banner4
15.02.2020, 11:33

FELSEFECİLERİNTUTARSIZLIĞI-22

İmamGAZALİ

Tehâfüt El-Felâsife (Felsefecilerin Tutarsızlığı)

...

DÖRDÜNCÜ SORUN

Felsefecilerin, evrenin yaratıcısı bulunduğuna ilişkinkanıt getirmekten çaresiz bırakılmalarının açıklanmasıdır.

Biz deriz ki; İnsanlar bu konuda iki kısma ayrılmıştır:

Bir kısmı doğru yolda olan kişiler; Bunlar evrenin sonradan var olduğunu kabul ederler. Sonradan var olanın, kendiliğinden var olamayacağını, bu yüzden bir yaratıcıya muhtaç olduğunu zorunlu olarak bildiklerinden, görüşleri yaratıcının varlığını dile getirmeyi kabul ettiler.

Diğerkısım ise materyalistlerdir; Onlar, evrenin şimdi olduğu şekilde başlangıcı olmayan olduğunu kabul ettiler. Onun için de bir yaratıcı kabul etmediler. Her ne kadar kanıt, bu inançlarının gerçek dışı olduğunugösterse de, onların inançları anlaşılmıştır.

Felsefecilere gelince; Onlar evrenin başlangıçsız olduğunu belirttiler. Bunun yanısıra evrene bir yaratıcı tespit ettiler. Bu görüş, kendi durumubakımından çelişiktir ve onun geçersiz bırakılmasına ihtiyaç bile yoktur.

Denirse ki; Biz evrenin yaratıcısı olduğunu söylerken, bu sözümüzle yaratıcının, tercih etme sahibi bir etken olduğunu “terziler, örücüler ve bina yapıcıları gibi işi yapan kişilerde  gözlemlendiği gibi” önceden iş yapmazken, sonra iş yapar olduğunu söylemiyoruz. Yalnız bu sözümüzle, evrenin bir nedeni olduğunu söylüyor ve ona “ilk başlangıç” adını veriyoruz. Bu söylemimiz şu anlamdadır: İlk başlangıcın varlığı için bir nedene gerek yoktur. Çünkü o, başkalarının varlığı için bir nedendir. Biz başlangıca, yaratıcı adını veriyorsak bu yoruma göredir.

Varlığı için bir nedene gerek bulunmayan bir var olanın belirlenmesi hemen hemen mutlakkanıta dayanır. Biz diyoruz ki; evrenin içindeki varlıkların, ya bir nedeni vardır ya da bir nedeni yoktur. Eğer bir nedeni var ise, bu nedenin de bir başka nedeni var mıdır, yok mudur? Böylece o nedenin nedeni konusundaki söz de böyledir. Bu neden gösterme, ya sonsuza kadar sıralanıp gidecektir ki bu, olanaksızdırya da bir noktada son bulacaktır. İşte bu son bulan nokta, varlığı için bir neden bulunmayan ilk nedendir ki biz ona “ilk başlangıç” adını veriyoruz. Evren kendiliğinden var olsa da, bir nedeni bulunmasa da, ilk başlangıcın varlığı ortadadır. Çünkü biz, ilk başlangıç deyişi ile; nedeni olmayan bir varlıktan başkasını söylemiyoruz. Bu ise, zorunlu olarak yerinde durandır.

Evet, göklerin ilk başlangıç olması uygun değildir. Çünkü o, sayıdır. Allah’ıntekliğininkanıtı göklerin ilk başlangıç olmasını engeller. İlk başlangıcın niteliklerine bakmakla da, göklerin ilk başlangıç olmasının gerçek dışı olduğu bilinir. İlk başlangıcın bir tek gök veya bir tek cisim veya bir tek güneş veya başka bir tek olduğunu söylemek de uygun değildir. Çünkü bunlar birer cisimdir. Cisim ise, şekil ve maddeden bileşiktir. İlk başlangıcın bileşik olması uygun değildir. Bu konu ikinci bir bakışla bilinir.

Varlığı için bir neden bulunmayan, zorunlu olarak ve birleşmeyle, ayrılık iseyalnızca onun niteliklerindedir, bölünmez olan bir varlık ile belirtilen şey, bizim ilk  başlangıç ile dediğimiz şeyin aynısıdır.

Buna iki yönden yanıt verilebilir;

Birincisi; Denilir ki; sizin görüşünüz uyarınca, evrenin cisimlerinin başlangıçsız olması ve aynı şekilde nedeninin de bulunmaması gerekir. “Bu ise, ikinci bir bakışla bilinir” sözünüz, Allah’ıntekliği ve niteliklerinin kabul edilmemesi sorununda sizin aleyhinizde geçersizlik için kullanılabilir ki onlar bu sorundan sonra söz edecektir.

İkincisi ise; yalnızca bu soruna özgüdür. Denilebilir ki; bu varlığın bir nedeni olduğu, onun nedeninin de bir nedeni olduğu, onun nedeninin de bir nedeni olduğu ve böylece nedenler zincirinin sonsuza kadar devam edip gittiği varsayımı belli olmuştur. Sizin “sonsuza kadar nedenler tespit etmek olanaksızdır.” sözünüz, sizi doğrulamaz. Biz deriz ki; siz bu hükmü, zorunlu olarak ve aracısız olarak mı, yoksa bir aracıyla mi öğrendiniz? Zorunlu olarak öğrendiğinizi iddia etmenizin yolu yoktur. Çünkü, belirttiğiniz tüm yöntemler ve bakış açılarınız, başlangıcı olmayan ve sonradan var olanların varlığını uygun görmekle birlikte aleyhinizde geçersizliğiortaya konmuştur. Varlığa, sonu olmayan nedenlerin dahil edilmesi uygun ise bunların bir kısmının, diğerinin nedeni olması niçin uzak kabul ediliyor? Art arda gelme, bir yandan neden olunanı olmayan bir nedenliye kadar uzanıyor da, diğer yandan nedenli olmayan bir nedene kadar niçin uzanmıyor? Gerçekten, evrenin öncesindeki zamanın bir sonu vardır ve bu gelmiş olan zamandır. Onun öncesi ise yoktur.

Eğer siz, geçmiş olayların budurumda veya bazı durumlarda birlikte bulunmayacağını, yok olanın ise, sonsuzluk veya sonsuz olmamakla nitelendirilemeyeceğini iddia ediyorsanız, bu; sizi bedenlerden ayrılan insan ruhlarını kabul etmeye zorlar. Çünkü size göre; bedenlerden ayrılan ruhlar yok olmazlar. Ruhlar içerisinde, bedenlerden ayrılan ve yok olmayan varlıkların sayıları sonsuzdur. Çünkü insandan bir meni, meniden de bir insan doğar ve bu, sonsuza kadar devam eder. Sonra ölen her insanın ruhu kalıcı kalır. Ancak kalıcı olan ruh, her ne kadar cins ve türü bakımından bir ise de, sayı bakımından kendisinden önce, ya dabirlikte, veya sonra ölen kişinin ruhunun aynı değildir. Size göre her durumda sayıları sonsuz olan ruhlar vardır.

Denilirse ki; Ruhların bir kısmının diğer bir kısmıyla bağlantısı yoktur. Ne  doğası, ne de durumu düzenli değildir. Biz yalnızca sonsuz varlıkları olanaksız kabul ediyoruz. Eğer ruhların cisimler gibi durumu bakımından bir düzeni olursa, birbirlerinin üstüne sıralanmış olur veya doğası bakımından bir düzeni var ise bu, neden ve neden olunanlar sırasına göredir. Ruhların ise böyle bir düzeni yoktur.

Deriz ki; Bu durum konusundaki hükmün reddi, aksinden daha iyi değildir. Öyleyse iki kısımdan birini neden olanaksız sayıyorsunuz da, diğerini saymıyorsunuz? Bu konuda ayırıcı kanıt nedir? Şöyle diyeni nasıl reddedeceksiniz; Size göre, sonsuz olan bu ruhlar düzensiz değildir. Çünkü bir kısmının varlığı diğer kısmından öncedir. Geçmiş gecelerin ve gündüzlerin sonu yoktur. Eğer biz, her gün ve gecede bir tek ruhun var olduğunu söyleyecek olursak, şu anda varlığı meydana gelen ruhlar sonsuzun dışında kalacaktır, ama varlık bakımından düzenin içinde yerini alacaktır. Yani bir kısmı, diğerinden sonra gelecektir. Sonuç bakımından neden konusunda o neden, neden olunandan öncedir denilebilir, tıpkı bu neden nedenliden bulunulan yer bakımından değil, kendi bakımından üstündür denildiği gibi. Gerçek zaman bakımından bu “öncelik”olanaksız olmadığına göre, doğal ve kendisi bakımdan “önceliğin” de olanaksız olmaması gerekir. Onlara ne oluyor ki, mekan bakımından, cisimlerin bir kısmının sonsuza kadar diğerinin üzerinde olmasına uygunluk vermiyorlar da, zaman bakımından varlıklardan bir kısmının sonsuza kadar diğerinden “önce” olmasına uygunluk veriyorlar? Bu tutarsız ve temelsiz hüküm vermekten başka bir şey midir?

Denilirse ki; Sonsuz nedenlerin olanaksız oluşuna mutlakkanıt olarak şöyle denilebilir: Tek nedenlerden her birisi kendiliğinden olasımıdır, yoksa zorunlu mudur? Eğer zorunlu ise, neden başka bir nedene ihtiyaç duymaktadır? Eğer olabilir ise, tümüolanak ile nitelendirilmiş demektir. Her olabilir kendi varlığının üzerinde ek bir nedene muhtaçtır, hepsi de kendi varlığının dışında başka bir nedene gerek duyar.

Deriz ki; olabilir ve zorunlu sözü belirsiz bir  sözdür. Ancak zorunlu söz ile, varlığı için bir neden gerekmeyen şey deniyorsa, olabilir sözü ile de, kendi varlığının üstünde ek olarak, varlığı için bir neden gereken şey deniliyorsa, eğer amaç bu ise, biz bu sözlere tekrar dönelim, diyelim ki, kendi varlığının üzerinde bir nedeni vardır anlamına her tek için olasıdır. Tümel ise kendi varlığının üzerinde ayrı ve kendisinin dışında bir nedene ihtiyacı yoktur anlamına ise olası değildir. Eğer olabilir sözüyle bizim az önce belirttiğimiz amacımızın dışında bir şey deniliyorsa bu anlaşılır değildir.

Denilirse ki; Bu anlatımınız, varlığı zorunlu olanAllah’ınolabilir varlıklara dayanması sonucunu doğurur ki bu olanaksızdır.

Deriz ki; Eğer “zorunlu” ve “olabilir” ile bizim belirttiğimizi söylüyorsanız bu istenilenin kendisidir ve biz onun olanaksız olduğunu kabul etmeyiz. Bu şöyle diyenin sözü gibidir: Başlangıcı olmayanın, sonradan var olanlara dayanması olanaksızdır. Onlara göre zaman başlangıcı olmayandır. Ancak teker teker devirler sonradan var olandır ve onların bir öncesi vardır. Ancak devirlerin toplamının öncesi yoktur. Böylece öncesi olmayan şey, öncesi olana dayandırılmış olmaktadır. Öncesinin olması tekler için doğrulanmakta, ancak teklerin toplamı için doğrulanmamaktadır. Aynı şekilde her tekin nedeninin olduğu söylenebilir, ancak teklerin toplamlarının nedeni olduğu söylenilemez. Tekler için doğrulanan her şeyin toplamlar için de doğrulanması gerektiği söz konusu edilemez. Çünkü her tek için, onun tek, kısım, parça olduğu doğrulanır da toplam için bunlar doğrulanamaz. Yeryüzünde belirlediğimiz her yer güneşle gündüz aydınlanmış gece karanlıkta kalmıştır. Her tek henüz olmadan önce, sonradan var olandır, yani onun bir öncesi vardır, onlara göre toplamın ise öncesi yoktur.

Ortaya çıkıyor ki; Öncesi olmayan, sonradan var olanların “ki bu değişen dört esasın şekilleridir” varlığına izin veren, sonsuz nedenlerin reddi konusuna dayanmamaktadır. Buradanda şu sonuç çıkmaktadır: Bu zorlamadan dolayı onların ilk başlangıcın kanıtlamasına ulaşma yolları yoktur. Akımıntümü doğrudan doğruya hüküm vermeye dayanmaktadır.

Denilirse ki; Devirler ve esasların şekilleri bu anda var değildir. Ancak onlardan var olan, fiilen tek bir şekildir. Var olmayanın sonsuzluk veya sonsuz olmama niteliğiyle nitelendirilmesi olası olmaz. Ancak zihinsel olarak varlığı varsayılırsa olası olabilir. Zihinsel olarak varsayılan şey, her ne kadar varsayılanlar birbirinin nedeni iseler de uzak karşılanamaz. İnsan bunu zihinsel olarak varsayabilir. Ancak sözümüz varlıklar ve belliler üzerinedir. Zihinsel hayaller üzerine değil. Budurumda ancak geriye kalan ölülerin ruhudur. Bazı felsefecilere göre ruhlar bedenlere ilişmezden önce başlangıçsız ve tek bir varlık idiler, bedenlerden ayrılınca da tekrar birleşirler ve onlar için sonsuzlukla nitelenmek şöyle dursun sayı bile söz konusu olmaz. Diğer felsefeciler dediler ki; ruh, bedenin yaratılışına bağlıdır. Ölümün anlamı ruhun yok olmasıdır. Cisim olmadan ruhun özünün var olması ise olası değildir. Bu yüzden ruhların varlığı ancak canlılar için söz konusudur. Var olan canlılar ise sayılıdırlar. Onlardan sonsuzluk reddedilemez. Yok olanlar ise, ne sonsuzun varlığıyla, ne de yokluğuyla kesinlikle nitelendirilemezler. Ancak, ayrı iki varlık olarak varsayıldığı durumda öyle zannederek nitelendirilebilir.

Buna şöyle cevap verilebilir; Ruhlar konusundaki bu sorunları biz İbni Sina, Farabi ve onların görüşlerinisürdürenlere getirdik. Onlar ruhun kendiliğinden var olan bir öz olduğuna karar verdiler ki bu görüş Aristoles’in ve önceki felsefecilerdenbu şekilde yorumlayanların seçimidir. Bu tutumdan vazgeçenlere deriz ki; kalıcı kalan bir şeyin sonradan meydana getirilebilmesi düşünülebilir mi, düşünülemez mi? Hayır düşünülemez derlerse bu olanaksızdır, eğer evet düşünülebilir derlerse, deriz ki eğer biz her gün bir şeyin sonradan meydana geldiğini ve kalıcı olduğunu değerlendirirsek bir anda kuşkusuz ki sonsuz varlıkların birleştiğini söylemiş oluruz. Devir her ne kadar ortadan kalkmış ise de var olanın meydana gelmesi o an için kalıcıdır ve yok olmaz. Bu ise olanaksız değildir. Bu durumda zorlaştırma belirir. Kalıcı olan o şeyin; bir insanın, bir cinin, bir şeytanın, bir meleğin ya da istediğiniz herhangi bir varlığın ruhu olması istenen şey değildir. Onların her görüşüne göre bu gereklidir. Çünkü onlar sonsuz devirleri belirlemişlerdir.

...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu