banner4
04.12.2023, 10:36

"siyasetin matematiği" "dijital ejderha çağı"

DİJİTAL ÇAĞ ve 2000’li yılların akılcı rekabet koşullarında, en fazla ihtiyaç duyduğumuz yetenekler; ÜRETİCİLİK  SORGULAMA  DEĞİŞİM  ve  İŞBİRLİĞİDİR.!

ŞİMDİ  ODAKLANMA, FARKLILAŞMA  VE  "hakikat" ZAMANI! Hepimizi bekleyen "en" BÜYÜK TEHLİKE.!!!

Türkiye’de neredeyse sistemin iflas etmesi ve biriken kaos ile insanların mevcut toplumsal sistem ya da eğitimin can çekişen sistemiyle "penguenleşmesi", yani "tek tipleşmesi", demokrasiyi geliştirecek , ADALET ve İYİLİK İKTİDARININ potansiyellerini ortadan kaldırmaktadır.!

Türkiye'nin içinde bulunduğu durum çok ama çok vahim ve sancılı bir kaos fotoğrafı sunmaktadır.!

Toplumsal aklı, bilinci harekete geçirecek olan; cesur fikir ve projeleri 90 milyonluk TÜRKİYE'nin bu büyük değişimi ancak ve ancak; sahici hakikat SİYASETİ ile yapmak mümkündür.!

Kısaca; “Akıl ve Hakikat” ile bilinç inşası "yolculuğu" hepimizi yola revan olmaya çağırmaktadır.

Yaşadığımız çağı eğer tanımlarsak; "DİJİTAL EJDERHA ÇAĞI" tanımı bize geleceği ve her şeyi çok net ifade etmektedir.

Dünya küçülmekte; iletişim hızla artmaktadır.

Dijital Ejderha Çağın da artık "İLETİŞİM"; algıların yönetilmesidir.!

Günümüz de başarısızlığın/kötülüğün yegane sebebi kötü iletişim ve iletişimsizlik ile ölçülmektedir ve bu ölçü doğru ve sahici bir ölçümlemedir.

HAMASET HEZİMETTİR...!

HAKİKATİ HAYKIRMA ZAMANIDIR ŞİMDİ

Çağrımızın hedefi TÜRKİYE' ye ulaşmak ve “aklı okşayarak” hakikate herkesi uyandırmaktır.!

Çünkü anlamaya uyananlar, "akıl ve hakikati" paylaşanlar, zamanın ve geleceğin galipleridir!

Farkındalık elimizi her cebimize götürdüğümüzde geleceğin aradığı cevapları bulup çıkarmak ve paylaşmaktır.!

Bin yıldır süregelen gayretin ışığında Türkiye’nin artık engellenemeyen pırıl pırıl geleceğini TÜRKİYE ye sunmak ve haber vermektir.!

Geleceğimizin önünde, güncel bahaneler üreterek heyula gibi dikilen ve geleceği şahsi çıkarlarına indirgeyenlerin karanlık POLİTİK perdesini indirmektir.!

Bizim için korunacak tek bir değer vardır: Doğrunun, aklın ve hakikatin geleceğe sunulması.!

Doğruyu aktarmak, meydan okumak ve zor olanı başarmak; zor olansa birlikte yaşamaya sahip çıkmaktır. !

Doğruyu aktarmak, geleceğin çevresine örülmüş duvarları yıkmak, birlikte yaşama cesaret ve iradesini ortaya koymaktır.!

Varoluşsal ve hakikat sancısı ile haykırıyoruz; total de İNSAN/a yaşama dair her şeyi şeffaf çözüm ve HAKİKAT reçetesini fayda ile TÜRKİYE toplumuna açıkça sunmak ve haykırmaktır.!

Tekrar günümüze, TÜRKİYE'nin kaotik siyasetine dönmek ve hakikat reçetelerine odaklanmak için siyasetin geçmişine, tarihine, kodlarına ve verilerine  derin bir yolculuk  yapalım.

Asrın yeni bir umdesi var, “hak” kapanındır.

Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.

Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,

Kürsî-i liyakat pezevenk, puşt olanındır!

N. Teyfik

SİYASET; kelime,kavram,öbek ve töz olarak Arapça "seyis" (at terbiyecisi) kelimesinin kökeninden gelmektedir...!

Sofistlerde ahlak karşıtı bir ucube olarak tanımlanan siyaset, Platon’da ahlakın kendisi iken Aristoteles’te ahlakla birlikte tasarlanmış bir yönetim (yönetmek ve sömürmek) enstrümanı olarak kabul görür. Günümüzde ise, hangi ideolojik altyapıdan gelirse gelsin, hangi referanslarla beslenirse beslensin, hükmetmeyi ve sömürüyü hedefleyen bu “yönetsel söylencenin” başka bir tanımı varsa onun ahlakla ilgili olduğunu söylemek çok da ahlaki değildir...!

İki bin yıl öncesinden toparlayarak, bu kadar derin bir konuyu ele almakla akademide koltuk sahibi olan rejim ve iktidar hokkabazlarının rahatsızlık duyacağını kestirmek mümkün. Zira siyaset bilimcisi veya  politize olmuş dalkavuk bir akademisyen iddiası taşıyan  bir muhteviyatı yada çıkarı yoktur bu yazının. Şarlatanlık mı? Belki ama bunun siyaset ehlinin her ilme vakıf özgüvenli duruşuna daha uygun bir sıfat olduğunu söylemek densizlik olmaz. Beşeri zaaf ve davranışlarını  devletle bütünleştirerek genel ahlak haline getiren ve bunu bir tarz/alışkanlık olarak topluma dayatarak kendine angajman yapmaya çalışan disiplinsiz seçilmişlerin hayat fotoğraflarından kopyalanarak elde edilmiş bir çıkarsamadır bu.

Ahlak ve siyasetin (iktidarın) iki bin yıldan daha eski olan gergin ilişkisinden doğan demokrasiyi kavrama noktasında başlıyor her şey. Mevzu bahis olan, insani eylemin ahlaki temelleri ile devlete ilişkin davranışı temsil eden siyaset arasındaki iç içe geçmeler ve yer değiştirmelerdir. Toplumsal bir varlık olan insanın yönetimine (güdülmesine) ilişkin kararların ahlaki mi yoksa siyasi mi olduğunu tespit etmek için; ahlakı, siyaseti ve siyaset ahlakını iyi bilmek gerekiyor. Siyaseti, belki siyaset bilimini ve siyaset tarihini okumakla ve araştırmakla daha bilimsel bir zeminde tartışmak gerekir ancak, ahlaksızlığın siyaset olarak tezahür ettiği ülkemiz denkleminde okur-yazar olmaya bile ihtiyaç yoktur. Yönetilen dediğimiz ve iktidar jargonunda GÜDÜK olarak tanımlanan ahali olmak yetiyor aslında. Siyasi ahlakın, devletin varlığını oluşturan bireyin ahlakıyla çatışması, devletin gerektiğinde genel-geçer tanımlara eyyamcı yorumlar getirmesini de kaçınılmaz kılar. Çünkü olmayan hikmet-i hükümette tinsel-ahlaki değerlerden çok, iktidarın sürekliliğini temin etmeyi amaçlayan, gerektiğinde demokrasiyi iğfal eden bir devlet taassubu vardır. Tam da bu noktada devlet yada devlet erkini kullanan iktidar “Güden”, millet ise “güdülen” konumundadır...!

Tecimsel ve vasati alanları aşarak; VASAT olma bilinci ile selam ve hürmet sana ey İNSAN okuyucu..

Siyasetin sancılı geçmiş ve gelecek yolculuğu bir sonraki yazı ve makale de devam edecektir..

Yorumlar (0)
12
az bulutlu