banner4
20.08.2020, 11:35

BİLGİSEL BOYUT-02

4. Felsefe Bilgisi

Felsefe, insan kültürünün belli bir aşamasında insanın kendisini, evreni ve içinde yaşadığı çevreyi anlamak için duyduğu gereksinimi karşılamak üzere başvurulan bir düşünme biçimi ve düşünsel eylem olarak ortaya çıkmıştır. Başka bir anlatımla, var olanların varlığı, anlamı ve nedeni üzerine sorularla başlamış, önceleri dinin ve söylencelerin yanıtladığı bu sorular, eleştirel bir düşüncenin ve gözlemenin konusu yapılınca felsefe doğmuştur.

Günümüzde felsefe, varlık, anlam ve nelik gibi soruların eleştirel bir yaklaşımla araştırılmasına ve varılan sonuçların yöntemsel bir biçimde ortaya konulmasına yönelik düşünce etkinliğidir. Başka bir anlatımla felsefe, sürekli bir arayış ve eleştirme, doğruları akıl yoluyla bulmaya çalışan, bilgiyi ve bilgeliği elde etmeye yönelen özgür bir uğraştır. Felsefe, bilimlerin parçalayarak ele aldığı varlığı, “Tümellik, Evren ve Varlık” bağıntıları olarak ele alır. Evreni ya da varlığı, parça parça değil, bütünsel olarak algılamak, kavramak ve bilmek ister. Bu bağlamda felsefe, evreni ve varlığı tümüyle çözümlemeye ve açıklamaya çalışan, birleştirilmiş, kendi içinde mantık bakımından tutarlı olan bir bilgi türüdür.

5. Teknik Bilgi

Techne, Grekçe sanat, beceri demektir. Genelde, doğal nesneleri bir kültür varlığına, “yaşamda kullandığımız araç ve gereçlere” dönüştürme şeklinde anlaşılmıştır. Teknoloji terimi ise eski dönemlerde “sanatlar üzerinde konuşma” anlamına geliyordu.

Rönesans sonrası bu kavram, içerik kazanarak, gelişmiş ve bilimsel araştırmalardan elde edilen somut ve yararlı sonuçları ve bunlara ilişkin araç, yöntem ve süreçlerin bütününü anlatan bir anlam kazanmıştır.

Teknik, temel olarak alet yapımı ve alet kullanarak sonuç alma yöntemleri anlamına gelir. Teknoloji ise, bilimin, uygulamalı yaşam gereksinimlerinin karşılanmasına, ya da insanın çevresini denetleme, biçimlendirme ve değiştirme uğraşlarına yönelik uygulamaları demektir. Bilim, bu yönüyle doğal kaynakları insan yaşamını kolaylaştıracak biçimde kullanmaya başlamıştır. Yeni buluşlar ile günlük yaşamı kolaylaştıran maddesel rahatlık ve kolaylık  sağlanmış, bilimden uygulanabilir ve kullanışlı amaçlar için yararlanılmıştır.

Günümüzde Teknik, “Doğaya egemen olma gücü” olarak anlaşılmış ve tanımlanmıştır. “Bilim doğayı anlamayı, Teknoloji ise insan gereksinimleri için doğayı denetim altına almayı amaçlar” özdeyişi ile bilim ve teknik ayırımı açıkça ortaya konmuştur. Bu tür bilgide, bilinç ile nesne arasındaki ilişki, yarar kavramı, yani nesnelerin insan yararına kullanılması yönünde kurulur.

6. Bilimsel Bilgi

Bu bilgi türünde bilinç, nesnesine, “bilmek için bilmek” amacı ile yönelir.

Bilimsel yöntemle üretilmiş ve uygulamada yani günlük yaşayışta doğrulanmış bilgidir.

Bu bilgiler, tümeli kendini bilgi olarak anlatır.

B. BİLGİ KAYNAKLARI

Bilgi türlerine kısaca değindikten sonra, bilgi kaynaklarını ele alalım. İnsan bilgisinin kaynağı sorunu, tüm düşünürleri, özellikle de felsefecileri uğraştıran bir konu olmuştur. Kaynaklar konusundaki farklı görüşler; “Olguculuk, Maddecilik, Düşüncecilik, Akılcılık, Gerçekçilik, Duyumculuk ve Deneycilik” gibi bir çok düşünce akımını ortaya çıkartmıştır.

Genel olarak bu düşünce akımlarını iki ana görüş altında özetleyebiliriz;

İnsan aklını, her türlü duyum ve algılardan bağımsız olarak, bilgi kaynağı olarak gören “Akılcı” görüş.

Maddeyi ilk veri olarak kabul eden ve bilgi kaynağı olarak duyu, algı ve deneyimleri esas alan “Deneyci” görüş.

Akılcı” görüşe göre, aklın doğru saydığı, akla, mantığa uygun olan bilgi, gerçek bilgidir. Bilen özne yani akıl, bilginin gerçek kaynağıdır. Bu görüş, akla uygun olan bilgilerin, doğrulanması için bile olsa, gözleme yer vermez. Duyuve algıların geçici ve bulanık bilgiler verdiğini varsayarak, kesin bilgiler önsel olarak akıldan kaynaklanır yargısını savunur.

Deneyci” görüşegöre ise, algısal gözlemler bilginin başta gelen kaynağı ve son yargılama aşamasını oluşturur.

Akılda olan her şey, duyularla ve deneyimlerle elde edilir. Başkalarının ulaşamayacağı özel bir bilgi yoktur. Deneycilere göre, ideal bilgi bilimdir ve olgusal niteliktedir.

Akılcılar” bilgi kaynağının, bilgiyi oluşturan ögelerin, doğruluğun ve yanlışlığın temel ölçütlerinin, öznenin kendisinden çıkarak, nesneye yüklenen özelliklerde olduğu görüşünü savunurlar. Matematik gibi soyut, dış nesnelerle doğrudan ve açık ilişkisi bulunmayan bilgi türlerine ağırlık verirler.

Deneyciler”  ise, yukarıda sayılan özelliklerin nesneden özneye ulaşan verilerde olduğunu kabul ederek, somut duyu verilerine dayalı, dış nesnelerle dolaysız ilişki kurulabilecek bilgi türlerini esas alırlar.

C. BİLGİ DAYANAKLARI

İnsanlar karşılaştıkları sorunları çözebilmek için değişik bilgi dayanaklarından yararlanırlar. Bunlar genelde gelenekler, siyasal ya da yönetimsel güç şekilleri, bireysel deneyimler ve bilim olarak sıralanabilirler.

1. Gelenekler

Çoğu sorunun çözümü geleneklerde aranır. Karar verirken örnek arama eğilimi, bu yaklaşımın kolayca görünen belirtisidir. Böyle bir yaklaşımda, gelenekselleşen ya da geçmişte benimsenmiş bir çözüm yolunun yeterliğini kanıtladığı kabul edilir. Geçmiştekinden daha iyi bir beklentisi olmayan birisi için, bu yolu izlemek daha kolay ve daha tehlikesizdir. Bazı durumlarda yeterli olabilecek böyle bir yaklaşımın geneldeki geçersizliğini anlayabilmek için, toplumlarda baş döndürücü hızla gerçekleşen değişim ve gelişim olgularına bakmak yeterli olacaktır.

2. Siyasal ya da Yönetimsel Güç Şekilleri

Siyasal ya da yönetimsel güç yöntemleri, belli konularda karar verme yetkisi, ya yetersizliği olduğu kabul edilen kişi, ya da kurumdur. Yönetsel hiyerarşi, yaşlılık, uzmanlık, bilgelik, güçlülük, din duygusu ve çeşitli inançlar, belli kişi, ya kurumların siyasal, ya da yönetimsel güç yöntemi olarak benimsenmesini sağlayabilir. Bunlarca ortaya konan görüş, öneri ve kurallarıngerçek olduğu, ya da sağlam bir düşüncenin ürünü doğrular olduğu kabul edilir ve uygulamalar için temel alınır. Bazı durumlarda olumlu sonuçlar verse de, bu kaynaklara kayıtsız bağlılığın, güvenli bir yaklaşım olmasına olanak yoktur. Aynı alanlarda ve ayrı ve değişik görüşlerdeki “siyasal ya da yönetimsel güç biçimleri”nin çokluğu, böyle bir kuşkuya yeterli dayanaktır.

Siyasal ya da yönetimsel güç şekillerine başvurma yaklaşımı, temelde Aristo’nun “Tümdengelimci Akıl Yürütme Yöntemi” ile özdeş tutulabilir. Bilindiği gibi tümdengelimde, genel önermelerden, ya da doğrulardan hareketle, özel durumlar için akılsal sonuçlar çıkartılır. Bütünden parçaya doğru bir düşünce etkinliği vardır.

3. Bireysel Deneyimler

Bu yaklaşımda, birey kendi dışındaki güçlerin istek ve önerileri ile değil, kendi düşünce, gözlem ve deneyimleri ile bir karara gitmektedir. Birey edilgen olmaktan, yani başkalarının kendisi için düşündüğü ortamdan çıkıp, daha etken bir duruma gelmekte ve “ben de varım, ben de düşünüyorum” demektedir. Bireyin bilinçlenmesiile ortaya çıkan olumlu durum, yine de yeterli olmayabilir. Çünkü, bireysel yaşantılar da sınırlı ve özneldir. Aynı konuda hemen herkesin değişik görüşler ileri sürmesi, bu yaklaşımın da “başka bir sosyal, ya da yönetimsel güç” oluşturduğu gerçeğini ortaya koyar. Ayrıca, görüş birliğine varılmış, ya da ortak kanı oluşturmuş bazı durumlarda bile, gerçek nedenler bilinmeyebilir.

Örneğin, yağmur olayının teknik özelliklerini bilmeden, belli türden bulutların görünmesi ile yağmur yağacağını kestirebilen gözlemciler, bu ilişkiyi kurabilirler. Bu ise, bilimsel değeri sınırlı bir öngörü olur. Bu yaklaşım, salt kişisel deneyimlerden oluşuyor görünse bile, yeterince sürdürüldüğünde, yani deneyimler çoğaldığında ve düzenli olarak derlenmeye çalışıldığında, Bacon ile gelenekselleşen “Tümevarım Yöntemi” ile özdeş tutulabilir.

Bilindiği gibitümevarım kuramı, insan bilgisinin, tek tek gözlem ve bireysel deneyimlerinin düzenli bir birikimi ile oluşabileceğini savunur. Yalnızca bu yolla elde edilen genellemelerin gerçeği yansıtacağı düşünülür. Tümevarım, sözcük anlamından kolayca anlaşılacağı üzere, parçadan bütüne, özelden genele bir gidişi simgeler.

Gelenek ve sosyal, ya da yönetimsel güç şekillerine sığınmak ile bir ölçüde bireysel deneyimlere bağlı kalmak, temelde sağduyusal yaklaşımla sınırlıdır. Bu ise insanı, gördükleri ve kestirebildikleri ile sınırlı tutar.

Örneğin, bir baba ile oğul birlikte otomobilleri ile giderken, baba otomobil kazasında ölür. Çocuk ağır yaralı olarak, ameliyat edilmek üzere bir hastaneye kaldırılır. Çocuğu gören operatör doktor, heyecanlanarak; “üzgünüm bu çocuğu ameliyat edemem, bu benim oğlum” der. Aslında, çocuğun babası ölü ve doktor da doğruyu söylemektedir. Çoğu toplumlarda böyle bir durum olanaksızdır, doğruluğu düşünülemez. Çünkü, orada, bir annenin doktor ve özellikle de bir operatör olabilmesi alışılmış şeylerden değildir.

4. Bilim

Bilime dayalı sorun çözmenin en belirgin özelliği, çözümün genel, güvenilir ve bilinen en geçerli bir biçimde gerçekleştirilebilir oluşudur. Bu yaklaşımda, temel bilgi insanların ortak ürünü olan bilimdir. Bu bilgi ise, ortaklaşa benimsenen ölçütlere göre, deneyci yaklaşımla toplanmış, gözlenebilir verilerden elde edilir. Böylece, belli bir çözüm önerisinin kimden geldiği değil, bilimsel olarak temellendirilip temellendirilmediği önem kazanır.

...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu