banner4
07.12.2020, 14:57

AHİD’İN ÇOCUKLARI

Bilindiği üzere, “Ahidin Çocukları” anlamına gelen “B’nai B’rith”e yalnızca Yahudiler üye olabiliyorlar.

Türkiye’de bu konuda önemli inceleme ve araştırmaları bulunan Ümit Oğuztan, Tamer Korkmaz ve diğer bazı araştırmacı yazarlardan da esinlenerek elde edilen bilgileri şöyle sıralayabiliriz.

Söz konusu derin örgüt, 1843 yılında kurulmuştur. Bugün itibariyle 60’dan çok ülkede örgütü olduğu tahmin edilen, en az 300.000 üyeli en büyük bir Yahudi kuruluşu olduğu bilinmektedir.

Dünyadaki tüm Yahudi örgütlerinin “Çatı Örgütü” olan “B’nai B’rith”in birçok şubesinden birisinde de sanırım Türkiye’de olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Söz konusu derin örgütün Türkiye’deki “paravan” kuruluşunun adı “Fakirleri Koruma Derneği” olup bu dernek, 1939 yılından beri bu maskelenmiş adla ülkemizde çalışmalarını yürütmektedir.

Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin kurucusunun ortağı olan “Mösyö Bernar Nahum” (Haliç taraflarının sakinlerinden ve İstanbul’un Musevi cemaatinden orta halli bir esnafın çocuğudur.) (1911-1995)B’nai B’rith”in Türkiye’deki uzantısı olan bu derneğin üyeleri arasındaydı.

Türkiye Yahudileri Cemaatinin onursal başkanı Bensiyon Pinto ile 1994 yılında kurulan TESEV’in (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) kurucularından olan iş adamı Jak Kamhi ile birlikte İshak Alaton ve Nafiz John Paker’de söz konusu derneğin ilk yönetim kurulu üyeleri arasında yer almışlardır.

Macar ve Yahudi asıllı Amerikalı finans spekülatörü ve liberal girişimci olan George Soros’un Açık Toplum Vakfı ile Kanada, İsveç ve Almanya’daki değişik dernek ve temsilciliklerin desteklediği TESEV’in (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) buyrun bazı kurucu adlar; “Ethem Sancak, İnan Kıraç, Can Paker, Asaf Savaş Akat, Nuri Çolakoğlu, Osman Kavala, Tarhan Erdem, Gazi Erçel, Jak Kamhi, İshak Alaton Cüneyt Zapsu, Üstün Ergüder, Ergun Özbudun, Bülent Eczacıbaşı...

Fetullah Gülen’e yıllardır yakın destek veren Bensiyon Pinto; Kanada’da yaşamakta olup Pensilvanya’ya sürekli gidip gelen Süleyman Hamit Müftügil’in (FETÖ’cü paralel yapının Kanada’dan Kazakistan’a, ABD’den İsrail’e küresel kara kutusudur) Türkiye’deki yakın dostu olmaktadır.

17-25 Aralık 2013’deki darbe girişimi öncesinde yaptığı bir telefon konuşması medyaya yansıyan FETÖ’cü Müftügil; İsrail’den “Güneydeki sevdiğim ülke” diye söz ediyordu.

Jak Kamhi, 6 Haziran 1985 tarihinde Şekür Ökten ile birlikte Tel Aviv’deki Nur Locası’nın açılışını yapmıştır.

Gelin Şekür Ökten’i yakından tanıyalım; Askerî Tıbbiye mezunu bir doktordur. 1953 yılında askerlikten ayrılıp Numune Hastanesi’nin plastik cerrahi kliniğini kurduktan sonra emekliliğine kadar 29 yıl bu kliniği yönetmiştir. Çeşitli tıp ve yardım derneklerinde çalışmış ve başkanlık yapmıştır. 15.02.1956 tarihinde “Bilgi Muhterem Locası”nda tekris (Düzenli mason kuruluşlarında yöntemince Masonluğa alınan kişilere; aydınlanma töreni, tekris ya da inisiyasyon adlarıyla bilinen bir katılım töreni yapılır. Geleneksel uygulamaları simgelerle yansıtan bu töreni başarıyla aşan her kişi aydınlanmış sayılır ve Mason sanını kullanmaya hak kazanır.) olmuş, 1965-1977 yılları arasında “Büyük Üstat Kaymakamlığı” görevini yürütmüştür. 1981’de seçildiği “Büyük Üstatlık” görevini 1986 yılına kadar devam ettirmiş ve 30 Mayıs 1986 yılında ölmüştür.

15 Temmuz’daki darbe girişiminde en önde konuşlanan ve şu anda tutuklu bulunan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk, 1996 ile 1998 yılları arasında TSK’nın Tel Aviv’deki askeri ataşesi olarak görev yaparken 73 sayılı Nur Locası’na (Tel Aviv’deki Nur Locası, 6 Haziran 1985 tarihinde İsrail Büyük Locasına bağlı olarak kurulmuştur.) kayıt yaptırmıştır.

Fetullah Gülen’in “B’nai B’rith” örgütünün önde gelen isimleri ile yıllar önce bağlantısını sağlayan “baron” olarak yaşama veda eden İshak Alaton’dur. Alaton, aynı zamanda İstanbul’daki “Atlas Mason Locası”nın üyesidir. CIA ile bağlantılı paravan kuruluşlar tarafından yıllarca fonlanan TESEV’in de kurucuları arasındaydı.

Fetullah Gülen, “B’nai B’rith”e bağlı olan ADL’nin (Anti Defamation League) Başkanı Abraham Foxman ile 1997’de buluşmuştur.

Üst düzey masonları içinde toplayan CIA tarafından kurulduğundan beri Bilderberg örgütü de “B’nai B’rith” ile çok yakın bir iş birliği içerisindedir.

Bilderberg’in Türkiye’deki ilk toplantısının yapıldığı 1975 yılında; Çeşme’deki bu toplantıya katılanlar arasında dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’de bulunmaktadır.

Fetullah Gülen, Baron Kasım Gülek’in aracılığıyla mason locasına 1975 yılında üye yapılmıştır.

İkinci Yahudi Devleti; İsrail’in Kürt Jeostratejisi” adlı kitabın yazarı Yüce Katırcıoğlu; “Bülent Ecevit’in, uzun yıllar önce İngiltere’deki bir mason locasına üye olduğunu” öne sürmüştür.

Yüce Katırcıoğlu tarafından ileri sürülen bu iddia, Katırcıoğlu’nun 2015 yılında savcılığa yazdığı masonlarla ilgili bir “suç duyurusu” metninde yer almıştır.

Bill Clinton, 2008 yılında Fetullah Gülen’in emrindeki ABD’deki “Türk Kültür Merkezi”nin düzenlediği yemeğe “video konferans” yoluyla katılarak oradaki Paralel Yapı’ya bağlı katılımcılara aynen şöyle seslenmiştir; “Fetullah Gülen tarafından özendirilen ve esinlenen hoşgörü ve dinler arası diyalog ideallerinin yayılmasına katkıda bulunuyorsunuz. Sizler, Fetullah Gülen’in özendirdiği bu ülkeler ötesi sosyal hareketi her gün yaşıyorsunuz, kendiniz doğrudan yaşantınızla gerçekleştiriyorsunuz.

Söz konusu derin örgütün kendi sözleriyle şunları demektedirler; “Dünyadaki diplomatlar, başkanlar, krallar ve Vatikan’la yakın ilişki içindeyiz. Washington’dan, Kudüs’ten ve tüm dünyadan liderler, Yahudiliği ilgilendiren konularda bizi ararlar. “B’nai B’rith” kuruluşundan bugüne kadar Birleşmiş Milletlerde çok önemli rol oynamaktadır. BM de sürekli var olan tek Yahudi kuruluşuyuz. Ayrıca giderek önem kazanan Avrupa Birliği bünyesinde de yer almaktayız.

B’nai B’rith” derin örgütü dünyadaki etkilerini tanıtmak amacıyla düzenli olarak yayınladığı bazı bilgiler şunlardır;

09.09.1999 tarihinde yayımlanan bilgiler; “Baptistlerin veya Vaftizcilerim, (Yalnızca inanan inanç sahiplerini vaftiz eden ve bunu da suya daldırma inanışı ile belirleyen önemli bir Protestanlık mezhebidir), Yahudilerin “tamama ermesi” yani yeni ahidi de kabul etmeleri için dua edeceklerini açıklamaları üzerine “B’nai B’rith” şu yanıtı vermiştir; “Biz, Torah’a (Tevrat, Tora veya Pentateuk, Tanah ve Eski Ahit’in ilk beş kitabına verilen addır) inanıyoruz ve o tamdır. Ona inananlar tamama ermiş Yahudilerdir. Biz, Tanrı habercisi olarak bir insan bekliyoruz, Hıristiyanlar gibi Tanrısal özelliklere sahip bir Mesih beklemiyoruz. Aynı mantıkla en son vahiy olan Kur’an’a inanmayan Hıristiyanlar da “tamama ermesi” gereken Müslümanlar olmuyorlar mı?

02.11.1999 tarihinde yayımlanan bilgiler; “Hollanda Başbakanı “B’nai B’rith” yetkilerine Nazilerin işgali sırasında Hollandalı Yahudilerden çalınan varlıkların geri ödenmesi konusundaki araştırmanın bu yıl içinde tamamlanacağı sözünü vermiştir.

14.12.1999 tarihinde yayımlanan bilgiler; “Daha da önce Yahudi olmayanların 2. Dünya Savaşı’nda bazı dev Alman firmalarında zorla çalıştırılan Yahudiler için tazminat alma çabaları hiç sonuç vermemiş üstelik bir özür bile dilenmemiştir. Ancak, “B’nai B’rith” örgütü devreye girdikten sonra, söz konusu şirketler önce 3.3 milyar mark ödemeyi kabul etmişler, bunu yeterli bulmayan “B’nai B’rith”, New York Times gazetesine bu firmaları 2. Dünya Savaşı’nda yaptıklarından ötürü eleştiren tam sayfa ilanlar vermekte dahil olmak üzere yaptığı baskılar sonucu 10 milyar mark tazminat ödenmesi karara bağlanmıştır.

06.01.2000 tarihinde yayımlanan bilgiler; “B’nai B’rith, 20.01.2000 tarihinde Miami’de Demokratikleşme ile Diktatörlük karşılaştırması ve Sivil Yönetim ile Askeri Yönetim karşılaştırması konularında bir Latin Amerika toplantısı düzenleyecektir

Siyonizm’in “Yeni Dünya Düzeni” bilindiği üzere, küresel kapitalizmin desteğiyle Türkiye’de ortaya çıkardığı yeni kapitalist medya, internet ve benzeri alanlarda yeni patronları son yıllarda hızlı bir şekilde büyük sermaye gücünün sahibi olmaya başladılar. Üstelik daha düne kadar sıradan bir meslek sahibiyken, bugün küresel sermayeli görsel, yaazılı ve internet ağının patronları olmaları rastlantısal olması olası değildir. Öyle her aklına gelenin ben patron olmak istiyorum diyerek, parayı bastırıp patron olma olanağı yoktur. Dünyayı yöneten ve üst akıl diye adlandırılan kapitalist küresel sermaye güçleri, yeni dünya düzeni kapsamında, ekonomik kaynakları ve yeraltı zenginliği olan ülkelerin sınırlarını 21. Yüzyılda tekrar çizmek için yaptığı uğraşıları yakından izlemekteyiz. Doğal olarak insanların buna kayıtsız kalmasını ve duyarsız olmasını sağlamak için dünyayı medya ve internet yolu ile oyalarken ve uyuturken asıl perdenin arkasında ise kendilerinin kurguladıkları ve finanse ettikleri terör örgütleriyle dünyanın her yerinde katliamlarını insanlık değerlerini görmezden gelip acımasızca sürdürüp adeta ülkeleri işgal ediyorlar. İşte bu küresel güçlerin asıl amacı yalnızca oyalamak olmasa gerek. Bu medyatik eğlence ve yarışma gibi benzer programları sayesinde insanlarda tedavi edilemeyecek düzeyde kişilik bozuklukları ve sapkınlıkları tüm ahlak ve değer yargıları gözetilmeden toplumlar adeta uyuşturulup, tüm bu algı yöntemleriyle, toplumlar topluca aşılanıp uyuşturulmaktadır. Doğrular doğru olmaktan çıkıp yanlışı doğruymuş gibi, sanki bunlar yaşamın olağan akışıymış gibi kabullenmeyi sağlıyor. İşte yeni dünya düzeni çerçevesinin medya, eğlence, yarışma ve benzeri alanlardaki önemli kişilere bu roller sunuluyor ve gereğini yerine getirip, bunların sayesinde kısa zamanda önemli boyutta servet sahibi yapılarak ahidin çocukları çokça ilerleme göstermiştir.

Üstelik, istediği zaman ülkenin tüm üst düzey iktidar ya da muhalefet farketmez istedikleriyle medya önünde poz veriyor, siyasetçilerle yemekler yiyebiliyor, iş adamları ile oturup kalkıyor, medya programlarına bir telefonla dünyaca ünlü isimleri her an getirme gücüne erişmişlerdir. Bu tip eğlence, yarışma, yemek, evlilik ve benzeri programları düşüncesi, İngiliz Charlie Parsons’a ait “Charlie Parsons” şu an İngiltere’de en zengin medya kişileri arasında Ayrıca Charlie Parsons, “Gay haklarını savunmasıyla tanınıyor”. Emperyalizme hizmet eden Amerikalı bilim adamları, yeni dünya düzenine geçişini hızlandırmak için, en az işgal kadar “kültürel üstünlük” yaymanın gerekli olduğunu söylemişlerdir. Buna göre, uluslararası piyasalar genişleyecek ideolojik saldırılar ve algı operasyonları buna eşlik edecekti. Bu bağlamda, en büyük iş medya, eğlence ve yarışma gibi programlara düşüyordu. Zihinsel denetim ve algısal işlemler için düğmeye basıldı. Eğlence, yarışma, yemek, evlilik ve benzeri programlarında giyilen giysiler, dekorlar ve diyaloglar insanların yaşamlarını olumsuz etkileyecek biçimde tasarlanmıştır. Bu programlarda, şiddeti tetiklemesi ve millet birlikteliğini bozması için dedikodu, kavga, hırs, söz taşıma ve ihanet olmalıydı. Bunları ne kadar iyi yaparsanız, o kadar çok yaşamda kalırsınız gibi bencillik, ilkesizlik ve aldatma kavramları birer ileti olarak tüm toplumun beyinlerine böylece yönderilmiş ve yüklenmiş olacaktır. Örneğin, Türkiye’de bazı eğlence ve yarışma programlarında giyilen bir kaç farklı “Kuru Kafa” simgeli giysilere bakmak gerekiyor. Birinde kafası dağılmış kuru kafa, bir başkasında ise kafasına kılıç saplanmış kuru kafa, hepsinde ayrı bir mesaj içeren kuru kafa satanist örgüt İlluminati’nin ABD kolu olan “Skulls And Bones” adlı Kurukafa ve Kemik örgütüne kadar dayanır.

Asıl anlaşılması gereken, bazı eğlence, yarışma, evlilik ve benzeri programları son yıllarda bir çok ülkede milyonları zihinsel denetim yöntemi ile yeni dünya düzenine hazırladıklarını yalnızca izlemekle yetiniyoruz.

İnsanlar bu ve benzeri programlardan aldıkları mesajı zamanı gelince uygun ortam oluşunca farkında olmadan bile olağanmış gibi bilinçaltından uygulamaya koyuyor. Bu programlarda, zaman zaman işin içine dinsel ögeleri de katarak, yüce Rabbimizin emri olan ayetlerden örnekler bile veriliyor, İşte Kur’an şöyle yazar veya böyle yazar diye dinsel ve duygusallık olgusu da unutulmayarak, sonrasında sarılıp ağlaşmalar, edilen dualarla adeta mistizm havasıyla tavan yapıp alır başını gider. Burada İslam dinini, bu rezilliklerle alet edip asıl amaçlarına yönelik emperyalist operasyonlarına din ve duygusallık algılarının katılımıyla sürdürüyorlar. Bu zamana yayılmış bir projedir. İleride projelerinin diğer aşamalarına yönelik olarak, “tesettürlü ya da başörtülü bayanları” bu tür eğlence, yarışma ve benzeri programlarında görürseniz şaşırmamak gerekiyor.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu