banner4
15.01.2020, 00:55

FELSEFECİLERİNTUTARSIZLIĞI-13

İmamGAZALİ

Tehâfüt El-Felâsife (Felsefecilerin Tutarsızlığı)

...

Evrenin başlangıçsız olması konusunda felsefecilerin üçüncü kanıtları:

Filozoflar şöyle diyerek tutundular;  Evrenin varlığı var olmasından önce olasıdır. Çünkü, önce olanaksız olup sonra olabilir olması olmayacak şeydir. Bu olanağın, evrenin var oluşundan önce varlığının olabilir olmasının öncesi yoktur, yani her zaman vardır, evrenin var olması her zaman için olasıdır. Hiçbir durumda, evrenin varlığının olanaksız olabileceğinin anlatılabileceği bir durum yoktur. Olanak, devamlı var olduğuna göre, olanak uyarınca olabilirliğin de devamlı var olması gerekir. Bizim “onun, evrenin varlığı olasıdır” sözümüzün anlamı var olması boş söz değildir. Evrenin varlığı sonsuza kadar olabilir olduğuna göre, var olması da sonsuza kadar olanaksız değildir. Aksi durumda, sonsuza kadar varlığı olanaksız olmuş olur ve bizim “varlığı sonsuza kadar olasıdır” sözümüz hükümsüz olur. “Varlığı sonsuza kadar olasıdır” sözümüz hükümsüz olunca, “olanak devamlı vardır” sözümüz de hükümsüz olur. “Olanak devamlı vardır” sözümüz hükümsüz olunca, “olanağın öncesi vardır” sözümüz doğru olur. “Olanağın öncesi vardır” sözümüz doğru olunca, onun, zamandan önce olası olmadığı ortaya çıkar. Bu ise evrenin henüz olabilir olmadığı ve Allah’ınevreni var etmeye gücü yeten olmadığı bir durumun var sayılmasına gerekçe olur.

İtiraz olarak denilir ki; Her zaman evrenin meydana gelmesi olabilir olmuştur. Bu durumda kesinlikle evrenin meydana getirildiği bir zamanın düşünülmesi gerekecektir. Sonsuza kadar var olup da sonradan var olmadığı var sayılacak olursa, onun meydana gelmesi olanağa uygun olarak değil, aksine meydana gelir. Bu görüş, onların yer konusundaki sözleri gibidir. Şöyleki, evrenin olduğundan daha büyük veya evrenin üstünde bir cismin yaratılmasının varsayılması olasıdır. Bu son cisim üzerinde bir başka cisim var sayılabilir ve bu sonsuza kadar gidebilir, bundan dolayı çoklukolanağının sonu olmaz. Buna karşılık, kesin anlamda sonsuz olan bir doluluğun varlığı olası değildir. Aynı şekilde bir tarafı olası olmayanla sonuçlanan varlık da böyledir. Üstelik, bu şöyle demeye benzer: Olabilir, yüzeyleri sonlu olan cisimdir. Ancak olabilirlik ölçüsü büyüklük veya küçüklük ile belirlenemez. Meydana gelmesi olabilir olan da böyledir. Varlığın ilkeleri de öncelik ve sonralık ile belirlenemez. Ama sonradan var olanın kuralı bellidir. Bu kural olasıdır, başka değil.

Evreninbaşlangıçsız olması konusunda felsefecilerin dördüncükanıtı:

Felsefeciler dediler ki; Her sonradan var olanda bulunan madde ondan önce gelir. Çünkü sonradan var olanın maddeye ihtiyaçsız olması olası değildir, bu yüzden madde sonradan var olmaz. Sonradan var olan, maddenin üzerine gelen şekiller, belirtiler ve niteliklerdir.

Bu görüşün açıklanması; Her sonradan var olan, varlık olmazdan önce, ya varlığı olası olacaktır veya varlığı olası olmayacaktır, ya da varlığı zorunlu olacaktır. Varlığının olanaksız olması boş sözdür. Çünkü olanaksız olan şey kendiliğinden kesinlikle var olmaz. Sonradan var olanın kendiliğinden varlığı zorunlu olan olması da olanaksızdır, çünkü kendiliğinden gerekli olan kesinlikle yok olmaz. Budurumda bu anlatımlar gösteriyor ki; sonradan var olanın, kendiliğinden varlığı olasıdır. Öyleyse var olma olanağı onun için var olmazdan önce, meydana gelmiştir. Var olma olanağı, göreceli bir niteliktir, kendi içinde bir dayanağı yoktur. Onun  kesin bağlanacak bir yeri olması gerekir. Bu yer ise maddeden başkası değildir. Dolayısıyla var olma olanağı; maddeye bağlanır. Şu madde, sıcaklık ve soğukluğa, siyahlık ve beyazlığa, hareket ve durgunluğa yeteneklidir denildiği gibi. Yani bu niteliklerin onda meydana gelmesi ve bu değişikliklerin üzerinden geçmesi onun için olabilir denilmek istenir. Öyleyse olanak maddenin bir niteliği oluyor. Maddesi olmayan bir maddenin sonradan var olması ise olanaksızdır. Eğer sonradan meydana gelebilse onun varlığının olabilir oluşu, varlığından önce olurdu, varlığının olanağı kendiliğinden var olan olurdu ve hiçbir şeye bağlanmazdı. Kaldı ki varlık olanağı göreceli bir nitelik olduğundan, kendiliğinden meydana gelmesi düşünülemez ve olanağının anlamı, “onun güç içinde olması ve başlangıcı olmayanın ona gücünün yetmesidir” denemez. Çünkü biz bir şeyin güç içinde olmasını ancak olabilir olmasıyla biliriz. Ve “bu şey, güç içindedir, çünkü olabilirdir.” deriz, şu da “güç içinde değildir, çünkü olası değildir” deriz. Eğer “buolabilirdir” sözümüz, “bu güç içindedir” demek oluyorsa; biz, “bu güç içindedir, çünkü güç içindedir, şu güç içinde değildir, çünkü güç içinde değildir” demekteyiz. Bu ise bir şeyin kendisi ile anlatımıdır. Budurumda bir şeyin olabilir olması, akılda çok açık beliren bir başka önermeyibelirtmektedir. Bu önerme ile ikinci önerme olan güç içindedir önermesi bilinmektedir. Bu anlatımın, başlangıcı olmayanın olabilir olduğunu bilmesine götürülmesi olmayacak şeydir. Çünkü bilgi; bir bilineni gerektirir. Bilinen olanak, kuşkusuz ki bilginin başkasıdır. Ayrıca o, göreceli bir niteliktir, kesinlikle kendisine bağlanacak bir şeyi gerektirir. Bu da maddeden başkası değildir. Budurumda, her sonradan var olandan önce bir madde vardır. Öyleyse ilk madde hiçbir şekilde sonradan meydana gelmiş değildir.

İtiraz olarak denilir ki; sizin söylediğiniz olanakbiçimi aklın yıkımına varır. Çünkü aklın varlığını tasarladığı ve bu tasarımınolanaksız olmadığı her şeye biz olabilir adını veriyoruz, tasarımınolanaksız olduğu şeye, olmayacak şey adını veriyoruz. Aklın yok sayılmasını varsaymadığı şeye de zorunlu adını veriyoruz. Bunlar akla ait önermelerdir. Bir şeye nitelik olabilmeleri için varlığa ihtiyaçları yoktur. Bunun kanıtı üç şekildedir.

Birincisi; Eğer olanak, kendisine bağlanacak bir varlığı gerektirseydi ve “bu, onun olanağıdır” denseydi olanaksız olma da, kendisine “bununolanaksızlığıdır” denilebilecek var olan bir şeyi gerektirirdi. Oysaki olanaksızın kendiliğinden varlığı yoktur. Olanaksızın üzerine geçirilebileceği bir madde de yoktur ki olanaksızlık maddeye bağlanabilsin.

İkincisi; Akıl siyah ve beyazın var olmasından önce olabilirolmalarına hüküm vermektedir. Bu olanak üzerine geçirileceği cisme bağlanmış olursa ve bu, “cismin siyah veya beyaz olması olabilirdir” anlamında söylenirse, beyazın kendiliğinden olası olmadığı ve onun olanak niteliği bulunmadığı ortaya çıkar. Olabilir olan cisimdir, olanak ise ona bağlanmıştır. Biz deriz ki; kendiliğinden siyahın varlığı olabilirmidir, zorunlu mudur, olanaksız mıdır? Kuşkusuz“olabilirdir” demek gerekecektir. Buda gösteriyor ki akıl; olanak hükmünü verirken olanağın kendisine bağlanacağı var olan bir şeyin ortaya konmasına gerek duymuyor.

Üçüncüsü;Felsefecilere göre insanoğlunun ruhları kendiliğinden var olan özlerdir. Cisim değildir, madde değildir ve maddenin yapısına karışmış da değildir. İbni Sina’nın ve onlardan araştırıcı bilginlerin tercih ettiklerine göre, insanların ruhları sonradan var olanlardır. Bunlar, sonradan var olmazdan önce var olma olanağına sahiptirler, ancak ne kendileri vardır ne de maddeleri. Budurumda ruhların olabilir oluşu göreceli bir özelliktir ne güç sahibinin gücüne, ne işi yapana ait olur. O zaman neye ait olacaktır? İşte bu zorluk onların aleyhine dönmektedir.

....

Yorumlar (0)
12
az bulutlu