banner4
07.01.2020, 14:16

Serbest  Düşünceler

“Socialis", Latincede dostluk, yoldaş anlamına gelir. Terminoloji olarak toplumla ilgili olan anlamında kullanılır. Namus kavramı da dostluk demek; “namus'u ekber” Cebrail a.s.’nin diğer namıdır. Emanete en sadık olan. Dostluk sadık olunması gereken en yüksek değerdir. Toplum sözleşmesinin temel besleyici kökeni olarak bu durum sosyal sözleşme olarak karşılık bulur. Tarih dostluk kavramı ötesinde güç ilişkilerinin de alanıdır. Toplumun oluşumu bu farklı ve çatışan dinamikler üzerinde yükselir. Dostluk ve  şiddet toplumun oluşumunda rekabet eden süreçlerdir. Rumenler eşlerine "societa meu" , eşim, yoldaşım derler. Toplumsalın temellükü bu etkileşim zemininde varlık bulur. Beşeriyetin kadim tarihi bu inşanın hangi zemini esas alığına göre farklılık gösterir. Birey dünyaya geldiğinde kendini bu yapının içinde bulur . Bireyin bu yapıya katılımı duygusal, sosyal ve rasyonel eylemler düzeyinde toplumsal katmanları olarak geçerlilik bulur. Bu eylemlerin sürdürümünde birey kendi öznel dünyasını da katarak bir toplumsallaşma ortaya koyar. Toplumun şiddete dayalı kurumsallaşmış evreni bu yönüyle  toplumsal eylemin dilini sürekli tahkim eder ve sınırlar. Dilin sınırları eylemin sınırlarını oluşturur. Dostluk bu şiddete dayalı evrende bireyin otantisite arayışı olarak bir dünya ve toplumsallık arayışıdır. Dostluk egemen bir toplumsallıktan ‘’kaçış çizgisi’ ’olarak anlam kazanır. Toplum genel olarak bakıldığında herkes olarak bir entitedir. ‘’Herkes ve hiçkimse’’ insanın bir nihilizasyonudur. Toplum kavramı burada bir isimsizleştirmedir. Dostluk bu isimsizleştirmeye karşı bir inşadır. Hiç kimseye bir itirazdır. Kurumsallaşmış toplumsalıktan bir kopuş olarak bir aidiyetin tesisidir. Toplum ve halk kavramları bir soyutlama olarak modernite düzleminde ortaya çıkmış epistemolojilerdir. Dostluk ve aşk   adeta insanın kendine dönüşü ve varlığını anlama çabasıdır. Dostluk aşk gibi formal olandan bir kopuş talebidir. Bu yönüyle bu iki beşeri durum sosyolojik ve politik olanın hegemonyasının dışında bir düzlemde bir dile dönüşme çabasıdır. Nesneleşme ve metalaşmanın dünyasına da bir vedadır. Modern toplumda bir çok altkültür bu temel toplumsal kodlamalara karşı bir yeni evrenler olarak görülmelidir. Altkültür kavramı genelde sosyoloji söyleminde bazen pejoratif bir gönderimle kullanılır. Eşdeğerli ilişkili akılcı; değere yönelik eylemlerde bulunan insan özel anlam yüklediği anlamı bir kutsal iş olarak görür. Dostluk bu yönüyle iletişim ve dilin dirilişidir. Bir anlam inşası olarak dostluk iletişim içinde ortaya çıkar. Toplumsal gerçekliğin tasarlanıp düzenlendiği süreç bir bakıma sosyalleşmedir. Dostluk bu politik toplumsallığa alternatif bir toplumsallaşmadır. Dost meclisi’ tabiri bile bu alternatif mahremiyetin bir sığınak oluş ve alan olarak görülmesini vaaz eder. Alternatif mahremiyet dış dünyanın şiddetine karşı dostluğun ebedi dünyasına karşı anlamın ülkesidir.

 

Terentius “onunla her şeyi paylaşmak zevkinden mahrum kalınca, hiçbir zevki tatmamaya karar verdim” demiştir. Bahsettiği dostluk günümüz bakış açısıyla bahsettiği dostluk birlikte sessiz kalmaktan çekinip boş laflar etme gereği duymadığımız, aynı fikirde olmasak da uzlaşabildiğimiz, girdiğimiz savaşlardan biraz daha güçlenerek çıktığımız insanlarla olan mıdır?

 

Ya da Aristo “dostluk bir ruhun iki farklı bedende yaşamasıdır” derken neyi kasdetmektedir? Kendimizi saklama gereği duymadığımız, acı gerçekleri yüzümüze  rahatça söyleyebilen, coşkulu bri anımızda keşke o da olsaydı diyip telefona sarıldığımızda bu saate ne oluyor demeden paylaşan mıdır?

 

Ya da belki kaynaşıp iç içe geçme halidir.

 

Anais Nin ise şöyle söylemiştir:

“Each friend represents a world in us, a world possibly not burn until they arrive, and it is only by this meeting that a new world is born.”

 

Yorumlar (0)
12
az bulutlu