banner4
24.12.2019, 13:19

Anın Tahakkümüne Reddiye

Hayatı bilinçli ve istemli kendimiz kılarak, keskin bir nişancı gibi tetikte yaşamak kendilik bilinci  elde etmemize olanak tanır. ‘’İstenç ve tasarımın’’ dünyası iradenin ve varoluşun  savaş alanıdır.Kendiliğin inşası ile ilgili bilişsel süreç bununla başlar.Hayat bu yönüyle denizdeki fatalist bir fırtınada hayatta kalmaya ilişkin endişe ve korkudan daha agır bir durumdur. Bilinç genellikle bir aladanışlar iklimindedir. Bunu görmemek ve unutmak insan varoluşunun olağan yönü olarak karşımıza çıkar.Anın tüketiciliği ve zamanın ebedi tahakkümünün cenderesi insanı bir paratoner gibi kendine çekerek sıradanlaştırmanın esaretini inşa eder. Carpe Diem melodramı modern bilincin esaretinin  sadece estetik bir söylemidir. Anın zamanın  köpüğü olması gibi insanda yüzeyselleşmenin ve varoluşsal tükenişin kapanındadır. Modern dünyada an bu tükeniş faslının ebediyet ve ontolojik evrenin seyrine kayıtsızlığıdır. Ancak anın anlamı tüketmesiyle yüzleşen insan değişimin mümkünatına kaderini teslim eder.Ontoloji endişeye kapılır durur. ‘Korku nadiren varlığı açığa çıkarır’. Var olmayı unuturarak insanlık yükünden kurtulmak ister.Unutmak bir şeyselleşmedir.Yaşamı sürdürüyor oluşu insanın unutmayla imkan kazanır. Oysa insandağların taşımayacagı bir yükün hamalı olmayı istemekle  ve farkındalığına ilişkinhatırlamaya ilişkinbir süreç ortaya koyacaktır .Kendi okumamaları ve olanakları  vechesiyle kavrayış ve anlayış seviyesine bağlı olarak umutlarını ölüme yaklaştıkça kaybedecektir. İşte devekuşunun başını kuma sokmasıyla derin korku tüneline girmesinin serencamı budur.Şaşılacak bir dünyada kendisi ile endişe krizine giren insanın içe doğru oluş oluşturmak yerine dışa doğru metastaz yapan imgeler ve tedirgin eden kendi başına bırakılmış duyarlığın iflası.İnsan kendine dönmelidir. (Bütün unutmalarından sonra kendini bulabilirse)Kendi olmadan ne içkin ne de aşkın bir devrana ait olamaz. Kendini tasarlerken bir tasarıma dönüşen insan iradi olarak özgün bir bağ ile ebedi olan ile temas edemiyor. Sahicilik iddiasında olan beşer meşruiyetini yalandankafes içinde saklamakla gizli bir özneye dönüştüğünün farkında olmadan aramakla didişiyor.Bir lanete çarpan tuz yüklü dalgaların ezici baskısı altına yaşanmışlıklar ile yaşanamamışlıklar gel-gitlerinde başını giyotine uzatmaktan   ne zaman  vaz geçeceksin?Bütün aldanışlar,  endişe ve korku  düzlemi sahiciliğin insanın içkin dünyasındaki temel ontoloji arayışını telafi etmeye dönük olsa da ‘hakikat herzaman geri döner’.

Yorumlar (1)
Dündar 4 yıl önce
Hakikatin her zaman geri döneceğine inanarak yaşamak
12
az bulutlu