banner4
09.12.2019, 12:52

KARADELİK GİZEMİ...

Bilim dünyasına göre, içerisinde yaşam sürdüğümüz evrenimize dışarıdan bakıldığında içi görünmeyen bir karadelik olabileceği savı ileri sürüldüğü bilinmektedir. Öyleyse bu karadeliğin tüm olaylarakışındaki, 13 milyar yıllık geçmişimiz ve belki de 100 trilyon yıllık geleceğimizi resmeden dev bir bilgiboyutu, kısacası alın yazımızdediğimiz yazgımız mı yer alıyor düşüncesi bir gerçeklik mi, yoksa bir yanılsamamız mı?
Eğer içerisinde yaşadığımız evrenimizedışından bakan bir varlık varsaysak, evrenimiz bu varlığa karadelik olarak görünüyorsa, bizim evrenimizdeki karadeliklerin başka evrenlerin de var olduğunu düşünebiliriz ya da zihnimizde kurabiliriz. Bu durumda içerisinde bulunduğumuz evrensel boyutumuz,dışarıdan bizebakan olarak varsaydığımız varlığınevreninde sıradan bir karadelik olacaktır.Çağın ünlü fizikçi Stephen Hawking’e göre tüm karadelikler zamanla buharlaşarak yok olacak savını nereye konumlandırmalıyız.

Öyleyse,tüm karadelikler buharlaşıp yok olduğu zaman, içlerindeki gizli ve saklı evrenlere ne olacak sorusu gündeme gelir ki,100 trilyon yıl sonra evrenimizin mum gibi söneceğini, ısıl ölüm senaryosuna göre, aşırı derecede soğuyarak yok olacağını tahmin ediyoruz. Belki de evren yok olurken, bize dışarıdan kendi evreninden bakan varlıklara göre bizim evrenimiz, buharlaşan bir karadelik gibi görünecekgerçeğiyle karşı karşıya kalırız.
Yoksabizim evrensel boyutumuz koskoca bir yalan mıkonusunda, Leonard Susskind gibi Sicim  Kuramına yön veren çok sayıda fizikçi bilim adamları, evrenin aslında hologram bir yapı olduğunu düşünüyor. Bu kurama göre evrendeki her şeyi, sizi, bizi, dünyayı, binaları, koltukları “üç boyutlu bir kürenin iki boyutlu yüzeyindeki yassı bir resimle” anlatmakbelki olasıdır.Tıpkı,iki boyutlu sinema perdesinin gerçek yaşamın resmi olması gibi. Ancak evrenin bilgi boyutunda, dinsel anlatımda “sema”,bilimsel dilde “holografikevren” ya da “süperuzay” diye nitelendirilen boyutta geçmişimiz ve geleceğimizle birlikte her şey vardır.
Eğer gerçekten evrenler bir hologramsa geçmişte yaptığımız, gelecekte yapacağımız ve torunlarımızın biz öldükten sonra yapacağı her şey bu bilgi boyutunda yazılı ya da kayıtlıolması gerekiyor. Buna bir tür alın yazısı ya da yazgıveya Allah katında her şeyin kayıtlı olduğu yazılım programı olan “levhi mahfuz” diyebiliriz, ancak küçükbirsorunvar;Evrenimize dışarıdan bakıldığını varsaydığımızda, bizi yalnızca bir karadelik olarak görebilirler, ancak bilgileri okuyamazlar. Bu durumdayaşamımızı sürdürdüğümüz evrensel boyutumuzda, zamanla birlikte dört boyutlu bir karadeliğin üç boyutlu yüzeyini temsil eden iki boyutlu bir hologram olarak betimlenebilir.

Bu soruyu aslında şöyle sormak gerekebilir; Evrenimiz bir karadeliğin iki boyutlu olay akışında yassı bir resim olarak anlatılabiliyorsa, bu bilgiler neden evrende olanları naklen yayınlayan bir televizyon ekranı gibi çalışmıyor ya daneden holografik evren bilgisi yalnızca şimdiki zamanı göstermiyor da tüm geleceğimizi ve geçmişimizi hep birlikte gösteriyor düşüncesi bir gizem olarak kalacaktır.
Bunungizemiaslında kütleçekimgücününüç boyutlu bir uzayda ortaya çıkmasında yatıyor. Karadeliğin olay akışını iki boyutlu olarak tanımladığımız zaman; doğal olarak zamanın akışını değil, geçmişimizi ve geleceğimizi tek bir durağan resim halinde göstermiş oluyoruz.
Öyleyse zaman akışının kütleçekimle nasıl bir ilgisi olduğuna gelince;Einstein’ın görelilik kuramına göre, ışık hızına yaklaşan bir uzay gemisinin kütlesi artırıyor ve bu gemiye dışarıda duran biri baktığında, gemideki saatlerin yavaşladığını görüyor. Ancakışık hızına yaklaşan bir gemide zamanın akışı yavaşlıyor. Aslında bir cismin kütlesi ne kadar büyükse, zaman da o kadar yavaş akıyor demektir.

Örneğin,Dünya yörüngesindeki düşük yerçekimi ortamında dönen uydularda zaman daha hızlı akıyor ve akıllı telefonlardaki GPS konum belirleme sistemi bu farkı hesaba katmak zorunda kalıyor. Eğer günümüzde kullandığımız akıllı telefonlar yeryüzünde zamanın daha yavaş geçtiğini dikkate almasaydı; Esenboğa hava limanında bizbiniş işlemiyaparken, Çankaya’dakiHalk Bankası haritadayanlışlıkla Ulus’taki yerinde görünecekti.
Bunun karadelik kuramına dayanan holografik evren açısından sonuçlarını derinsel olarakdüşünelim. Zamanın akışı kütleçekime bağlıysa ve kütleçekim dalgaları yalnızcaüç boyutlu uzayda, yani karadeliğin içinde yol alabiliyorsa; olay akışı da zamanın akışından bağımsız olacaktır. İki boyutlu olay akışında kütleçekim etkili olamayacağı için zaman duracak ve bu nedenle, holografik evrenin yüzeyi, evrenin tüm geçmişi ve geleceğini gösterecektir.
Aslında gerçeği söylemek gerekirse, Karadelik holografik evren kuramına göre zamanın bir yanılsamadan oluştuğunu söyleyebiliriz; Gerçekte geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman diye bir şey yoktur yalnızca içinde bulunulan “an”dır. Zaman bir bütün ve holografik evrenin tüm tarihi karadeliğin yüzeyini sanatsal bir biçimde işleyen dev bir yassı haritada resmediliyor. Ancak biz evrenin içinde, üçüncü boyutta yer alıyoruz ve bizim için zaman akıyor sanıyoruz.
Evrenimizde geçerli olan en küçük zaman aralığı Planck zamanıdır ve “10 saniye”dir. Evrenimizin ısıl ölüm kuramına göre 100 trilyon yıl yaşayacağını kabul edelim. Bu durumda, evrenimize dışarıdan bakıldığında karadeliğe benzeyen holografik evrenin, aslında iç içe geçmiş çok sayıda saydam küre yüzeyinden oluştuğunu söyleyebilirizya da bilim dünyasındaki anlatımla sonsuzluk boyutunda var olduğu varsayımı olarak“evreniçreevrenler”veya“100 trilyon/10 adet küre”gibi betimlemeleryapmamız gerekiyor.

Bu küreler Matruşka bebekler gibi iç içe geçmişler ancaksaydam oldukları için holografik evrene dışarıdan bakıldığında tek bir yüzey gibi görünüyorlar. Evrenin tüm geçmişi ve geleceğini gösteren tek bir yüzey;tıpkı gazete basmak için matbaaya kırmızı, sarı ve mavi olmak üzere üç renkli film gönderir gibidir.
Her film, evrenin bir Planck anına karşılık geliyor ve bizim evrenimizde 100 trilyon/10 adet üst üste koyulmuş saydam film bulunuyor. İşte holografik evren kuralıbudur.Öyleyseevrenimize dışarıdan bakanlar bu haritayı okuyabilirler mi dendiğinde yanıtımızbildiğimiz kadarıyla okuyamaz diyebiliriz. Şöyle varsayalım ki, siz üst üste koyulmuş 100 saydam gazete sayfası filmini okuyabilir misiniz sorusuna yanıtımıztüm yazılar iç içe geçecek ve birbirine karışacaktır yani okuyamazsınız anlamı çıkar.

Aynı şey evrenimize dışarıdan bakan herhangi birvarlık için de geçerlidir. Olay akışındakibilgi okunaksız bir yazı haline geliyor ve başka evrenler olmasa bile karadelikler için bu kural geçerliliğini koruyor. Karadeliğin içine düşen bilgi silinmiyor ancak bu bilgi dışarıdan bakan tarafından okunamıyor. Bu nedenle, zamanın dış yüzeyde donduğu ve okunaksız olsa da geçmişle geleceğin iç içe geçtiği önermesi yalnızca karadelikler için geçerli olacaktır.Oysaki gerçek holografik evren kuramı karadeliklerden farklılıklar içeriyor.
Yani Evrenimizedışarıdan baktığımızda, evrenintüm geçmişvegeleceğinigörebileceğimizsavıfizikte çok tartışmalı bir konudur. Son araştırmalar, içinde yaşadığımız evren ve diğer evrenlerin karadeliklerden farklı olduğunu ve evreninyalnızca “karadelik holografik evren” kuralına göretanımlanamayacağınıgösteriyor.
Evrenin dışarıdan bakıldığındanasıl görüldüğüne ilişkin hesaplamalar, aslında evrene dışarıdan bakıldığında yalnızca“Büyük Patlama” anının, yani evreninilk oluşum anının görülebileceğine işaret ediyor ancak, bu da yukarıda belirttiğimiz gibi okunaksız bir halde olacaktır. Çünkü evrenin ancak en eski ani oluşum anından bu yana evrenin dış sınırına erişecek zamanı bulabilmiştir.
Dünyamız ve bizler ise evrenden genç olduğumuz için ve bizden gelen ışık “Gözlemlenebilir Evren”in sınırına asla erişemeyeceği için ki,“ışık bugünküsınıra ulaştığında bu sınır çok daha uzakta olacaktır”, evrene dışarıdan bakan biri asla evrenin içini göremeyecektir. Evrenin içindeki bilgi dış etkilerden korunuyor olacak ve evrendeki olayların durumuna ya da akışına dışarıdan karışmasıolasıolmayacaktır.
Bu yeni bilimsel yöntem, evrene dışarıdan karışanbir zihin olamayacağınıgöstererek,“mistik” holografik evren görüşlerini yanlışlıyor. Aynı zamanda, evrenin bir karadelikle karıştırılmaması gerektiğini ve gerçek holografik evrenin yapısal olarak “holografik karadelik evren kuralından” farklı olduğunu ortaya koyuyor.
Eğerkaradelikleri “siyah yapan” olay akışı olmasıydı, eğer başka varlıklarevrenimize dışarıdan baktıklarında görebilselerdi, kısacası fizikte “çıplak tekillikler” olası olsaydı; evrenimiz dışarıya enerji verecek ve dolayısıyla enerji yitirecekti. Çünkü evrenimiz dışında başka dediğimiz varlıklar evrenimizi görebilmek için bize ışık tutacak, enerji aktaracak ve evrenimizden yansıyan enerjiyi de ölçebilecekti.

İçerisinde yaşadığımız evrenimiz dışındaki varlıkların bunu yapamaması aslında iyi bir şey; Enerjinin korunumu yasasının geçerli olmasını ve bu sayede fizik yasalarının değişmeden kalmasını buna borçluyuz. Biz insanlar yalnızca bu evrende yaşayabiliriz. Fizik yasaları değişirse, Güneş aniden süpernova olarak patlayabilir veya dünya birden bir karadeliğe dönüşebilir. Bu tür dengesiz bir evrende insanların yaşaması olasıdeğildir. Zaten bu tür bir tehlike olmasaydı bile, içerisinde yaşadığımız evrenimiz dışındaki varlıkların dışarıdan evrenimize karışması özgür iradeyi ortadan kaldıracak ve kendi yaşamımızı yaşamamıza engel olacaktı.
Bir karadelik seçerek içine uzay gemisi attığımızı varsayalım. Belki uzay gemisinin şekli, boyutları, içindeki insanların anıları, bilgileri karadeliğin merkezine ulaştığında yok olacaktır. Karadeliğe düşenlerin geri dönmesi veya bizimle içeriden iletişim kurması ise kesinlikle olası olmayacaktır.
Ancak, en azından geminin kütlesinin karadeliğin kütlesine ekleneceğini biliyoruz. Demek ki karadeliğe düşen geminin kütlesi başka bir evrene geçiş yapabilir. Einstein’ın görelilik kuramına göre (e=mc) kütle enerjiye dönüşebilir. Öyleyse karadeliğin içine düşen bir cisim, enerjinin korunumu yasasını acaba bozuyor mu sorusu akla gelebilir.

İlk bakışta hayır diyebiliriz gibi, bu konuda hiçbir sorun yok. Ancak, karadeliğe düşen bir cismin karadeliğin kütlesini ne kadar artırdığını dışarıdan ölçebilmemiz, karadeliğin içinde olanlara müdahale edebileceğimiz anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, enerjinin korunumu yasası bu noktada aslındabozulmuyor. Ancak karadelikler ölümsüz olmadığı gibibir gün tüm karadelikler yok olacaktır. O zaman karadeliklerin içine düşen bilgiye ne olacaktır acaba.
Bilim adamlarının savlarına göre,Evrenimiz büyük yırtılma nedeniyle30 milyar yıliçindeyokolmasabile,enfazla100 trilyon yıldatüm karadeliklerinbuharlaşacağını biliyoruz. Bu durumda,karadelikleriniçindekiolası evrenlere ne olacaktır.

Bizim evrenimiz başka bir evrenin içindeki karadeliklerden biriyse biz de mi yok olacağızsorusuortadaduruyor. Karadeliğin içine düşen bir cismin bilgisi olay akışında yazılı olabilir, ancak bizzat karadelik yok olursa bu bilgiye acaba ne olacağı konusu hep aklımızın bir yerinde yanıt bekliyor olacaktır.
Sonuç olarak karadelikler günümüz bilgi çağında bile,hala gizemliliğinikoruyorsa da en azındankendi açımdankaradeliklerdekibilgikarışıklıklarının bir kısmındabilgili olmamız yetmez mi?

Yorumlar (0)
12
az bulutlu