banner4
01.04.2022, 08:30

KİTAP DÜNYAM


Benim yaşantı dünyam çoğu zaman kitaplarla geçti ve sadık dostum kitaplarım oldu.
İlkokulda hatırladığım kadarıyla Alman kütüphanesinde Türkçe yayınlar bölümünden edindiğim “Türk Masalları” ile okuma sevdam başladı. Türkiye’ye dönerek ortaokulda Türkçe hocamın bize kazandırdığı Türklük bilinci ile Nihal Atsız’ın kitaplarıyla devam eden serüven, Necip Fazıl, Mustafa Necati Sepetçioğlu ve Peyami Safa’nın eserleriyle sürdü.
Almanya’dan 1984 yılında yurduma döndüğümde özellikle dini kitaplara olan ilgim fazlaydı: İlk okunan dini kitap Yaşar Nuri Öztürk’ün el yazısı ile yazılmış Türkçe Meali oldu. Yine edindiğim Hüseyin Hilmi Işık’ın “Saadet-i Ebediyye” kitabı ile birlikte İmam Gazali’nin “İhya-yı Umumid Din”, “Kalplerin Keşfi” ile İmam Şarani’nin “Ölüm, Kıyamet ve Ahiret” kitapları okumalarım arasına girdi.  
Lisede Tokatlı hemşehrimiz Ahmet Günbay Yıldız’ın romanları okuma zevkimi artırdı. Ayrıca test kitaplarına olan ilgim çok fazlaydı. 1987 yılında yatılı lisede her hafta sonu cep harçlıklarımla Ankara Zafer çarşısı önünden yardımcı kitaplar satın alır, bu kitaplardaki Matematik sorularını çözerdim. 
Bir gün lise 3’üncü sınıfta iken Müdür yardımcısı beni odasına çağırdı. Benim ders kitapları haricinde farklı kitaplardan okumalarımı gören birileri, bunu yönetime bildirmişti. “Nur risaleleri” okuduğum zamanlardı. Müdürüm bana ülkücülerin kaynak eserlerini okumamı tavsiye etti. Ben de Nur risaleleri içinde Osmanlı’ya veya Atatürk’e düşmanlık cümlesine rastlamadığımı ama bu konuda daha dikkatli olacağımı, bu arada Ahmet Arvasi’nin “Türk- İslam Sentezi” kitabını okuduğumu, en son Emine Işınsu’nun henüz piyasada bulunmayan “Sancı” kitabını bitirdiğimi, Zileli hemşehrim şehit Dursun Önkuzu’yu anlatan kitabı çok beğendiğimi ifade ettim. Müdürüm çok şaşırdı ve bana “Sen bildiğini oku, çünkü bu kadar kaynak farklılığını bir arada okuyorsan, yolunu şaşırmazsın” diyerek fikrime karışmayacağını beyan etti.
Okuma sevgim üniversite de devam etti. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini okurken, Ankara Hukuk Fakültesi’nin kitaplarını yardımcı kitap olarak takip ettim. Kitapların yazılı özetlerin çıkarma gibi bir alışkanlığım vardı. Yazdığım özetler çevremdeki okul arkadaşlarımın dikkatini çekerdi. Bana bu zahmete niçin katlandığımı sorarlardı. Doğrusu, anlamak için illa ki yazma ihtiyacı hissediyordum. Derslerin özetlerini okumaya zaman bulamaz, çoğu kez zihnimde kalan metinler sayesinde hukuk derslerini geçerdim.
Yine İstanbul’da her hafta sonu Cağaloğlu’nda bulunan Diyanet yayınlarını takip ediyordum. O zamanlar hacimli çıkan Türkiye Günlüğü dergisini okuyordum. Hukukçu şahsiyetler Ali Fuat Başgil ve Servet Aramağan’ın eserlerini önemsiyordum. Kitap fuarlarında Rasim Özdenören, İsmet Özel, Ahmet Taşgetiren gibi yazarların imzalı kitaplarını alıp okumuştum. Beyazıt da Sahaflar’a sık sık uğrayarak farklı olan ve göze çarpan kitapları arardım. Mustafa Everdi’ye ait “Böyle Buyurdu Hukuk” kitabını oradan aldım. Yine Said Havva’ya ait yaklaşık bin sayfalık “İslam” kitabını o zaman yaz tatilinde okumuştum. Ayrıca Mevdudi, Seyyit Kutup ve diğer dini ekollere ait kitapları da bilmek istiyor, Hacı Bayram Cami çevresindeki kitapevlerini dolaşıyor, neler yazılmış diye, merak edip alıyordum. Belki Almanya’da din bilgisinden mahrum kalmış olmamdan kaynaklı bilgi açlığımı bu kitaplarla dolduruyordum. Bir ara hadis kitaplarına da ilgi duyarak, “Riyazüs Salihin” ve “İmam Nebevi” hadis kitaplarını okumuştum. Sonra da Peygamber hayatını anlamak üzere “Çöle İnen Nur”, Salih Suruç’un “Kainatın Efendisi” ve sahabe hayatını bilmek için “Hayatüs Sahabe” kitaplarını bitirdim. Bu arada 1992 yılından itibaren “Altınoluk” dergisine dört-beş yıllığına abone olmuş ve tasavvufa olan ilgimi artırmıştım.1994 yılından itibaren çıkan liberal görüşlü Yeniyüzyıl gazetesini çok beğendim, her gün alıyor, köşe yazılarını okuyor ve cep kitaplarını okuyordum. Yine hukukçu mesleğimde bilgi sahibi olmak için Yargıtay Üyesi Osman Kadri Keskin Bey’in hukuki makalelerini takip ediyordum. Ona bir mektup yazarak, idealimdeki hukuçu insanlardan biri olduğunu beyan ettim. Bana “Adalet Mülkün Temelidir” adlı imzalı kitabını hediye gönderdi. İlme olan merakımı ve saygımı görerek, hukukçu olarak bu ülkeye çok yararlı işler yapacağımı mektubunda yazmıştı. Maatteessüf kendisiyle doğrudan görüşme imkanım olmadı. (Bir ara 1996 yılında Başbakanlık Müşteşarı oldu ancak hac farzını yaptığı sırada felç geçirdi ve birkaç sene sonra vefat etti.) 1997 yılında Hakimlik sınavında yüksek başarı elde ederek Hakim adayı oldum ama sanki okumalardan da yorulmuştum. Bir süre okumalara ara verdim.1999 yılında ise dünya klasikleri kitapları ile tanışarak Dost Kitabevi’nden satın aldığım Montaigne, Balzac, Dostoyevski, Stendhal, Buscaglia gibi düşünürlerin kitaplarını okumaya başladım. Değer yargılarım değişmişti ve bir süre seküler hayat yaşadım. 2004 yılında evlendikten sonra yeniden kitaplara döndüm. Kur’an mealini tekrar ve tekrar okudum. Yine bol bol kitap almaya, değişik dini kitaplardan pasajları zihnime yazmaya başladım. Böylece 2011 yılına kadar birçok manevi ağırlığı olan kitapları okudum. 2011 yılı sonrası, kafamda bazı sorular oluştu ve bildiklerim konusunda şüphelerim başladı. Yaşantı dünyasında gördüğüm çelişkilere, okuduğum dini kitaplar cevap vermiyordu. Çünkü bildiklerim bütünüyle tersyüz olmuştu. Toplumun sosyal gerçekliğini anlamaya ve yeniden yorumlamaya ihtiyaç hissettim. Sanki yıllarca fanus içinde kalmış ve bu toplumsal gerçeklerden habersiz yaşamıştım. Yeniden düşünmek üzere, eleştirel felsefesi olan yabancı filozofları ve Türk sosyologlarımız Cemil Meriç, Hilmi Ziya Ülken, Nurettin Topçu’nun kitaplarını okuyunca, idealist düşüncelerimle hakikat arasında uçurumlar bulunduğunu anladım. Zihnimde ve ruhumda beliren bu hal, özümdeki saflığı ortaya çıkardı. Mevcut kültürle uyuşamıyordum. Kırk sene boyunca ben neye, niçin inanmıştım? Neden bu gerçekleri görememiştim? Öyleyse daha fazla felsefe ve sosyoloji kitapları okumalıydım. Doğu Batı yayınları, Liberal yayınları, İletişim yayınları vb. kaynaklardan okumalarım devam etti. 2.Üniversite olarak Sosyoloji’yi, 3. Üniversite olarak Felsefe’yi okuyarak bilgi açığımı giderdim ve toplumsal gerçekliği daha iyi kavradım. Çözemediğim ve anlayamadığım sorulara cevaplar buldum. Hayatta yaşadığım çelişkiler karşısında, bana cevap veren yine kitaplar olmuştu. İnsan neyi arıyorsa, elbette aradığını bulacaktır; çünkü bulmak, aramakla mümkündür.
Ve şimdi farklı kitaplar, düşünce dünyamı şekillendirerek değiştirmeye devam ediyor. Her yeni kitap, ruhuma bir başka varoluşun kapısını açıyor. En önemlisi okumaya devam ederek “düşünen insan” olmaya çalışıyorum...
 

Yorumlar (0)
12
az bulutlu