banner4
14.10.2019, 10:05

Varlığın bir kaynağı var mıdır?

Böyle bir sorunun yerindeliği tartışılır. Bu sorunun sorulmasında belki birimselsanının oluşturduğu bir durumun varlığından söz edilebilir. Her ne kadar sanıya göre bir soru sorulmuş gibi görünürse de, gerçekte böyle bir sorunun varlığı yoktur. Birimsel akılgücüyle bu sorunun yerindesizliğibirkaçbakış açısı ile gösterilmesi olasıdır.

Varlığa bir kaynak düşünülmesi, bir şey ilk önce yok idi, sonradan var oldu demek anlamını içine almış olur. Oysa ilk önce yok olan şeye var denemeyeceğigibi bunun kabulü bile, “yokluk” sözcüğünün kendisinin zıttı olan varlığa dönüştü demek olur. Oysabilimsel gereklilik de, yok olan bir şey var olamaz ve var olan bir şeyde yok olamaz.

Bir kaynağa dayanarak var olan bir şey, gerçekte var olan bir varlık değildir. Belki kendinden önceki bir varlığın ilişmelerinden ve bağıntılarından var olur. Su ile buz arasındaki bağıntı buna örnek verilebilir.Buzunvar oluşununkaynağının su olması gibi buz yoktan var olmamış, sonradanvar oluşuyla suya ilişiktir.

Böyle olunca da varlığa bir kaynak düşünülebilir ki, bu kaynakta, diğer bir kaynağa dönüşebilir ve bu düşünce böylece sonsuza kadar zincirleme bağıntılı gider. Bu zincirleme olgusu varlığın değil, aslında yoklukların zincirlemesi olur ve böylece gidilip bir gerçeğe asla dayanmak mümkün olmaz. Bundan dolayı bu zincirlemeler, zannın oluşturduğu bir anlam olduğu için, doğru akıl sahipleri katında bozuk olur. Aslında yokluk, boşluk ve durgunluktur ve zincirlemeler ise doluluktan ve hareketten başka bir şey değildir. Bundan dolayı zincirlemeler yokluğun işi değildir. Bu açıdan da ilk önce yok olan şeyin zincirlemeler durumunda var olması olanıksız olur.

Yokluk kavramı, zihinde oluşan genel karanlık bir anlamdırve genel  aydınlık bir anlam olan varlığın zıttı ve karşılıklısıdır. Varlığı, “yokluğun yokluğu” diye tanımladığımız gibi, yokluğu da “yokluğun varlığı” diye  tanımlarız. Yoklukbir başlangıcı olmayan öyle bir sonsuz karanlıktır ki, ondan öncesizlikten ve sonsuzluktan bir şey çıkmaz ve öyle bir öncesiz ve sonsuz hareketsizliktir ki, ondan öncesizlikten ve sonsuzluktan da bir hareket görünmez. Varlık, sonsuz olup bir sınırda sona ermediği için, yokluğun gerçekleşebileceği bir alan var değildir.Bundan dolayı yokluk kesin olarak olmayan şeydir. Varlık devamlı tek olup, kendi gerçek aslı üzerinde başkalaşmaksızın ve değişmeksizin sonsuzdur. Yokluk da bunun gibi yokluğu üzerinde vardır. Varlık asla yok olmaz ve var,  var olmayan olmaz ve var olmayan da var olmaz. Çünkü asılların değişmesi olası değildir. Bu nedenle “varlık” hak, “yokluk” ise hak dışıdır. Tasavvuf ile uğraşan araştırmacı bilgekişiler bu anlama aşağıdaki anlatımlar ile belirtirler.

Birisi bu sözü edilendir; diğeri de, “göreceli yokluk”, “varsayımsal yokluk” ve “kayıtlı yokluk” dedikleridir ki, bu yokluk çekirdeğin içindeki ağacın ve babanın dölünde olan çocuğun şekilleri gibidir. Yani gizemsel güç olarak var ve fiilen var olmayan şeyler göreceli yokluktadır. Göreceli yokluk, yalnızca varlık ile yalnızca yokluk arasında bir perdeden oluşur.

Bu nedenle görünen yaşam boyutumuzdaki yaniiçinde bulunduğumuz evrendeki birimsel varlığımız yoktan var olmamış, sonradan var oluşuyla tek ve gerçek tümel öz varlığailişik yani varsayımsal varlık oluşumuzunfarkındalığının farkında ve bilincinde gerçek ve tek öz varlığın şükründe olarak, buzun öz kaynağının su örneği gibi sonsuzluğumuzda akıp gitmeye ne dersiniz?

Yorumlar (0)
12
az bulutlu