banner4
12.01.2020, 17:34

FELSEFECİLERİNTUTARSIZLIĞI-12

İmamGAZALİ

Tehâfüt El-Felâsife (Felsefecilerin Tutarsızlığı)

...

Felsefecilerin zamanın başlangıçsız olması konusunda kanıtlarla susturuluşunun ikinci şekli:

Felsefeciler dediler ki; kuşkusuz Allah, size göre evreni yarattığından bir yıl, yüz yıl, bin yıl veya sonsuz süre önce yaratmaya gücü yeten idi. Bu belirlemeler ölçü ve nicelik bakımından birbirinden farklıdır. Öyleyse evrenin var olmasından önce bir kısmı diğerinden daha uzun ve daha devamlı olan bir süre ve ölçünün kabul edilmesi gerekir.

Derseniz ki; “yıllar” sözü ancak gökyüzünün sonradan var olmasından ve dönmeye başlamasından sonra kullanılabilecek bir sözdür. Öyleyse biz “yıllar” sözünü bırakalım, başka bir anlatım kullanalım ve diyelim ki:  Evrenin, sözgelimi varlığının başlangıcından şu ana kadar kendi yörüngesinde bin devir yapmış olduğunu kabul edelim. Acaba  Yüce Allah bu evrenden önce, onun gibi bizim zamanımıza kadar bin yüz devir yapmış olacak başka birevren yaratmaya gücü yeten mi idi? Eğer“hayır gücü yeten değildi” derseniz bu söz; sanki başlangıcı olmayanın çaresizlik durumundan, güç haline dönüşmesidir veya evreninbaşlangıcıbelirtmektenolanaklıhale dönüşmesidir. Eğer“evet gücü yetendir” derseniz ki bunu demek gerekir, o durumda“bizim zamanımıza kadar bin ikiyüz devir yapan üçüncü bir evren yaratmaya gücü yeten miydi, değil miydi?” Buna da evet demek gerekir. Budurumda biz diyoruz ki: Her ne kadar en eskisi o olmakla birlikte“çünkü bize kadar bin ikiyüz devir yapmıştır” bizim varsayımımızdaki sıralamamızda üçüncü dediğimiz evrenin, ikinci adını verdiğimiz evrenlebirlikte yaratılması olasımıdır değil midir? Bu evren bize kadar bin ikiyüz devir yapmıştır, diğeri ise, ikinci diye sıraladığımız bin yüz devir yapmıştır. Bunun ikisi hareketin hızı ve uzaklığı bakımından eşit midirler? Eğer“evet eşittir” derseniz bu, olanaksızdır. Çünkü hız ve durgunluk bakımından birbirine eşit olan iki hareketin aynı zamanda son bulduğu halde, farklı sayıların ortaya çıkması olanaksızdır. Eğer derseniz ki, bin ikiyüz devirle günümüze ulaşan üçüncü evrenin bize bin yüz devirle ulaşan ikinci evrenle birlikte yaratılmış olması olanaksızdır, aksine bunun, üçüncü evrenin ikinci evrenden, ikinci evreni birinci evrenden öne geçiren sayıya eşit bir sayı önce yaratılmış olması gerekir. Biz birinciye birinci adını; bizim zannımıza daha yakın olduğu için veriyoruz, çünkü varsayımımızda kendi zamanımızdan ona doğru yükseldiğimizde birincinin olanak süresi diğerinin olanak süresinin bir katıdır. Bu durumdatümünden daha çok olanbaşka birevrenin var sayılması olanağı gerekir.

Bir kısmı diğer kısmından belirli bir ölçü daha uzun olan ve sayı bakımından varsayılan bu olanağın zamandan başka bir gerçekliği yoktur. Budurumda bu var sayılan nicelikler Yüce Allah’ın niteliği değildir, Allah bu tür varsayımdan uzak, öte ve dışındadır. Evrenin yokluğunun niteliğide değildir, çünkü yokluk bir şey değildir ki çeşitli ölçülerle değerlendirilebilsin. Nicelik, bir özelliktir ve niceliği olan bir şeyi tanımlamak gerektirir ki bu şey, hareketten başka bir şey değildir. Nicelik ise; hareketin ölçüsü olan zamandan başka bir şey değildir. Öyleyse, size göre evrenden önce farklı niceliklerde bir şey bulunması gerekir ki bu zamandır. Bu yüzden, size göre evrenden önce bir zaman vardır demektir.

İtiraz olarak denilir ki;  Tüm bunlar zannın, zihinsel oyunlarıdır. Bu oyunları ortadan kaldırmanın en kısa yolu zamanı mekanla karşılaştırmaktır. Biz diyoruz ki: Allah yüce olarakgökyüzünü yaratmış olduğu şekilden bir kulaç daha büyük yaratabilir miydi, yaratamaz mıydı? Eğer hayır yaratamazdı derlerse bu durum, Allah’ı çaresiz saymaktır. Eğer evet yaratabilirdi derlerse bu ölçü iki kulaç, üç kulaç veya sonsuza kadar uzayabilir. O zaman biz deriz ki, bu anlatımda, evrenin ötesinde ölçü ve niceliği olan bir sonralık kabulü yer almaktadır. Çünkü iki veya üç kulaç büyük olan şey, bir kulaç olanın kapladığı yerden daha büyük bir yer kaplayacaktır. Öyleyse bu hükme göre evrenin ötesinde bir nicelik vardır. Nicelik ise sayılan bir şey gerektirir ki bu, cisim veya boşluktur. Bundan dolayıdır kievrenin ötesinde bir boşluk veya doluluk bulunmaktadır. Aynı şekilde, Allah evrenin küresini yarattığı şekilden bir kulaç, sonra iki kulaç daha küçük yaratabilir miydi? Bu iki varsayım arasında yer kaplamayı ve boşluğu ortadan kaldıracak farklılık var mıdır? Çünkü iki kulaç eksiklik halinde reddedilecek doluluk, bir kulaç eksiklik halinde reddedilecek doluluktan daha çoktur. Öyleyse boşluk bir ölçü olmaktadır. Boşluk bir şey olmadığına göre nasıl ölçü olabilir? Evrenin varlığından önce zaman bakımından olanaklarıntasarımınaait zannın hayallerine bizim vereceğimiz yanıtımız, evrenin varlığından önce yer bakımından olanaklarıntasarımınaait zannın hayallerine sizin vereceğiniz yanıtınız gibidir.

Denilirse ki; Biz olası olmayanın ölçülmüş olacağını söylemiyoruz, evrenin bugün olduğu şekilden daha büyük veya daha küçük olması olası değildir, dolayısıyla bu ölçülmüş değildir.

Bu özür üç yönden yanlıştır;

Birincisi; Bu, akla karşı bir büyüklenmedir, çünkü aklın, evreni olduğu şekilden bir kulaç daha büyük veya daha küçük olarak değerlendirmesi; siyahla beyazın, yoklukla varlığın arasını birleştirirken yaptığı değerlendirmeden ayrıdır. Olanaksız; olumsuzla olumlunun arasını birleştirmektir. Tümolanaksız olanlar buna dayanır ki bu ilgisizlik içeren ve geçersizliğe dayanan bir hüküm vermektir.

İkincisi;  Evrenin olduğu şekilden daha büyük veya daha küçük olmasının olanaksızlığıdurumunda; olduğu şekilde var olması olası değil zorunlu olacaktır. Zorunlu ise herhangi bir nedene ihtiyaç duymayandır. Budurumda, siz de materyalistlerin yaratıcı nedenlerin nedeni olan nedeni reddederken söyledikleri sözü söyleyin. Oysaki sizin görüşünüz böyle değildir.

Üçüncüsü; Bu geçersizlik içeren anlatım; karşıt olanı benzeriyle karşılık vermeden çaresiz bırakamaz. Biz deriz ki:  Evrenin varlığı var olmasından önce olabilir değildi. Aksine varlık ile olabilirlik, ne çok ne eksik, uygun geldi ve evren var oldu. Eğer siz, “başlangıcı olmayan, çaresizlikten güce erişti” derseniz, biz de “hayır” deriz. Çünkü varlık olabilir değildi ki, güç içerisinde olsun. Olabilir olmayan bir şeyin meydana gelmesinin olanaksız oluşu, çaresizliğigöstermez. Eğer “olanaksızdı da  nasıl olabilir oldu?” derseniz biz de deriz ki, bir halde olabilir olanın başka bir halde olanaksız olması neden olanaksız olsun? Gerçekten bir şey iki zıttan bir tarafıyla alınırsa öbür tarafıyla nitelendirilmesi olanaksız olur. Eğer diğer tarafı olmadan alınacak olursa olabilir olur. Durumlar eşittir derseniz, biz de size ölçüler eşittir deriz. Nasıl oluyor da bir ölçü olabilir oluyor da ondan bir tırnak boyu büyük veya küçüğü olanaksız oluyor? Eğer anlatımı bu şekilde kolaylaştıran olmazsa, o da olanaksız olmaz. İşte karşı koymanın  yolu budur.

Yanıtın incelenmesine gelince; onların olabilirlerin varsayımı konusunda belirtmiş oldukları şeylerin anlamı yoktur. Kesin olan, Allah’ın başlangıcı olmayan öncesizlik olduğu ve her şeye gücü yeten olmasıdır. O istediği ölçüde hiçbir fiil onun için sonsuza kadar olanaksız olmaz. Bu varsayımda, önceden uzanan bir sürecin veya zamanın kabul edilmesini gerektiren hiçbir şey yoktur. Yalnızcazan ile hareketle, karışıklıkla ona başka bir şeyi ekleyebilir.

....

Yorumlar (0)
12
az bulutlu