banner4
08.01.2024, 13:52

TOPAL MOLLA

1919 yılında Afganistan’ın yönetimini İngilizlerden bağımsızlık mücadelesini Ravalpindi savaşı ile kazanarak ele alan Emanullah Han, 1923’de kendisini Afgan Emiri/Kralı ilan eder.

1920 yılında, Afganistan’da Topal Molla lâkabıyla tanınan bir zat ortaya çıkar. Bu zat sakallı, cübbeli, şalvarlı, sarıklı ve elinde tespihiyle bir din âlimi rolündedir; İslami bilgilere vâkıf, bir müslüman gibi yaşayan birisidir. Üstelik anadili gibi mükemmel Urduca konuşmaktadır. Yani anlaşılan odur ki, bu zat bu operasyonu yapması için uzun yıllar eğitilmiş ve Afganistan’da da yaşamıştır.

Önce bir dergâh (Tekke) kurar ve kendisine bağlı bir cemaat oluşturur. Biraz palazlanınca kendi adamlarını Afganistan’ın dört bir yanına salarak ‘’Topal Mollanın şöyle büyük bir evliya, böyle büyük bir ulema ve şöyle keramet sahibi bir şeyh olduğu, vs’’ şeklinde yalanlarla reklamını yaptırır. Dini bilgisi de, parası pulu da yeterlidir.

İlk başlarda Afgan yönetimi tarafından pek ciddiye alınmayan Topal Molla’nın müritlerinin sayısı 3 yıl içinde 200 bini ve 1925 yılına gelindiğinde yani 5 yılın sonunda da 300 bini aşar.

Topal Mollanın müritlerinin sayısı 300 bini aşınca, onu bu iş için görevlendirenler düğmeye basarlar. Ve dini inançlar kullanılarak ve arka planda İngilizlerin sevk ve idaresinde Afgan Kralına karşı ayaklanma başlatılır. 

Bu ayaklanma süresince büyük katliamlar yaptırılarak oluk oluk kan akıtılmıştır. Afgan Kralı Emmanullah Han ne yapsa da bu olaylara engel olamaz. Halkının gözünde artık o bir dinsiz ve vatan hainidir. Ayrıca ülkenin ekonomisi de, güvenlik ve huzuru da, devlet otoritesi de allak bullak olmuştur. Afganistan’a demokrasi gelmesi, ekonomik refah seviyesinin gelişmesi ve hatta dinin selameti için devrilmesi gerekmektedir. Halk buna tamamen ikna olmuştur.

Büyük bir Türk dostu olan ve Kurtuluş Savaşımızda Gazi Mustafa Kemal’e yani ülkemize maddi ve manevi büyük destekler sağlayan ve aynı zamanda Enver Paşa’nın Türkistan mücadelesinde de yardımlarda bulunan Afganistan Kralı Emanullah Han, daha fazla kan dökülmemesi için ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Kral 1929’da ülkesinden kaçarak ayrılır, hem de çarşafa girerek bir kadın kılığında havaalanına ulaşabilir.

Afgan Kralı Emmanullah Han devrilmiş, yerine önce İnayetullah daha sonra da Muhammed Nadir Han getirilmiştir.

Kral Emmanullah Han, vatanından ayrılmak için, Kabil Hava Limanında İtalya’ya gitmek üzere uçağın hareketini beklerken, aniden yanına esrarengiz bir kişi yaklaşır ve kendisine, ‘’Beni tanıdınız mı, ben Topal Mollayım der’’. İngiliz ajanı Topal Molla, sarığını, cüppesini, elindeki tespihini atmış, uzun sakallarını kesmiş, başında İngiliz fötr şapkası ve kravatıyla, kazandığı zaferin mağrurluğu içinde İngiltere’ye yola çıkmaktadır. “Afganistan’ı karıştırmakla ve sizi devirmekle, Ravalpindi zaferinizin intikamını almakla görevliydim, görevimi bitirdim ve şimdi İngiltere’ye vatanıma dönüyorum’’ diyerek mağrur bir edayla açıkça konuşur.

Kral Emmanullah Han gerçek adını hâlâ bilmediği İngiliz ajanı Topal Mollaya derki ‘’Ben senin İngiliz ajanı olduğunu ve hangi görevle Afganistan’a gönderildiğini çok iyi biliyordum. Ancak sana karşı tedbir almakta geç kaldım. Sen, dinimizi kullanarak halkımı öylesine etkilemiştin ve onların gönüllerine girmiştin ki senin bir İngiliz casusu olduğuna halkıma inandıramadım. Çünkü iş işten geçmişti.”

Böylece İngiltere, 1919 yılında, Afganistan, İngilizlerden bağımsızlık hakkını Ravalpindi savaşı ile kazanan Afganistan’dan rövanşı almış olur; tıpkı 1. Dünya Savaşı yıllarında Arapları Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandırmak için İngiliz ajanları Gertrude Bell’i, Thomas Edward Lawrence’ı vb din adına kullandığı gibi. 

Hiçbir zaman İngiliz ve haçlı zihniyetinin İslam devletleri üzerindeki hain emelleri bitmez. Her türlü Bizans oyunları oynanır, oyunlar geçmişte Osmanlı Coğrafyasında, Afganistan’da, yakın tarihlerde Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Mısır’da, dün 15 Temmuzda ülkemizde olduğu gibi bugün de devam etmektedir.

Kurulduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti'ni ilk ziyaret eden devlet başkanı Afganistan Kralı Emanullah Han olur. Kral, batılı ülkelerin “Başkent nasıl olsa İstanbul'a taşınır” düşüncesiyle büyükelçilik bile açmakta isteksiz davrandıkları Ankara'ya 20 Mayıs 1928'de eşiyle birlikte gelir ve bir hafta boyunca Atatürk'ün konuğu olur.

Ziyaretten önce, o zamana kadar hiçbir yabancı devlet başkanı veya kral ağırlanmamış olan Ankara'da büyük bir seferberlik başlar. Henüz yapılmış olan Ankara yolları başka yerlerden sökülüp getirilen ağaçlarla ağaçlandırılır, Ankara Palas'ın yapımına hız verilir. Otel büyük bir hızla bitirilir ve döşenir. Ankara'nın o dönemde ilk ve tek modern oteli olan Ankara Palas'ın ilk konukları Emanullah Han, eşi ve Afgan heyeti olur.

Yeni Türkiye'de yapılanlardan etkilenen Emanullah Han ile 22 Mayıs 1928'de Türkiye-Afgan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalanır. Ziyaret sırasında Türkiye ile Afganistan'ın, elçiliklerini karşılıklı olarak “büyükelçilik” düzeyine çıkarılması kararlaştırılır. Böylece Kabil, o sırada Türkiye'nin dünyada büyükelçi bulundurduğu 26 ülkeden biri haline gelir.

Afgan Kralı, Atatürk'ten aldığı ilhamla ülkesinde reformlar yapmaya yönelir. Ancak Atatürk, Afganistan’ın Asya’nın ortasında olduğunu belirterek, Büyükelçimiz Yusuf Hikmet Bayur'la Emanullah Han'a “çok dikkatli ve çok temkinli olması” yönünde mesaj gönderir.

Atatürk'ün uyarısından bir süre sonra Afganistan'da Topal Mollanın ayaklanması patlar. Gerekçelerden birisi de, eğitim için Türkiye'ye gönderilmek üzere seçilen 15-20 kişilik kız öğrenci grubu için “dinsiz Emanullah kızlarımızı kâfirlere peşkeş çekecek” diye çıkarılan söylentidir. Güney'deki aşiretler ayaklanırlar, isyancılar Kabil'e doğru yürümeye başlar.

O sırada Afgan ordusunu ıslah etmek üzere Kabil'de bulunan General Kazım Orbay başkanlığındaki Türk askeri heyeti, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü imzasıyla gönderilen yazılı talimatla, Emanullah Han'ı “Türk vatanını müdafaa eder gibi, hayatlarını ortaya koyarak” korumakla görevlendirilmiştir.

Atatürk de, Kral'ın huzurunda açılacak özel bir telgrafta Emanullah Han'a şu mesajı gönderir:

Son günlerde Zat-ı Şahanenizi muztarip eden bazı ahval ve hadisattan haberdar oldum. Eğer vaki ise öz kardeş bildiğim sizin, ıstırabınızı tahfife medar olacak nokta-i nazarlarımı bildirmek üzere beni hakikatten haberdar ediniz. Orada bulunan ve yolda emrinize iltihak etmek üzere olan bilcümle Türk ümera ve zabitanı sizin için fedayi hayat emrini almışlardır. Büyük alaka ile cevabınızı beklerim kardaşım.”

Atatürk'ün bu mesajı sunulamadan isyancılar Kabil'e girer. Emanullah Han, Yusuf Hikmet Bayur'un ifadesiyle “bir çarşafa bürünerek, kadın kılığında Kabil'den kaçar” ve Roma'ya yerleşir. Zaman zaman Türkiye'ye gelerek Atatürk'le de görüşür.

Atatürk, Emanullah Han'dan sonra Afgan tahtına oturan Mehmet Nadir Han'a biraz mesafeli durmuştur. Ancak Mehmet Nadir Han da Türkiye'ye karşı sıcak ve ilgili davranır. Yeniden doğan bu sıcak hava üzerine Kabil Büyükelçisi Yusuf Hikmet Bayur 24 Haziran 1930'da Mehmet Nadir Han'a güven mektubunu sunar ve görüşmeyi Ankara'ya şöyle bildirir:

“24 Haziran'da itimatnamemi verdim. Kral karşılıklı konuşma esnasında ezcümle şöyle dedi, “cümlemiz Reisicumhur Hazretlerini (Atatürk’ü) başımız tanırız” (liderimiz biliriz).”

***

Ülkemizde de her zaman Topal Molla’lar olmuştur.

Kimisi politikacı, kimisi din adamı, kimisi de ilim adamı, kimisi iş adamı, kimisi STK (dernekler-vakıflar gibi sivil toplum kuruluşları) vs olarak kendisini tanıtır ve toplumu o göreviyle etkileyip zehirleyerek birlik ve beraberliği bozar.

Her şeyin bir fitneden ibaret olduğunu ve aslında O’nun zehirli biri, yani bir hain olduğunu anlatırsın ama ya anlayan çıkmaz, ya da kimse anlamak istemez, hatta tam tersine seni fitne çıkaran, dedikodu yapan, hain bile ilan ederler. 

Düşünmek, sorgulamak, eleştirmek, araştırmak ve bunların sonucunda hainlere kanmamak önem arz etmektedir.

Çünkü Topal Molla’lar, sorgulayan, düşünen, eleştiren, araştıran, bilgili ve bilinçli beyinlere üşüşemez.

Sonuç olarak, her yönden iyi eğitilmiş ve hazırlanılmış bir İngiliz ajanına İslam dini kullanılarak Afganistan’da darbe yaptırılmış ve zavallı masum halk bunu anlayamamıştır bile. Tarih, ders almayanlar için tekerrürden ibarettir.

Eğer kendimizi ve özellikle de çocuklarımızı bu tip özel yetiştirilmiş ajanlara kaptırırsak gelecekte büyük sıkıntılar bizi bekliyor demektir.

Ve ne olursak olalım, öncelikle kendimiz ve nesillerimiz, ahlaklı, bilgili, bilinçli, araştıran, sorgulayan olmanın yanında tarihi de çok iyi bilmek ve nesillerimize de anlatmak zorundayız..

Yorumlar (0)
12
az bulutlu