banner4
16.10.2019, 20:32

Kırmızı Halı Sendromu

Kimin çatısı kurduğumuz? Kimlerle çıkıyoruz bu yollara?

Osmanlıda paşa değildir dedemiz, tezkirelerde ismi anılmaz babamızın. Yazılı tarihimiz bizimle başlar. Sözlü tarihte destanlar yazılsa da hakkımızda.

Yorgun cumhuriyet döneminden atılım yapanlar çağına girerken değerler değişir mi?

Asiller ve aristokratlar döneminden burjuva çağına geçilirken olduğu gibi.

Tarım toplumundan sanayi toplumuna sıçrarken dünyada görüldüğü gibi.

Atıl bir soğuk savaştan hız çağına geçerken neler olmaz kim bilir?

Yorgunluğun bir başka deyişle tembelliğin kitabını Oblomov başkarakteri ile İvan Goncharov yazdı. Rusya’da geçen romanda köy ağasının tek oğlu olan Oblomov'un ailesi tarafından nasıl tembelliğe alıştırıldığını, kendisinde mevcut yeteneklerin nasıl köreltildiğini görürüz. Yeraltındaki köstebeklerin görme yetisine ihtiyaç duymayınca gözlerinin önemsizleşmesine benzer Oblomov’un dramı.

Bunu sadece romanlarda görmeyiz. Gerçek hayatta da yüzlerce örneği var. İnönü’nün oğlu Erdal İnönü, Menderesin oğlu Aydın Menderes, Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş, Özal’ın oğlu Ahmet Özal. Hayat önlerine kırmızı halılar serdi ama hiç biri siyasette başarılı olamadı.Daha doğrusu beklenenleri veremediler. Sizler bunlara yeni isimler de ekleyebilirsiniz.

Çaba göstermeden dünya siyaset ve zenginlik nimetlerine ulaşma imkânları vardı. Karanlıktan gelip çıkmadılar sahneye. Emek, çaba, yetenek gerektirmeden de roller bulmaları mümkündü çünkü.

Oysa karanlık bir geçmişten gelenler, ışığını kendi yakmak zorunda. Özgeçmişlerini mermer mezar taşlarıyla birlikte taşıyanların yanında bizim özgeçmişimiz bir sayfa bile tutmayan kısa bir paragraf. Bizden bahseden bir satır bile yok tarih kitaplarında. Oysa bitmeyen bir şarkı sürer gelirgayrıresmi tarihimizde.

Bizim şanımız,  geçmişten değil gelecekten haber veren medyum kehanetleri gibidir. Gerçekleşebilir de boş bir tahmin ya da temenni de olabilir.

İftihar edilecek bir başarı ya da hayal kırıklığı da mümkün hayatta. Geçmişimizkırmızı çizgileri geçme, çizmeyi aşma, sınırları zorlama, buraya kadar ihtarıdır bizlere. Tarihimiz mahrumiyet devridir çoğu zaman.

Yine de fetrette bile zafere ulaşma özlemidir bizleri büyüten.  Bu nedenle taşradan gelen çelimsiz ancak bıçkın, hoyrat ama çevik olanlar beyaz besili ve hantal şöhretleri kuşatır. İktidar el değiştirir, tapular, mahalle ve plazalar. Hem de palas pandıras.

Bu kargaşa, kaos çağında değerler de tepe taklak olur. Dünya da bu değişim dönüşümde bütün referanslarını kaybetmek üzeredir. Mesela; ‘mücadelenin bir yağma-talan aracı olduğu tepeden tırnağa silahlı askeri bir toplumda, cesaret ve yiğitlik gibi erdemler "genel refah" açısından, endüstriyel toplumda tercih edilir nitelikler olan verimlilik, çalışkanlık ve dürüstlükten daha yararlıdır. Sık sık, eski Germen kabileleri arasında olduğu gibi, yağma hırsızlıktan daha hafif bir suçtur.’ (MaxScheler)

Bu yağma bazen devletler,  Çok Uluslu Şirketler, teknolojik emtialar eliyle sürer, bazen becerikli bireyler ve dönüşüm döneminde dalgalarda sörf yapabilenler tarafından.

Sadece Türkiye değil bütün dünyanın kafası karışık. Bu ortamda standartları belirleyenler, dünyaya bir değer sunanlar ve insanlığa ulaşan bir cümle kuranlar kalıcı olacaklar.

Böylegeniş görüşünüz olmadan her işe, kuruma, uygulamaya, yönetime herkes tarafından bilinen ölçü ve kurallar getiremezsiniz. Düzeni sağlayamaz, sağlıklı bir gelecek kuramazsınız. O zaman hukuk Oblomov durağanlığına kapılır. Tesadüflere kalır,Adalete ulaşmak.

Tesadüfün adaleti de dünyaya seslenmek imkânını alır elimizden.

Yorumlar (1)
Osmanziya 5 yıl önce
Sans bir aileye bir kere guler diyeceğim amma genel olcekte Rich Rockfeller ve Rich Rosschild silelerine bakinca kazin ayağı öyle gorunmuyor.
12
az bulutlu