banner4
09.11.2019, 00:08

KİME GÜVENELİM ?

Bir evvel ki  ‘’ biz masumduk ‘’ başlıklı yazımızı hem daha somutlaştırmak ve hem de biraz daha can yakıcı hale getirmek amaçlı, bu yazımı da ertesi gün devreye sokmayı anlamlı buldum ve soruyorum kime güvenelim?

Hepi topu dört kilogram ve maliyeti yirmi tl olan meyvemizi talep ederken, manavımıza sırtımızı dönmeye dahi cüret edemezken; manavımızın ise, dört kilogram meyvenin içerisine ne kadar çürük sıkıştırabilirim? Plan ve düşüncesinde ve alabildiğince sıkıştırdığı çürükleri ile içten içe zafer naraları atarken kime güveneceğiz?

Ekmeğimizi aldığımız fırıncımızın, dört ekmeğin arasına illaki bir tane bayat ekmek sıkıştıracağını düşünerek, ona dahi bin bir kuşku ile bakıp paketlenen ekmekleri test etme hissiyatı bu kadar uyarıcıyken  kime güveneceğiz!?

Kırk yıllık dostumuzdan (!) alacağımız bir aracın, var mı bir arızası? Diye sorarken, sorduğumuz dostumuzun, aksayan bir tarafı size göstermeyip yutturmak için kırk takla atacağını bilip kılı kırk yarma güdüsü bizi esir almışken kime güveneceğiz?

Kardeşin kardeşi icraya verdiği, babanın evladını miras için öldürdüğü, abinin kız kardeşi ile hayasızlığın dibine vurduğu, kayınvalidenin eniştesine arzu dolu bakışlar attığı, kayın pederin gelini için en hayvansı hayaller planladığı bir ortam da kime güveneceğiz!?

Aracımıza petrol ya da gaz alırken, ne kadarı hava ya da bilmem ne katkı maddesi içeriyor? Diye düşünce delisi olurken, komşumuzun hal ve hareketlerinden bin bir endişe ve kuşkular bizi yiyip bitirirken kime güveneceğiz?

Önümüzü kesip, bin bin türlü duaları ardı ardına serdedip yardım talep eden bir dilencinin, acaba cebinde ya da bankasın da ne kadar birikmişi var? Cinsinden soruları sormaktan kendimizi alamadığımız bir zaman diliminde kime güveneceğiz?

Öğretmenin öğrencisini, hocanın cemaatini ve doktorun hastasını taciz ettiği, hukukçumuzun hukuku katlettiği, müteahhittin binlerce insanın hayatlarını kararttığı yapıları ekmek peynir gibi sattığı bir hayatta kime güveneceğiz?

Bindiğimiz minibüs, otobüs ya da taksi şoförüne kuşkulu ve korkak bakışları ardı ardına attığımız, binen müşterinin kim ve ne olabileceğine dair envai tür korkular taşıdığımız, aldığımız çek, senet v.b kıymetli (!) evraklara dahi sayısız acabalar serdettiğimiz bir süreçte kime güveneceğiz?

Bir öğlen vakti karnımızı doyurma amaçlı girdiğimiz lokantanın, ne tür et kullanıyor? Diye gırla giden sorular bizi yerken, aldığımız hangi ürün organik diye deli divane ürünler arasında volta atarken, bir tek organik ürüne dahi denk gelmiş olmanın büyük bir nimet! Olduğu sevincini dahi kendimize lüks gördüğümüz bir zaman dilimin de kime güvenelim?

Patronumuz, işçisine vereceği alın teri için en olmaz hesaplar içine düşerken, işçimiz ise, bir saati nasıl araziye denk getiririm diye bir başka ucuz hesaba kendisini kaptırmışken, ustamız, hangi malzemeden ne kadar aşırırım hesabını en ince şekilde hesap ederken kime güveneceğiz?

Gazetecimiz, televizyoncumuz, yazarımız, akademi dünyamız ve teknokratlarımız, milletin algıları ile ne kadar oynar ve buradan ne kadar çirkef hasılat yaparım diye kırk takla atarken kime güveneceğiz?

Ev sahibi kiracısına ve kiracı ev sahibine olan korku ve kuşkuları sebebiyle madde üzerine madde sıraladığı bir kontrat imzalatırken, Vallahi, Billahi ve Tallahi cinsinden en büyük yeminlerin bile ağızlarda sakız misali pervasızca çiğnendiği bir zaman diliminde kime güveneceğiz?

Kadının kocasına ve kocanın karısına sırtını dönemediği, herkesin bir diğerine; acaba nerede? Ne yapıyor? Kiminle? Cinsinden ömür kemiren sorular ve kuşkuların taşındığı bir zaman diliminde kime güveneceğiz?

Anne ve babaların, evlatlarına duydukları çeşit çeşit korku, kuşku ve güvensizlik içerisinde sokak sokak evlat takip ettiği; evlatların ise, anne ve babaya ve üstelik ayaküstü gün yüzü görmemiş hakaret ve yalanları inci (!) gibi dizip sıraladığı bir zaman diliminde kime güveneceğiz?

Ne çok sayılacak maharetlerimiz var değil mi!?

Öyle ki, saymaya kalksam ne sayfalar yeter ne günler kifayet eder. Bütün bunları kaleme alırken ki amacım; hepimizin her gün ve sayısız kez siyasi yakınmalar içeren paylaşımlarımızın ne kadar yanlış ve ne kadar hatalı yerden baktığımıza dikkat çekmekti.

Bizler, her gün şikâyetini yaptığımız siyasilerden temiz, masum ve evla kişiler ve dolayısıyla toplum değilken, faturayı hep bir başka yere kesme pervasızlığından ne zaman vazgeçeceğiz?

Bizler, birey ve toplum olarak şikâyet ettiklerimizden yana ne kadar uzak, ne kadar temiz ve ahlaklı olabildiğimiz an, siyasilerimiz seve seve değil, seve seve düzelmek zorunda kalacaklardır.

Yorumlar (2)
Taylan Özdal 5 yıl önce
Sayın yazar yine sizin başka bir yazınızdan hatırlıyorum. "Her sorunun çözümü; sanki siyasi parti olan hükümeti değiştirmekmiş gibi yanlış bir düşüncemiz var" demiştiniz. Toplumsal sorunların oluşumu milletin kendisi ile ilgilidir. Size yüzde yüz katılıyorum. Yüce Allah'ın emrettiği gibi; biz bizdeki bazı durumları değiştirmedikçe Allah da bizi düzeltmeyecek.
Saygılarımla. Yazılarınızı heyecanla takip ediyoruz.
Nihat güç 5 yıl önce
Bir hadiste peygamber efendimiz "musluman elinden ve dilinden diğerlerinin güvende olduğu kişidir" buyurmaktadır. Ben muslümana guvenirim.
12
az bulutlu