banner4
14.01.2020, 14:12

İNSAN NİSYAN İLE MALULDÜR

Tarifsiz denklemlerin ıssız çöllere düştüğü anlarda sır kapısı aralanır.

Sessizliğin cenderesinde gizlenmiş ruhların kayıp nehirlere meydan okuması işte bu sır kapısının aralanışında renk verir.

Ve bazen bir kelime bütün bir yok olmuşluğu tanımlar.

Nisyan.

İnsan bu nisyan ile beraber, ısrarla yaşamın gizemini yok etmeyi amaçlar.

Ölümü beklercesine sessizleşen bir gözünkendi hayatına sunacağıbaşkaca bir zulüm yoktur.

Çünkü insan nisyan ile maluldür.

Belki de malul olmayı tercih etmiştir.

Oysaki yaşam, basit bir denklem üzerinden bahşedilmiştir insana.

Varlığı tanımak ve varlığın var olma gayesini bilmek.

Bir mucizeliğin bir varlığa sahiplenişinin manası; ancak bilmek ile mümkün olabilir.

Süre gelen yaşamların tüm merhalelerinde bilme kudretinin sarsılmaz iradesi yatar.

Tanrının insana emrettiği ilk deneyim de bilmek değil midir?

Peki, insan neden nisyana düşer?

İçinde barındırdığı tüm denklemlerin gizemini neden nisyana teslim eder?

Kalbin hükmünü ruhundan terkin eden bir varlığın kendisini görebileceği bir seher kalır mı?

Işıksız bir yaşamın renksiz sözleriyle kaleme alınan hangi söz, nisyandan kurtarır insanı?

Nisyan bilme iradesinin kaçıncı düşmanıdır?

Nabi’nin iradesini görmek nisyanı yenmeye yetmez mi?

O irade içinde şekillenen bir edep esas gayeyi bize verir.

İnsan nisyan içinde yitirilmeyi arzulama ve o süs içinde kaybolmayı düşleme tuzağından kurtulduğu an bilmenin sırrına vakıf olur.

Bilmek yaradılışın mihenk taşıdır.

O taşı kaybettiğinizde varlığın size sunacağı yegâne kelime nisyan olur.

Nisyandan kurtulmak dileğiyle.

Yorumlar (1)
Memun Sekin 4 yıl önce
“Bilmenin sırrına vakıf olmak.”Anlamlı ve güzel bir yazı...
Tebrikler...
12
az bulutlu