banner4
11.01.2024, 09:02

EBEDİ BARIŞ MÜMKÜN MÜ?

(Devamı) İnsanlığın ebedî barışını veya dünya hukuk düzenine doğru yönelişini kolaylaştırıp hızlandırmalı mı, yoksa ağırlaştırıp geciktirmeli mi, ya da hiçbir müdahalede bulunmaksızın kaderin gerçekleşmesini mi beklemeli?

Kant, kendi zamanındaki bilim ve felsefe ilkelerine dayanarak, ebedi barışın en hızlı şekilde gerçekleştirilmesini istemektedir. İkinci ve üçüncü şık, savaşı övenlerin yoludur ve insanlık için anlamsızdır. Savaşı övenler, topluma güvenlik ihtiyacı hissettirip, bir tek siyasi lider etrafında toplanmasını isteyen otoriter yöneticiler ya da silâh sanayisi fabrikatörleri veya ordunun ülkeyi yönetmesini isteyen garnizon komutanları olabilir. Yine tarihte onları destekleyen düşünüler de vardır. Örneğin filozof Heraklit, ‘Bütün şeylerin babası, savaştır; karşıtların savaşı, oluşun zorunlu ve tek koşuludur.’ şeklindeki sözü ile yaşam prensibinin kuvvetlerin çarpışması sonucu ilerleme şekilde açıklamıştır. Ancak daha önce yaşamış olan filozof Hesiodos ise bu konuda farklı düşünerek, insanların birbirleri aleyhinde düşmanlıkla yok etme mücadelesine sevk eden savaşın nedeni olan kıskançlık ve çekememezlik güdüsü yerine, insanları yarışa teşvik eden barışçıl bir metot önermiştir: Aynı neticeye ulaşmaya gayret edenlerin eşit koşullarda yarıştığı yerde, şöhret, takdir ve şeref ve buna bağlı menfaatlerin savaşmadan da elde edilmesi mümkündür, demiştir. Evet, yarış içinde de bir rekabet vardır ama fayda sağlamayı amaç edinen ve kendini savunmak durumunda olanlar bir şekilde yan yana ve birlikte çalıştıklarında, aralarında bir arkadaşlık ve ünsiyet ilişkisi oluşur. Bu yakınlaşma işbirliğine dönüşebilir. Can sıkıcı rakipten kurtulma arzusu, insanı onunla uzlaşmaya götürebilir ve çıkarları denkleştirme zorunluluğu, rakipten geri kalmamak için kendi verimini arttırma çabasına evrilebilir ve sonunda menfaatler, karşılıklı olarak daha iyi korunabilir. Şu halde, -Hukuk felsefecisi Ernst Hirsch’in (1902-1985) verdiği cevaplar içinde- korunaklı bir hukuk düzeninde toplum içinde hayat mücadelesi, bir koşu yarışmasına benzer. Tabanına güvenen her kişi bu koşuya iştirak edebilir, yalnız bu koşuya iştirak edenler, açık veya örtülü kabul ettikleri yarış şartlarına uymakla yükümlüdür. Koşu esnasında ‘faul’ yaparak veya ‘çelme takarak’ başkaların koşmalarına engel olunmaması gerekir. Riayet edilen hukuk ile ‘hayat ilkesi sayılan kuvvetlerin çarpışması, güçlünün yenmesi ve savaş durumu’ olmadan da insanlığın ilerlemesi mümkündür. İyi bir hukuk düzeni, çatışmanın olumluluğunu alırken, çatışmanın olumsuz neticeleri doğurmaz. Oysa savaş, herkes için maddî ve manevi değerleri yıkmaktadır.

Üstelik insanoğlunun içinde yaşayan ve uyutulmuş olsa dahi daima uyandırılabilecek olan vicdan da bu noktada küçümsenmemelidir. İnsanın içinde az çok bulunan ahlâk ve hukuk duygusu, uluslararası siyasette önemli etkiler yapabilir. Kant bunu söyle açıklar: “Siyaset yapmak güç olsa da onun ahlâkla birleştirilmesinde hiçbir zorluk yoktur; zira ahlâk ve siyaset arasında uyuşmazlık çıkması halinde, siyasetin çözemediği düğümü ahlâk çözer. Bu, iktidarda olanlar için zor olsa da hukuk, insanlar için daima yüksek nazarda tutulmalıdır. Burada sakınılacak şey, yarı tedbirler alarak ‘hukuk ile fayda arasında kalan’ ve yararcı bir hukuktan ibaret bir bağ icat etmektir; tersine siyasetin, hukuk önünde diz çökmesi gerekir. Ancak bu takdirde, onun, yavaş bile olsa sürekli olarak parlayacağı bir mevkiye yükselebileceğini düşünebiliriz.” demektedir.

Görüldüğü üzere Kant’ın ahlak felsefesi aslında güç mücadelesi, iktidar savaşı, unvan yarışı, zenginlik arzusu, imtiyaz tutkusu vb. şekilde beliren tüm siyasi ve ideolojik menfaatlere karşı bir protestodur. Kant’a göre savaş her zaman kötüdür, insan doğasına aykırıdır; barış her zaman iyidir, çünkü insan doğasının bir gereğidir. Bu yüzden Kant, “Savaş için silahlanmış devletler, ebedi barışı mümkün kılacak şartlar hakkında, filozofların ilkelerini göz önünde tutmalıdırlar” der.

Kant’ın kalıcı barış görüşünün dünya adalet düzeninin yeniden oluşumunda çok önemli rolü olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, savaşın acı sonuçlarını gidermek amacıyla, Birleşmiş Milletler teşkilatı nezdinde 1945 yılında dünya devletleri bir araya gelerek antlaşmaya imza atmışlardır: “Biz Birleşmiş Milletler halkları: Bir insan yaşamı içinde iki kez insanlığa tarif olunmaz acılar getiren savaş felaketinden gelecek kuşakları korumaya, temel insan haklarına, insan kişiliğinin onur ve değerine, erkeklerle kadınların ve büyük uluslarla küçük ulusların hak eşitliğine olan inancımızı yeniden ilan etmeye, adaletin korunması ve antlaşmadan doğan yükümlülüklere saygı gösterilmesi için gerekli koşulları yaratmaya ve daha geniş bir özgürlük içinde daha iyi yaşama koşulları sağlamaya, sosyal bakımdan ilerlemeyi kolaylaştırmaya ve bu amaçlara ulaşmak için hoşgörüyle davranmaya ve iyi komşuluk anlayışı içinde birbirimizle barışık yaşamaya, uluslararası barış ve güvenliği korumak için güçlerimizi birleştirmeye, ortak yarar dışında silahlı kuvvet kullanılmamasını sağlayacak ilkeleri kabul etmeye ve yöntemleri benimsemeye, tüm halkların ekonomik ve sosyal bakımdan ilerlemesini kolaylaştırmak için uluslararası kurumlardan yararlanmaya, istekli olarak, bu amaçları gerçekleştirmek için çaba harcamaya karar verdik.” demişlerdir.

Sonuç olarak, Kant'ın düşüncelerine göre ebedî barış, ‘boş bir fikir, tatlı bir rüya, gülünç bir hayal’ olmayıp, en yüksek siyasi iyiliktir (Das höchte politische Gut). Doğanın insanları birlikte yaşamaya mecbur ettiği bir dünyada, savaşlar yerini, en sonunda yavaş da olsa barışa bırakacaktır. Çünkü “ebedî barış”, insanlık değeridir ve yeryüzünde kalıcı barış, tüm devletleri bağlayan hukuk düzeniyle mümkündür.

Araştırma yazısı için yardımcı kaynaklar:

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/634588

https://onedio.com/haber/immanuel-kant-a-gore-ebedi-barisin-saglanmasi-icin-yapilmasi-gerekenler-604082

https://www.acarindex.com/pdfler/acarindex-fab85da6-1303.pdf Kant’ın Ebedi Barış Üzerine Denemesinin Günümüze Yansıması Prof. Dr. Enver Bozkurt

Savaştan Sürekli Barışa: Platon ve Kant/ Ayşe Gül Çıvgın/ Temaşa / Sayı: 9 / Temmuz 2018

Hukuk Felsefesi ve Hukuk Sosyolojisi Dersleri/ Ernst Hirsch/ Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü/ 2001

Yorumlar (0)
12
az bulutlu