banner4
20.11.2019, 22:21

İKTİDARIN ANLAMSIZ ESAD DİRENCİ

Anlamak için ciddi ciddi didindiğim ama İçinden çıkamadığım, bilmediğim ne olabilir? diye kendime ve mevcut anlayışa önemli bir zaman tanıdığım ve yazmamak için de son ana kadar direnç gösterdiğim bir konu idi.

İktidarın, Esad ile görüşmemek için bu denli direnç göstermesinin nedeni olarak,  bunca zaman içerisinde tek geçer gerekçeye denk gelemedim. İktidarın ileri sürdüğü gerekçelere ise tek Akçelik dahi değer atfetmedim. Oysa sıcak, içten, samimi bir dostluk için son derece mantıklı ve değerli bir sürü gerekçelerimiz vardı.

Hele hele de, Esad ile neden görüşelim ki? Onun ipinin elinde bulunduğu Rusya ve Putin ile görüşme halindeyiz gibi bir açıklama, asla mantıklı olmadığı gibi Türkiye ve sahip olduğu güç bakımında da bir gram pragmatist bir yaklaşım da değildir.

Üstelik Suriye’nin toprak bütünlüğünden bu denli dem vuran ve vurmakla da son derece doğru bir iş yapan iktidar, bu vurgunun ana sacayağı olarak Esad ile görüşmekten bu denli imtina ediyor olması anlaşılır gibi değildir.

Daha da garip olan tarafı ise, Suriye ve Esad ile yapılacak bir kontak, kurulacak bir sıcak ilişki ve beraberinde Esad’a verilecek destek ve teminat sonrası hem Rusya ve hem de ABD’nin sahadan çekilmek gibi, uluslararası hukukun zorlaması ve dünya kamuoyunun baskılaması sonucunda sahanın en etkin aktörünün Türkiye olacağı çıplak şekilde orta yerde durmaktadır.

Bütün bu sıcak, samimi, akılcı ve konjonktürel iş birliği sonucundabölgenin,Rusya ve ABD’den izole edilmesi, sadece ama sadece Türkiye’nin işine yarayacak ve sadece Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Rusya ve ABD’nin terk ettiği Suriye, sınırlarının korunması amaçlı devriye turlarını Türk silahlı kuvvetleri ile ortaklaşa yapacağı, alternatifi olmayan kaçınılmaz bir sonuç haline dönüşecektir.

Gerek Suriye ve gerekse de Türkiye, ister dost ve isterse düşman anlamın da Rusya ve ABD yerine birbirlerini görmeyi çok daha tercih edici olacaklardır.

Suriye ve dolayısıyla Esad’a abi olan, onu anlayan, dinleyen ve destek olan bir Türkiye, gerek güney sınırlarını ve gerekse de İslam coğrafyası ile arasında ki bütün bağların da kontrolünü eline almış olacaktır.

Özellikle de, şu sıralar da Irak ve İran’ın da karışıklık ve kaos içerisinde olduklarını da hesaba katarsak, bu ülkelere de şefkat elinin uzatılması sonucunda mevcut konsorsiyum içerisine almak son derece kolay olmasının yanı sıra, çok büyük bir gücün de oluşmasına kaynaklık edecektir. Güncellenmiş bir Suriye, İran, Irak ve Türkiye dostluk anlaşmasının imzalanması için hem şartlar son derece müsait ve hem de ülke olarak son derece gereksinim duyar bir konumdayız.

Kör ve anlamsız birİnadın bunca zaman içerisinde hiçbir kazanca tekabül etmediğini görmemiş olmak ve hala bu inat üzerinde ısrarcı olmak doğrusu ne anlaşılır ne kabul edilebilir bir davranış değildir. Esad ve Suriye ile kurulacak samimi, sıcak ve güvene dayalı böylesi bir ilişki, sonra ki yıllarda daha yumuşak ve daha sorunsuz demokratik bir sürecin de başlangıcı olacaktır.

Suriye ve aynı zaman da Irak, İran ve genişlemesi muhtemel bir ABİLİK hinterlandının hayat bulabileceği en münasip bir konjonktür içerisindeyken, bütün bunları görememek bir fecaat, görüp duyarsız kalmak ise bambaşka bir fecaattir.

Türkiye’nin hem kendi çıkarları ve hem de İslam coğrafyasının çıkarları açısından kaybedecek bir saniyelik vakti dahi yoktur. İçeride ki anlamsız ve kısır kavgalardan, grup konuşmaları adı altında taraftarların ve iç kamuoyunun gazını alıcı davranışlardan ivedilikle kaçınılmalı ve artık fotoğrafa daha geniş bir perspektiften bakmanın yanı sıra daha bir acil el atma zamanıdır.

Sorun ve sancı daha bir kronik hal almasının yanı sıra daha derinlere nüfuz ederken, sadece üniter yapımızın ciddi bir tehlike ve tehdidi ile sınırlı kalmayacağı, millet olarak da büyük tehlikeler ile karşı karşıya kalacağımız alarm sürecindeyiz.

Türkiye, anlamsız ego kavgalarına kurban verilecek bir ülke olmadığı gibi, anlamsız ego kavgalarının kimselerin hanesine puan getirecek bir davranış olmayacağı herkes tarafından acilen fark edilmelidir.

Bu anlamda iktidar kadar CHP’ye de önemli görevler düşmektedir. CHP, yaklaşım tarzıyla iktidarın guruna oynamak ve onu bir takım itirafların eşiğine itmek yerine daha olgun, daha vakarlı bir yaklaşım sergilemek gibi tarihi bir sorumluluğu vardır.  Bu sorumluluk şuan için herkesin omuzlarına hayati görevler yüklerken, kimselerin savsaklamasını da asla affetmeyecektir.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu