banner4
29.11.2019, 10:26

BİR ŞEHİR TASAVVUR EDİYORUM

İnsanlığın kadim hükümlerinin hüküm sürdüğü bir şehir tasavvur ediyorum. Evlerinin aynı tip, aynı ebat ve aynı metre kareye denk bir şehir. İçerisinde ceza evlerinin olmadığı bir şehir tasavvur ediyorum. Ve hatta evlerin kapıların da kilit, demirden muhafazaların olmadığı bir şehir. Mahrem alanların mahremine gölge düşürmeyecek bir gizlilik ve hepsi bu kadarla sınırlı bir koruma, korunma ve saklanmanın dışında alabildiğince rahat, özgün ve özgür bir şehir tasavvur ediyorum.

İçerisinde şatafattan geçilmeyen görkemli ve ihtişamlı camilerin olmadığı bir şehir tasavvur ediyorum. Diyanet gibi bir kurumun esamesinin dahi okunmadığı bir şehir. Putlardan arınmış, yapmadık kutsallardan kurtulmuş, kulun kula kulluğunun hepten ve tamamen yasak olduğu bir şehir hayal ediyorum.

Kimselerin üç günlük maişeti dışında stokçuluk yapmadığı, egonun uğramadığı, tembelliğin tamamen yasak olduğu ama hiç ölmeyecekmiş gibi durduraksız çalışmanın da yasak olduğu bir şehir tasavvur ediyorum.

Bankanın olmadığı, koca koca alışveriş marketlerinin olmadığı, semiri ve sömürüye çanak tutan herşeyin tamamen yasak olduğu, televizyon ve internetin uğramadığı, salt kıraathanelerin ve ayarında demini almış çayların ve isteyene dinlendirici kahvenin ikram edildiği hoşsohbet mekânları bulunan bir şehir tasavvur ediyorum.

Paranın, dövizin, altın ya da benzeri tüm menkullerin hiçbir değer ifade etmediği, yaşam için basit birer madde olduğu, bir aracı olduğu inancının dahi olmadığı bir yaşam ve şehir tasavvur ediyorum. Olabildiğince Büyük bir marketinin olduğu ama hiçbir şeyin para ile satılmadığı, herkesin becerisine uygun ürettiği her şeyi o markete getirdiği ve kendi ihtiyacı olan ürünü ihtiyacı miktarınca götürdüğü bir şehir tasavvur ediyorum.

Askerin ve polisin olmadığı, zabıta gibi şarlatan bir zümrenin olmasının ihtimalinin dahi olmadığı bir şehir tasavvur ediyorum.  Kadim hükümlere ters düşenlerin, insana, insanlığa, huzura, hukuka ve özgürlüğe kast etmiş olanın şehrin ana meydanında ibreti âlem infaz edildiği bir şehir tasavvur ediyorum.

Kargir evlerin topraksı bahçelerinin sulandığında, bütün sokakları toprak kokusunun esir aldığı, bahçelerin sınırlarının olmadığı, her bahçenin, her meyvenin ve her sebzenin herkesin olduğu bir şehir tasavvur ediyorum.

Şu ağadır şu paşa, şu komutandır şu başkan, şu falandır şu filan değil; şu dost, şu sırdaş şu gardaş şu yoldaş ve şu arkadaş telaffuzlarının yüksünmeden ve kana kana kullanıldığı bir şehir tasavvur ediyorum.

Makam araçlarının şehrin uzağından dahi geçemediğive bu kendisini bir halt zanneden zavallılara bir de kulluk yapan acizlerin, kimliksiz, kişiliksiz ve haysiyetsizlerin girişinin yasak olduğu bir şehir tasavvur ediyorum. Kimin neye, kime inanacağına veya inanmayacağına sadece kişinin kendisinin karar verdiği, aldığı kararını sorgulayacak, yargılayacak ve ötekileştirecek tek kişi ve tek sözün dahi olmayacağı/ olamayacağı bir şehir tasavvur ediyorum.

Huzura, hukuka, kardeşliğe, gardaşlığa, sırdaşlığa hülasa insanlığa tasallut edecek olanın bütün ahalice suratına balçık balçık tükürüldüğü, tükürük içerisinde ki ölümlere mahkûm edildiği, bunun yeterli olmadığı zaman çırçır makinesinde ki alacağı hale,  merhametsizlik demeksizin el birliği ile içerisine atıldığı bir şehir tasavvur ediyorum.

Partilerin, başkanların, makamların olmadığı, millete, yönetilmeyi bekleyen yığınlarmış cinsinden muamelenin yapılmadığı, hiç kimsenin bir başkası tarafından yönetilmek gibi küçük düşürücü bir fiile muhatap olmadığı; herkesin yönetici olabileceği bir potansiyel taşıdığı ama kimsenin kimse üzerinden tahakküm kurmadığı/ kuramayacağı bir şehir tasavvur ediyorum.

Tekkenin zaviyenin, tarikatın cemiyetin, hocanın şeyhin, hülasa iltimas geçilmeyi isteyecek hiçbir kurum ya da kişinin olmadığı, buna talip olan kişinin cinsi, cibiliyeti, kurumu ve kişiliğine bakılmaksızın itelendiği, ötelendiği ve dışlandığı bir şehir tasavvur ediyorum.

Hayatın alabildiğince sakin, taşkaladan uzak, yavaş ama alabildiğince sindirilerek yaşandığı bir şehir istiyorum. Lüks, şatafat, ihtişam, israf ve sömürünün olmadığı, ortak markette olan ne varsa herkesin eşit miktarda alıp herkesin aynısını tükettiği vasat bir şehir tasavvur ediyorum.

Zor ya da imkânsız mı zannediyorsunuz?

Ne denli zor ve imkânsız görebiliyorsanız aynı oranda insanlık ve onun kadim hükümlerinden uzaklaşmış ve nereye doğru evrildiğinize de kendiniz karar verin artık…

Yorumlar (0)
12
az bulutlu