banner4
06.01.2024, 11:04

"siyasetin matematiği" "OYun da yarışanlar"

Karanlık oyunları yazanlar bilsinler ki geçip gidiyor zaman..

Gerçekleri yazar oyunları hakikat ile bozarız her zaman...

Aslında her insan bir romandır ve biraz da kahramandır.

Gün gelir anlar ki, harcadığı tek şey hayalleri değil, en kıymetli varlık olan ZAMAN/dır…

OY/un da yarışanlar kazansalar dahi er ya da geç kaybederler..

Asıl ve asilce olan oyunu kurmak ve oyunu her zaman yönetmektir

Darbe siyaseti ve Fötr şapka militarizmi..!

Darbe siyasetinin hüviyeti batı hayranlığı ve batılılaşma hareketinin başlamasıyla değişmiştir.

Zira Yeniçerilerin iktidara müdahalesi ve başkaldırması statükoyu korumaya yönelik bir anlam ifade ederken, İttihat ve Terakki’nin müdahaleleri statükoyu kaldırmaya yönelik bir amaca hizmet etmiştir.

Zira II. Mahmut döneminde başlayan batılılaşma hareketinin çelik çekirdeğini oluşturan İttihat ve Terakkicilerin hararetli Batı savunuculuğunu misyon olarak sürdürmesi batılılaşmayla beraber darbe siyasetini de geliştirmiştir.

İttihat ve Terakki’nin Osmanlı padişahının mutlakıyetçi iktidarına karsı giriştiği örgütlü muhalefet, Avrupa'da ve Türkiye'de yazılı basın sahibi olan muhaliflerin yönetimdeki etkin şahıslarla ve ordu mensuplarıyla da ilişkiye girmesiyle Asker-Aydın-Yönetici Elit ittifakına dönüşür.

Bu ittifakla 1876'da Abdülaziz'e karşı örgütlenen saray darbesi sonrasında Abdülaziz'in yerine V. Murat geçirilir. V. Murat'ın acziyeti nedeniyle Mithat Pasa Abdülhamit’le “Kanun'u Esasi” üzerinde anlaşarak Abdülhamit sultan ilan edilir.

Mithat Paşa önderliğinde gerçekleştirilen bu ilk darbe, fötr şapkalı militarizmin ve "darbelerle gelen anayasalar" geleneğinin başlangıcıdır.

         “Dörtlü Takrir”le başlayıp idam sehpasında nihayet bulan talihsiz demokrasi macerasının akabinde oluşturulan  anayasanın hem batıcı hem darbeci karakterine bakıldığı zaman Türk siyasetinin diyalektik mantığını kavramak daha kolay olacaktır.

İttihatçıların meşrutiyet ve hürriyet çığırtkanlığıyla ve onun halefi olan 27 Mayıs tahrikçilerinin irtica karşıtı tamtamları aynı karakteristik özellikleri taşır. Bir farkla ki, 27 Mayısçılar  kendi kurdukları yeni düzenin muhafazasına yönelik statükocu bir refleks ve reaksiyonla darbeyi örgütlemişlerdir. 27 Mayıs darbesinin biçimine bakıldığı zaman Jön Türklerin Asker-Aydın-Yönetici Elit şebekesinin örgütlenme modeliyle karşılaşılır. Ve sonraki darbelerin amaç ve aktörleri Türk siyaset geleneğinin niteliğini korumuştur.

         Türk siyasetinin ve demokratikleşme istencinin darbelerden yediği sille-tokat günümüz siyasetinin de karakterini şekillendirmiştir. “Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz” arayışı içindeki statükocu Sol, Aydın ve Elit’in bu darbelere getirdiği yorum ise;"Darbeler demokratik açıdan değil diyalektik açıdan değerlendirilir, ne getirmiş, ne götürmüş önemli olan o."türünden hayrete şayan olmuştur. Bu darbelerin onlara neler getirdiğini hesaplamak mümkün olmasa bile Türk demokrasisinden neler götürdüğünü “kendiliksizleşen” siyasete bakarak yorumlamak mümkündür.

         Adı “Demokratik” olan yönetimlerde siyasetin standart bileşkesini oluşturan kavramlar lafzı ve ruhuyla anlam değiştirmiş ve siyaset; Plutos (Zenginler)- Kratos (İktidarlar) ya da Kleptos (Hırsızlar)- Kratos (İktidarlar)  arasındaki yoz bir yönetişim biçimine dönüşmüştür.

Statüko iyileri devşirerek; kötülerin ve şeytanların iktidarını korumaya devam ediyor şimdilik..!

Yorumlar (0)
12
az bulutlu