banner4
04.10.2019, 15:28

TARIMDA DÜNYA NEREDE BİZ NERELERDEYİZ? NEDEN?

İnsanoğlunun, sona doğru yaklaşırken hızla sanayileştiği, savaş ve savunma sanayileri, uzay  sanayii, telekomünikasyon, elektronik ve enerji başta olmak üzere, birçok dalda büyük bir rekabet halinde ve hızla adımlar attığı bir yüzyılda yaşıyoruz.

Ancak, yine insanoğlunun bir gerçeği olarak, alternatifsiz muhtaç ve mecbur olduğu alanların da su ve gıda olduğu da açık bir gerçektir.

Bugünden geriye doğru, Geride bıraktığımız 100 yılı tetkik ederek yaşanan süreçlere bakarsak, gelişmiş ülkelerin tamamının bir yandan sanayileşme çabalarını sürdürürken, bir yandan da gıda temini konusunda tarım politikalarını azami verimlilikle kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde hallettiklerini ve bunun hemen akabinde de sanayileşme sürecinde adımlarını büyüttüklerini ve hızlandırdıklarını görüyoruz.

Bugün tarımda dünyada söz sahibi ülkelerin başında Hollanda gelmektedir. Oysa Hollanda dünyanın coğrafi büyüklük olarak 130-131 inci büyüklükteki ülkesidir. O halde bunu nasıl başardılar?

Hollanda 1970’lerde Avrupa’nın en büyük endüstri devlerinden birisi olduğunu ve bu alanda artan bir ivme ile büyüdüğünü görüyoruz. İşte bu aşamada iken, Hollanda’nın genç nüfusunun tarımda çalışarak kıt kanaat geçinmek yerine, endüstri dallarında çalışmaya ve bu yönde eğitim almaya yönelmeleri dikkat çekiyor. Bu durum, onların yakın bir gelecekte gıdada başka ülkelere bağımlı ve muhtaç hale getireceğinin göstergesi olduğunu ve sanayi dallarında ne kadar büyürlerse büyüsünler bu gıda bağımlılığın, başta gerçek bağımsızlık ve ileride alacakları sair kararlarında özgürlüklerini ellerinden alınabileceğini kendilerine fark ettirince tarıma önem vermeleri gerektiğini fark ediyorlar.

Bunun üzerine mevcut coğrafyalarının yetersizliğini de göz önünde bulundurarak, bunun yolunun maksimum verimlilik sağlamak olduğu gerçeğinden hareketle işe AR-GE çalışmaları ile başlarlar.

Hollanda üretimde sübvansiyon ve teşvikler vermek yolunu seçmeyerek, akıllıca bir öngörü ile, bunun yerine daha zor ama kalıcı ve sürdürülebilir olan, üreticiye teknoloji ve bilgi desteği vermek yolunu seçerler.

AB nin verdiği kredi ve hibeleri heba etmeden ve kendi imkanlarını da seferber ederek AR-GE çalışmalarına ve teknolojik yatırımlara hız verirler. Ki bugün AR-GE alanında dünyada sayılı olan söz sahibi 40 civarında şirketin 12’sinin merkezi Hollanda’dır.

Öte yandan, Hollanda’daki Wageningen Üniversitesi bu alanda ülkenin lokomotifi olmuştur. Yerli ve yabancı öğretim üyelerinin ve öğrencilerinin de bulunduğu bu üniversitenin giderlerinin % 50 sini devlet karşılamakta, % 25 ini özel sektör ve % 25 ini de üniversite kendi imkanlarıyla karşılamaktadır. Bu üniversite bugün bir “Gıda Vadisi” durumundadır.

Geliştirdikleri “mikro iklimlendirme teknolojisi” alt yapılı seracılık üretimi ile 365 gün 7/24 her türlü ürün üretilebilmektedir.

Bu üniversite bugün tüm dünyaya profesyonel danışmanlık hizmeti de vermekte ve sadece bundan elde ettikleri gelir yüzmilyonlarca avro ile ifade edildiği söylenilmektedir.

Hollanda’daki tarım ofisleri/şirketleri/kooperatifleri tüm faaliyetlerini üniversite ile koordineli bir şekilde yürütmektedir.

Hollanda bugün sadece gıda ve tarım ürünleri değil, aynı zaman bunlara ilişkin araç gereç ihracatında da söz sahibidir.

Hollanda 2016 verilerine göre yıllık 95 milyar avro gıda ve tarım ürünü, araç ve gereci ihraç etmiştir ki, 2019 yılı İçin beklenen 110 milyar avro civarındadır.

Ve dikkatinizi çekerim ki, bu aşamalara sadece 30-35 yılda gelmişlerdir. Bu başarıyı sağlayan: akıl, istikrar, kaynakların dikkatli ve verimli kullanılması, araştırma geliştirme çalışmaları, plan projelerin kalıcı olması için hükümet değil devlet politikası olarak takibi ve inanmışlıkla çalışmalarıdır.

Bir diğer dikkat çekici başarılı ülke İsrail’dir. İsrail 2’nci dünya savaşından sonra çok dar bir alanda ve çöl topraklarında kurulmuş daha doğrusu kurdurulmuştur. İsrail ilk yıllarda, önce gıda tarım konusunu/ihtiyacını kalıcı olarak çözmek amacıyla işe başlamıştır.

Oldukça yüksek tuzlu ve kumlu arazileri, ürettikleri değişik projelerle ve yine yaptıkları değişik çalışmalarla, 7-8 yıl gibi kısa sayılabilecek bir süre içerisinde, peyderpey tuzdan arındırmayı başarmışlar, bir aşamadan sonra toprakta solucana rastlayınca, arazilerin tarıma elverişli hale geldiği yada gelmek üzere olduğunu anlayınca, bu kez aynı arazilere organik çöpler atıp karıştırarak geliştirmişlerdir.

Neticede, bugün İsrail tarım ve gıdada kendisine yetmesinin yanısıra, bu alanda ihracatçı ülke durumundadır.

Özellikle tohum ihracatında söz sahibidir (ki tohum ihracatındaki kirli ve sinsi oyunlarını ve bu hususta ülkemizde de dillenen ve konuşulan GDO lu tohumlar, 1 kere kullanılabilen tohumlar, zehirli tohumlar vb gibi iddiaları ciddiye alınıp araştırılmaya muhtaçtır).

Tarım ve gıda alanındaki bu ülkeler gibi örnekleri daha da çoğaltabiliriz: örneğin İspanya’nın tarım ihracatında nasıl dünya birincisi olduğunu, özellikle meyvecilik, ceviz ve zeytin üretimindeki başarılarını; Avustralya’nın ceviz üretiminde; Yunanistan’da hızla gelişen/büyüyen Safran üretimini (ki kırmızı altın denilen Safranın 1 gramının fiyatı 20 avro civarındadır), vb örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Peki, tüm bunlardan sonra kendimize döndüğümüzde, bizim imkanlarımız ne iken ne yapabildik yada daha gerçekçi bir soru: biz neleri neden başaramadık?

Dikkat edilirse, gelişmiş ülkeler gıda ve tarım konusunu kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeden sanayileşmede dev adımlara girişmemişlerdir. Çünkü insanoğlu istediği kadar her türlü sanayii alanında en üst seviyelere çıksın, netice su ve gıdayı kalıcı bir şekilde çözememişse, başka ülkelere bağımlı olacak ve birgün sanayileşmesinde de geri adım atacak/attırılacaktır. Çünkü insanoğlu su ve gıdaya, ikamesiz mecbur ve mutlak muhtaçtır.

Bugün Afrika’da tarım üretimi için toprak kiralayan başta Çin olmak üzere, ABD, bazı Avrupa ülkelerinin sizce orada ne amacı vardır?

Oysa biz Türkiye olarak tarımı hayvancılığı hep üvey evlat gördük. Ne büyük hata olduğunu bence hâlâ da anlamış değiliz. Ve epeyce geç kaldık.

Üstelik gelişmiş ülkeler, şimdilerde topraksız tarım yapmak ve üretmek konusunda hızla ilerlemekteler..

Canımızdan çok ve karşılıksız sevdiğimiz ülkemizde, tarım alanlarını betonlaştırarak adeta geleceğimizi dinamitledik.

Sadece sanayileşmeyi destekledik. Ki o konuda da kaynakları çoğu kez bilinçsizce israf ettik. Yazık..

Bazen gazetelere, internet haber köşelerine kısmen yansıdığı kadarıyla, ülkemizin değişik köşelerinde insanlar bireysel olarak veya bir kooperatif bünyesinde tamamen kendi imkanlarıyla ve bilimsel destekten yoksun, yetersiz teknolojik imkanlarla birşeyler yapmaya çalıştığını görüyoruz ve buna bile mutlu oluyoruz.

Bu vesile ile, gıda, tarım ve hayvancılık sektöründe tamamen bireysel olarak veya kendi aralarında kıt kanaat imkanlarla kurdukları kooperatifler/birlikler/ortaklıklar aracılığıyla birşeyler yapan; çok büyük fedakarlıklarla üreten/üretmeye çalışan fedakar, cesur ve idealist insanlarımızı bu vatanın kahramanlarından görüyorum ve hepsini tebrik ediyorum, ellerinden öpüyorum. Çünkü bu ülke hepimizin ve bizler onların ürettikleriyle yiyip içiyoruz, karnımızı doyuruyoruz. Allah onlardan razı olsun..

Netice de daha da geç olmadan ne yapabiliriz:

1- Çok acele “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Üniversitesi” kurmalıyız. Bunun yeri Konya, Çorum, Çankırı, Yozgat gibi yerler olmalıdır. Önümüzde canlı örnek de var: Hollanda’daki Wageninnen Üniversitesi.

2- Derhal bu alanlarda (gıda, tarım, hayvancılık) kapsamlı AR-GE çalışmalarını başlatmalıyız. 10-15 yıl gibi Orta vadeli bir süre için devletimiz bu konularda, her türlü bürokratik, yurt içi ve yurt dışı eğitim araştırma çalışmaları başta olmak üzere her türlü desteği kontrollü olarak vermelidir.

3- Bugün çok çok az sayıda girişimcilerle çok küçük ölçeklerde ve tamamen amatörce ve amatör ruhla yapılmaya çalışılan solucan ve solucan gübresi üretimleri bilimsel boyuta çekilerek desteklenmelidir.

4- Tohum ithalatında kesinlikle, sağlam ve tavizsiz bir denetim sistemi de getirilmek suretiyle kısıtlanmalı ve milli tohum üretimi desteklenmelidir.

5- Tarımda, fenni gübre ve ilaç kullanımı yerine organik gübre ve ilaç kullanımı desteklenmelidir. Bu bir taraftan topraklarımızın kalitesini artırırken, bir taraftan da hayvancılığa yan gelir desteği olacaktır.

Mesela neden zeytin ağaçları arasına birkaç incir ağacı dikilir, hiç araştırdınız mı? Buyurun size organik ilaçlama yöntemi.

6- Bir zamanlar daha faal ve aktif iken şimdilerde kapanan veya kapanmak üzere olan TİGEM işletmeleri bilimsel rehabilitasyonlarını müteakip tekrar canlandırılmalı ve kurulacak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Üniversitesinin, çiftçinin kolay ulaşabileceği irtibat noktaları ve uygulama birimleri haline getirilmelidir.

7- Üreticiye yönelik planlı bir şekilde ve yerinde bilgilendirme, yapılacakları anlatma ve beklenen sonuçları takip etme çalışmaları üniversite koordine ve denetiminde olmak üzere başlatılmalıdır.

Bunları yapmak, ilk başta zor gibi gelecektir. Oysa adım atmaya başlarsak yürürüz.

Hollanda’nın küçücük coğrafyada ve bize göre az sayıdaki insan mevcuduyla 30-35 yılda başardığı ve bugün İçin yıllık 100 Milyar Avro ihracat kapasitesine geldiği aşamaya biz çok rahat 15 hadi olsun 20 yıla kalmaz gelir geçeriz.

Sadece projeler hükümet projesi değil devlet projesi olmalı ki, sonradan kadük olmasın.

Yoksa konuşmakla, tembellikle, birilerine imrenip durmakla, eleştirmekle, kuru kuruya övünmekle, siyasi dini vb ön yargılarımızın esiri olmakla olmuyor işte, çünkü hepimiz aynı gemideyiz; geçen/geride kalan toplam 70-80 koca yıllar daha bize bunları öğretemedi mi?

Anlayıncaya kadar, bir 50-60 yıl daha kaybedersek, çok geç olmaz mı?

Bu millet kahramanlarını da, hainlerini de asla unutmaz..

Gelin inanalım, çalışalım, başaralım...

Yorumlar (5)
Ismail eroglu 5 yıl önce
Harika tespitler
Kenan CANITEZ 5 yıl önce
Önce dünyanın bize inanıp güvenmesi gerekir ayrıca büyük orta ve küçük tüm ülkelerle husumet siz barışı dış politikada hayata geçirmeliyiz bunu mümkün kildigimizda kimse bize şu tohumu, bu ilacı kullanacaksın sen bir çok kalem ürün belirtip üretmeyeceksin bizden ithal edeceksin baskısından kurtulup, 1938-1940 yıllarında Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL tarafından kurulan ve daha sonra kapatılan Köy enstitülerinde benzer üniversiteler kurup öğretmenler modern tarım ve hayvancılık konularında eğitilip daha sonra açıkta kalmadan gorevlendirilmeli ve ayrıca Hollanda modeli olan üreticiye teknoloji ve bilgi desteği de ayrıca verilmeli. Yine Hollanda daki Wageningen üniversitesi gibi bir üniversite Tarıma ve Hayvancılığa elverişli Bölgelerde Kurulabilir. Diğer taraftan üreticinin üzerindeki ilaç, Gübre ve masot vergi yükü ortadan büyük oranda kaldırılmalıdır. Üretilen ürünlerin pazarlamasında kooperatifleşmek için gerekli yasal düzenlemeler en kısa sürede hayata geçirilmelidir.
Ahmet Yırtar 5 yıl önce
Kalemine sağlık sevgili Müsteşarım
Birsen Parla 5 yıl önce
Muhteşem bir yazı, tebrik ediyorum.
Musa ARI 5 yıl önce
Çok mükemmel tespit ve çözüm önerileri. Kalemimize sağlık Sayın Müsteşarım
12
az bulutlu