banner4
31.03.2022, 13:52

NURİ (KİLLİGİL) PAŞA VE AZERBAYCAN 

Azerbaycan'ı 15 Eylül 1918'de Ermeni çeteleri ve Bolşevik birliklerinden kurtaran, Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa, aradan geçen 104 yıla rağmen halen daha Azerbaycan’da sevgi, saygı, minnet ve rahmetle anılıyor.

1890'da Manastır'da doğan Nuri Bey, ilkokul ve lise eğitimini burada tamamladıktan sonra, 1909'da Manastır Harbiyesi'nden üsteğmen olarak mezun oldu. Balkanlar'da çeşitli bölgelerde görev yaptı, 1911'de Trablusgarp Savaşı'na katıldı.

Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na katılmasının ardından Nuri Bey'e padişah yaverliği rütbesi verildi. Nuri Bey, 1917'ye kadar Trablusgarp ve Bingazi'de çeşitli görevler yaptı, İngiliz, İtalyan ve Fransız kuvvetlerine karşı birçok savaşa girdi.

31 Mart 1918’de, Rus Bolşevik Ermeni Devrimci Federasyonu’na bağlı bir Tümen, Bakü'nün denetimini elinde tutan Bolşeviklerin desteğiyle, Azerbaycan’ın bağımsızlık savaşçıları olan ve Mehmet Emin Resulzade tarafından 1911 yılında kurulan Müsavat Partisi (Rusların Azerbaycan’ı işgalini müteakip Ruslar tarafından 1920’de kapatılmış ve yasaklanmıştır) bünyesindeki Dikaya Tümeninde örgütlenen Azerbaycan milli direnişçilerini bastırmak için askerî harekâtı başlattı. Çatışmalar ve olayların sonucunda sadece Bakü’de 12.000 kişi hayatlarını kaybetti, kent içindeki cami, okul ve çeşitli mimari yapılar da büyük hasar gördü. Şamahı şehrinde 55.000 ve diğer şehirlerdeyse 35.000 Azerbaycan Türkü, türlü işkencelere maruz kalarak katledilmiştir.

Bakü'den sonra Guba, Şamahı, Gence ve diğer kent ve bölgelere de yayılan katliamlar ve soy kıyımlar üzerine, Azerbaycan, Osmanlı Devletinden yardım istedi.

Enver Paşa, Azerbaycan ve Dağıstan'ın Osmanlı'dan yardım talep etmesi üzerine kurdurduğu Kafkas İslam Ordusu'nun kumandanlığına kardeşi Nuri Paşa'yı getirdi.

Paşa'nın komuta ettiği Kafkas İslam Ordusu, Azerbaycan'ı Bolşevik birlikleri ve Ermeni çetelerinden temizlediğinde tarihler 15 Eylül 1918'i gösteriyordu.

Nuri Paşa, Azerbaycan'da gittiği her yerde saygı ve hürmetle karşılandı. Azerbaycan halkı, kurtarıcıları olan ordunun kumandanını evlerinde misafir etmek için birbirleriyle yarıştılar.

Bakü'de büyük coşku ile karşılanan Nuri Paşa, Tezepir Camisi'nde minbere çıkarak halka hitap etti. Söz konusu minber, "Nuri Paşa Minberi" diye anılıyor ve camide korunuyor. Paşa'nın Gence'de konakladığı ev de müze olarak faaliyet gösteriyor.

Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra Kafkas İslam Ordusu, Bakü'yü terk etmek zorunda kaldı, Nuri Paşa İngilizler tarafından Batum'da tutuklandı. 8 Ağustos 1919'da yargılanmak üzere götürülürken Kafkas Türklerinin yardımıyla kaçmayı başardı.

Kurtardığı Bakü'nün daha sonra Bolşevikler tarafından işgal edilmesi Paşa'yı çok üzdü. Azerbaycanlı Cabbar Ertürk, 1956'da kaleme aldığı "Anayurtta Unutulan Türklük" isimli kitabında Nuri Paşa'nın şu ifadesine yer verdi:

"Ağabeyimin (Enver Paşa) şehit olması kalbimi ne kadar sızlattıysa, Azerbaycan'ın istilası kalbimi ondan daha çok sızlattı. Ağabeyim bir faniydi. Fakat Azerbaycan'daki Türklük ebedidir. Keşke hayatımı kaybetseydim de Azerbaycan, Türklüğün dışında kalmasaydı."

Nuri Paşa Cumhuriyetin ilânından sonra “Killigil” soyadını aldı. Türk savunma sanayiinin öncülerinden biri oldu.

1921'de Berlin'e giden Nuri Paşa, burada çiniciliği öğrenerek 1924'te İstanbul'a döndü ve Kütahya Çinicilik Anonim Şirketini kurdu. Askerlik hayatı kahramanlıkla geçen Nuri Paşa, bir süre sonra fabrikasını devrederek savaş sanayisine yöneldi.

Sütlüce'de bulunan bir fabrikayı satın alarak ordu için silah ve cephane üreten Nuri Paşa, çeşitli silah tasarımları yaptı ve bunların patentini aldı. "Nuri tabancası" adını verdiği Türkiye'nin ilk 9 milimetrelik silahının seri imalatını gerçekleştirdi.

Kurduğu fabrikada top, havan, uçaksavar mermi ve tapalarının yanı sıra uçak bombaları imal eden Nuri Paşa, özel sektör olarak yerli harp sanayisinin gelişmesine ve Türk ordusunun ateş gücünün artırılmasına katkı sağlayan ilk girişimcilerden biri oldu.

Ancak ne yazıktır ki, 2 Mart 1949 günü Nuri Paşanın kurup geliştirdiği İstanbul Sütlüce’deki silah-mühimmat fabrikasında peşpeşe patlamalar meydana geldi ve bu patlamalarda Nuri Killigil Paşanın da aralarında bulunduğu 27 kişi hayatını kaybetti. Hayatını kaybettiğinde daha 59 yaşında idi ve milletimiz-memleketimiz için yapacağı daha çok şeyleri vardı.

Olayın sabotaj olduğu yıllarca konuşuldu, ancak olay hiçbir zaman aydınlatılamadı.

Nuri Paşaya ve geliştirdiği savunma sanayiimize sahip çıkılabilseydi, Türkiye’miz daha o yıllarda dünyanın sayılı savunma sanayiine sahip ülkelerden biri olarak, çok yıllar öncesinden bu yana çok daha ileri aşamalara gelecek ve kuvvetle muhtemel her yıl 100 milyarlarca dolar ihracat yapan, iç ve dış terör örgütlerinin cirit atamayacağı, teröre binlerce canımızı, 50-60 yılımızı ve milyarlarca doları harcamak zorunda kalmayacağımız, caydırıcılığı yüksek bir ülke olurdu; ancak iç ve dış gizli eller buna müsaade etmedi.

Nuri Killigil Paşamıza ve ekibine Allah’tan rahmet diliyorum. Hepsini saygı ve minnetle yad ediyorum. Allah onlardan razı olsun..

Yorumlar (1)
Nurettin CENGİZ 2 yıl önce
Emeğinize sağlık Sayın Müsteşarım.Tüm geçmişiz rahmet diliyorum.
12
az bulutlu