banner4
25.12.2019, 12:09

FELSEFECİLERİNTUTARSIZLIĞI-5

İmamGAZALİ

Tehâfüt El-Felâsife (Felsefecilerin Tutarsızlığı)

...

Buna itirazımız iki yöndendir:

Birincisi;Denilebilir ki; “Evren başlangıcı olmayan bir irade ile sonradan var olmuştur. İradenin var olduğu zamanda evrenin varlığı gerekmiştir. İradenin devam ettiği noktaya kadar yokluk da devam etmiştir. İradenin başladığı anda varlığın da başlaması gerekmiştir. Evrenin var oluşu; iradeden önce istenilmediği için, evren var olmamıştır. Onun var olduğu zamanda var olması, başlangıcı olmayan bir iradeyle istenilmiştir. Dolayısıyla bu nedenle evren var olmuştur.” diyene nasıl karşılık verirsiniz. Bu inancı engelleyen veya olanaksızlaştıran hangi neden olabilir.

Denilirse ki;  Bu, boş olduğu çok açık olanboş bir sözdür. Çünkü sonradan var olan, gerekli olmuş ve neden olunandır. Neden ve gerekçe olmadan sonradan var olan birinin meydana gelmesi olanaksız olduğu gibi, varlık bulmasının koşulları, esasları ve nedenleri tamamlanmış olup geriye beklenen hiçbir şey kalmadığı halde, yine de geciken bir gerekenin varlığı olanaksız olur. Meydana gelenin varlığı gereklilik olmuşsa, gerektirensiz olarak meydana gelmesi olanaksız olduğuna göre, gerekenleri tüm koşullarıyla gerçekleşen gerekli olmuşun varlığı zorunludur, gecikmesi ise olanaksızdır.

Evren var olmazdan önce irade sahibi de var idi, irade de var idi. İradenin, irade edilene bağlantısı da var idi. İrade eden yenilenmediğine, irade de yenilenmediğine göre ve iradenin, olmayan bir şeye bağlantısı da yenilenmediğine göre “ki tüm bunlar, irade edenin ve iradenin yenilenmesi değişmedir” irade edilen şey nasıl yenilenmektedir ve irade edilen şeyin daha önce yenilenmesini engelleyen hangi şey vardır.

Yenilenme hali, bir önceki halden hiçbir şekilde ayırt edilmiş değildir. Hiçbir şekil, hiçbir durum ve hiçbir bağlantı yenilenme halini bir önceki halden ayırmamıştır. Aksine tüm durumlar eskisi gibi durmakta iken ve irade edilen var olan değilken, aynıyla olduğu gibi dururken, irade edilen varlık bulmuştur. Bu son derece olanaksız bir şeydir.

Bu tür değişim; Yalnız kendiliğinden zorunlu ve gerekli olan, gerekli olmuş için değil, aynı zamanda dinsel sözler ve gelenekseli gerekli olan ve gerekli olmuş için de gereklidir. Çünkü kişi karısını boşadığına dair söz söylese ve o anda anlaşmazlık meydana gelmese, daha sonra meydana gelmesi düşünülemez. Çünkü o, sözü; söz vermesi ve anlatım bakımından hükmün nedeni olarak kullanmıştır. Dolayısıyla nedenin sonucunun gecikmesi ancak boşamanın, yarının gelmesine veya eve girilmesinin sonraya bırakılması şeklinde düşünülebilir. Böylece boşanma, o zaman hemen meydana gelmez, ancak yarın geldiği veya kadın gelip eve girdiği zaman meydana gelir. Çünkü kişi boşamayı beklenen bir şeye bağlı nedene dayandırmıştır. Bu neden o anda hazır olmadığına göre “ki bu, yarın veya mutlak eve girmedir” gereken konunun ortaya çıkması, hazır olmayan şeyin hazır olmasına dayanır. Gereken konunun meydana gelmesi ancak yenilenen bir durumla “ki bu, kadının eve girmesi veya yarının gelmesidir” olası olabilir. Üstelik kişi, ortaya çıkmayan bir şeyi kuralına dayandırmadan sözü söylese ve bununla gerekli olan konunun ertelenmesini istese de durumu açıklamakta özgür olmasına ve durumu anlatan kendisi bulunmasına rağmen düşünülemez. Bu konuda kendi isteklerimize göre durum çıkarmak olanağımız bulunmadığına ve böyle bir şeyi düşünemeyeceğimize göre zorunlu olan veakledenvarlıkların gereklilikleri konusunda nasıl düşünebiliriz.

Alışkanlıklara gelince; Bizim amacımızla ortaya çıkan şey; amacın varlığıyla birlikte ancak bir engel olması halinde gecikebilir. Amaç ve güç gerçekleştiği ve engeller de ortadan kalktığı zaman; amaçlanan şeyin gecikmesi düşünülemez. Gecikme ancak isteyerek olmayıp, kararlılık halinde düşünülebilir. Çünkü kararlılık, fiilin var olması için yeterli değildir. Yazma kararlılığı; isteyerek yenilenmedikçe “ki bu fiilin halini yenileten ve insanın içinden gelen bir durumdur” yazmayı gerçekleştiremez.

Başlangıcı olmayan irade; Bizim fiili istememiz hükmünde ise; istenilenin gecikmesi ancak bir engelle düşünülebilir. İsteğin öne alınması da düşünülemez, öyleyse yarın ayağa kalkmayı bugünden istemek düşünülemez. Ancak bu, kararlılık yoluyla olabilir. Eğer başlangıcı olmayan irade, bizim kararlığımız hükmünde ise; bu da kararlı olunanın meydana gelmesi için yeterli değildir. Aksine kararlı olunanın meydana gelmesi için, isteğe dayalı bir itilmenin yenilenmesi gerekir ki bu, başlangıcı olmayanın değiştiğini söylemektir. Sonra aynı sorun yine duruyor. Şöyle ki; o itilme, istek veya irade “ya da istediğiniz ismi verin” niçin şimdi var olmuştur da, biraz önce var olmamıştır. Sonradan var olanın ya nedensiz olması gerekir ya da neden zincirinin sonsuza kadar uzaması gerekir.

Sözün özü şuna dönüyor; Gerekli olan tüm koşullarıyla var bulunuyor, beklenen hiçbir durum kalmıyor. Ama yine de gerekli olan konu gecikiyor ve zannın başlangıcına uzanamayacağı bir süre “binlerce yıl ondan hiçbir şeyi eksiltmez” gerekli olan konu var olan olmuyor. Sonra yenilenen bir durum ve gerçekleşen bir koşul bulunmadan aniden gerekli olmuş ve var olan haline dönüşüyor. İşte bu görüş, kendiliğinden boş sözdür.

Yanıt olarak denilir ki; Bir şeyin yoktan meydana getirilmesine “hangi şey olursa olsun” ilişkin başlangıcı olmayan bir iradenin olanaksız olduğunu siz aklın gerekliliği olarak mı, yoksa düşünsel olarak mı biliyorsunuz. Sizin mantıktaki anlatım şeklinize göre iki anlatımın arasını birleştirmeyi bir orta anlatımla mı, yoksa orta anlatımı olmadan mı biliyorsunuz. Eğer bir orta anlatım ile bildiğinizi iddia ediyorsanız bu, düşünsel bir yoldur ve onun açıklanması gerekir. Eğer bunu zorunlu olarak bildiğinizi iddia ediyorsanız; o durumda karşıtlarınız neden onu bilmekte size eşlik etmiyorlar. Evrenin başlangıcı olmayan bir irade ile sonradan var olduğuna inanan akımların sayısını hiçbir topluluk sayamaz ve hiçbir sayı tüketemez. Kuşkusuz ki onlar da “evrenin başlangıcı olmayan iradeyle meydana geldiğine inananlar” bildikleri halde inat olsun diye akıllarıyla büyüklenmiyorlar. Budurumda, bunun “evrenin başlangıcı olmayan bir iradeyle sonradan var olmasının” olanaksız olduğuna gösteren mantık kurallarına göre bir kanıtın yerleştirilmesi gerekir. Çünkü sizin demek istediklerinizin hepsi, bizim kararlılığımıza ve irademize dayalı örnek ve uzaklaştırmadan başka bir şey değildir ki bu yanlış bir görüştür. Öyleyse başlangıcı olmayan irade, sonradan var olan istenenlere benzemez. Soyutu uzak ya da yok saymak ise “kanıtsız olarak” yeterli değildir.

...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu