık insanlar zamanı anı hissetmek istiyor. Evet siz metrodeyken yaşadıklarınızı anlatırken gülümsetiyorsunuz. Evet bazen sesli güldüğümü duyuyorum. Evet Mustafa Hocamın anlattığı gibi insanlar diyorum. Yazar olmak ruh Hocam. Her ne konu üzerine yazılırsa yazılsın. Hissettiremezseniz olmaz. Ben sadece okucuyucu olarak söylüyorum. Yazı güzel. Ama Hocam sizin yazılarınız yüzlere tebessüm ettiren yazılar. Evdeki halinizi anlatmanız gibi. Doğal evet Hocam.
Sağlıcakla kalın.
12
az bulutlu