banner4
09.03.2020, 11:50

FELSEFECİLERİNTUTARSIZLIĞI-27

İmamGAZALİ

Tehâfüt El-Felâsife (Felsefecilerin Tutarsızlığı)

...

SEKİZİNCİSORUN

Felsefecilerin“İlk’in varlığı bölünmezdir” sözünün geçersizliğine ilişkindir.

Yani onlara göre İlk; Kendisine varlık bağlanılan ne birasılne de gerçek değil, salt varlıktır. Üstelik onun için gerekli olan varlık, başkaları için asıl gibidir.

Bu konudaki söz iki yönlüdür;

Birincisi; Kanıt isteme şeklindedir. Onlara denilir ki; bunu ne ile bildiniz? Aklın zorunluluklarıyla mı, yoksa bakış açısıyla mı?Zorunlu olmadığına göre bakış yolunun söylenmesi gerekmektedir.

Denilirse ki; Eğer onun aslı olsaydı, varlık ona iliştirilmiş, uyan kılınmış ve gerekli olmuş olurdu. Uyan kılınmış oluşu ise nedenlidir, bu yüzden gerekli olan varlığın nedenli olması gerekir ki bu, çelişiktir.

Deriz ki; Bu ise, varlığı zorunlu olan sözcüğünün kullanılışındaki karışıklığın kaynağına dönmedir. Biz diyoruz ki, “İlk”in gerçeği ve temeli vardır ve bu gerçek ortadadır. Yani yok olan veya olumsuz değildir ve var oluş da ona bağlanılmıştır. Eğer onlar buna uyar ve gerekli adını vermeyi seviyorlarsa, isimler üzerinde tartışmaya gerek yoktur. Yeter ki varlığın etkeni olmadığı ve etken neden olmaksızın bu varlığın başlangıcı olmayan olduğu bilinsin. Eğer onlar uyar ve nedenli sözcüğüyle, “İlk”in etken nedenli olduğunu demişlerse, böyle değildir. Eğer bundan başkasını demişlerse bu uygundur ve onda olanaksızlık yoktur. Çünkü kanıt; ancak nedenlerin zincirlemesinin yol almasınıgöstermektedir. Var olan herhangi bir gerçekle ve yerinde duran herhangi birasıl olanla zincirlemenin yol alımı olasıdır. Öyleyse bu konuda asıl olanın reddine gerek duyulmaz.

Denilirse ki; Bu durumda, asıl olanın kendisine uyanı olan varlığın nedeni olmaktadır, dolayısıyla varlık nedenli ve neden olunan durumundadır.

Deriz ki; Sonradan var olan eşyada asıl olan; varlığın nedeni olamaz. Onlar eğer neden ile, onun etkeni olduğunu demek istiyorlarsa, sonradan var olan eşyada asıl varlığın nedeni olmadığına göre, başlangıcı olmayanda nasıl olabilir? Eğer bununla, başka bir şekil söylüyorlarsa “ki bu, onun varlıktan ihtiyaç duymayan olmamasıdır” böyle olsun. Onda olanaksızlık yoktur. Olanaksızlık nedenlerin zincirlemesindedir. Nedenlerin zincirlemesi kesildiğine göre olanaksızlık ortadan kalkmıştır. Bunun dışındakilerin olanaksızlığı kabul edilmez, dolayısıyla olanaksızlığını kabul için herhangi birkanıta gerek vardır. Onların tümkanıtlarıkarar vermelerinden öteye geçmez. Dayanağı varlığı zorunlu olan sözcüğünü onun varlığının gereklileri şeklinde almalarıdır. Kanıtın; onların nitelendirdikleri niteliklerle varlığın gerekli olduğuna belirtiolduğunu kabullenmeleridir. Oysaki yukarıda geçtiği gibi durum böyle değildir.

Örneğin,bu konudaki kanıtları; Niteliklerin reddi konusundaki kanıtlarla, “İlk”in cins ve kısımlara bölümlenmesinin reddi konusundaki kanıtlara yönelmektedir. Ancak bu çok daha gözü kapalı ve zayıftır. Çünkü buradaki çokluk ancak sözcüklere döner. Aksi durumda akıl, varolan tek birasıl varsayımını kavrayabilir. Oysaki onlar, varlık her asıl çoğalıcıdır, çünkü onda hem asıl hem de varlık vardır, demektedirler. Bu ise sapkınlığın zirvesidir. Çünkü her koşuldatek bir varlık düşünülebilir, her varlığın da gerçeği vardır, gerçeğin varlığı “tek”liği ortadan kaldırmaz.

İkinci yol; Şöyle dememizdir: niteliksiz ve gerçeksiz varlık düşünülemez. Nasıl ki biz sonsuz bir yokluğu, ancak yokluğu belirlenenherhangi bir varlığa ilişmesiyle düşünebiliyorsak, aynı şekilde sonsuz bir varlığı da ancak belirli bir gerçeğe ilişmesiyle düşünebiliriz. Özellikle bir “tek” kendi belirlenince, anlam bakımından diğerlerinden ayrılan, ama gerçeği olmayan bir “tek”in belirlenmesi nasıl olası olabilir? Budurumdaaslın reddi gerçeğin reddidir. Varlığın gerçeği reddedilince varlığı düşünülemez. Sanki onlar “var olmayan varlık” demiş olmaktadırlar: Bu ise çelişiktir.

Eğer, gerçeksiz ve niteliksiz herhangi bir varlık düşünülebilseydi, nedenlilerde gerçeği olmayan varlığın bulunması uygun olurdu. Bu varlık, gerçeği ve aslı olmayan varlık olmasıyla “İlk”e katılır, nedeni olması dolayısıyla da ondan ayrılırdı, çünkü “İlk”in nedeni yoktur. Öyleyse bu konu nedenliler için neden düşünülmüyor? Onun için kendiliğinden düşünülemez olmaktan başka herhangi bir neden var mıdır? Kendiliğinden düşünülemeyen şey, nedenin reddedilmesiyle akla uygun olamaz. Düşünülebilen şey için neden belirlemek ise onun akla uygun olmaktan çıkarmaz.

Akla uygun olanlarda bu noktaya kadar ilerlemek onların karanlığının sonucudur. Onlar sanmışlardır ki; söyledikleri sözle “İlk”i kusurdan uzak tutmuş oluyorlar. Oysaki sözleri soyut olarak inkar ile sonuçlanmıştır. Çünkü aslın reddi, gerçeğin kabul edilmeyişidir. Gerçeğin reddiyle geriye yalnızca varlığın sözcüğü kalır ki, varlık asıl olana eklenmeyince herhangi bir adlandırılması olamaz.

Denilirse ki; Onun gerçeği varlığının gerekli olmasıdır ki bu aslıdır.

Deriz ki; Gereklinin anlamı yalnızca nedenin yok sayılmasıdır. Bu ise kendisinin gerçeğinin dayanmadığı bir inkardır. Gerçekten nedenin reddi, gerçek için gereklidir. Gerçek düşünülebilir olmalıdır ki nedeni olmadığı şeklinde nitelendirebilsin. Var olan için bundan başka anlam olmadığına göre nedenin yokluğu düşünülemez.

Kaldı ki, gereklilik varlığa ek olursa çokluk gelmiş olur. Ek olmazsa nasıl asıl olabilir? Varlık asıl değildir, çünkü onun üzerine ek olan da asıl değildir.

...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu