banner4
23.12.2023, 13:54

"siyasetin matematiği" "adaletin yolculuğu"

Adaletin yolculuğu;

Adaletin amacı, genelde hukukçunun özel de Hakimin; içinde yaşadığı ve içinde taşıdığı dünyaya ilişkin bir keşif ve ADALET yolculuğuna çıkmaktır..

İnsanın en çok kendine yabancılaştığı DİJİTAL dünya da yaşamı hece hece soluyup "story"lere vuran, insan yüreğini iklimden iklime sürükleyerek algılarına ve yargılarına müdahale eden, devrik tümceler içinde uyaksız ve yalın bir hayat sırrı benimseyen "hukukçu"-nun gayesi yargıçların ve savcıların gayya kuyusuna inmektir.

“Çiçekleri satanlar bahçıvanlar değil, tüccarlardır” gerçeğinden hareketle; "hukukçu" popül/ist tüketimin tecimsel metaı haline gelen her türlü hamaset söyleminin dövizle pazarlandığı bir dönemde, gözyaşından granitlerle ruhunun parsellerine piramitler diken düş mimarlarının labirentlerine girmektir...

Adalet adamı;

Türkü tadında bir yaşamın özlemini çekerek santim santim çürüyüp gram gram eriyen, dertlerinden şarkı-türkü, dizelerinden siyaset-belagat bestelenen, çoğu yaşamın en ıssız vadilerinde çözülmemiş bir kitabe gibi metruk bekleyen, sırrı-ı-esrarı rumuzlara sığmayan; unutulmuş, terk edilmiş sözcüklerin kamusu ve yüreklerin namusu olan şairlerin, romancıların muhayyilesine erişmektir...

Adalet adamının daveti;

Şairlerin bir dizesini, romancıların bir tümcesini çalarak bu yürek işçilerinin düş parsellerini gecekondu şantiyesine çeviren ve kurduğu kaçak gökdelenlerin her katını ayrı ayrı kiraya verip yaşam rantiyesine dönüştüren düşünce muhtekirlerini “yüreğe dönüş” çağrısıyla kendisi olmaya davet etmektir.

"adaletin yolculuğu"

ADALET; Gizil güçlerin sahipleri olan hakim ve savcıların kalbine uzanan damarlara girmek ve yüreğini gövdesine karşı kışkırtan faylar üzerinde sismik araştırmalar yapmaktır.

ADALET; “Edip olur kişi sermaye-i hayâsı kadar” aforizmasından yola çıkarak; etik, estetik ve diyalektik kriterler etrafında toplumsal gelişmeleri politika-hamaset ilişkisi içinde ele alıp hukuk  ve adaletin durduğu yere varmaktır.

ADALET; Hukuk ve Adaletin solunu ve sağını silkeleyerek, politik ve ideolojik ayrıştırmalarla parçalanan Hakikatın gerçek yatağını bulmaktır.

Hamasete karşı toplumu hakikat ve vefaya çağırmaktır.

Hülasa;

Kuşkusuz kahrolası savaşlar askerlerin süngüleri ile kazanılır.

Ancak bir ulusu ayakta esas duruşa geçiren adaletin terazisinden başka hiç bir şey değildir.

ADALET ve yolculuğu ilelebet hepimize yeter..!

SİYASET ve hamasetin ıkınan retorikleri;

      Hamaset hezimettir demiştik;

Siyasal söylem ve hassasiyetler noktasında devlet gelenekleriyle çatışarak yönetime talip olan paradigmal hareketlerin siyasetin lafzına ve ruhuna uygun anlam ve davranışlar geliştirememesi her türlü yeniliğin önünü tıkadığı gibi, statükonun daha muhakkim ve daha müfettiş bir hüviyetle değişime karşı koymasını zorunlu kılar.

Türk siyaseti, “devlet”in hükmi şahsiyetini oluşturan ikonaları kırmaktan çok onu besleyecek “mitos”lar üretmeye çalışan paradigmal hareketlerin eyyamcılığından ötürü muhalefet ekseninden kurtulamamıştır.

Bu muhalefet “devlet”in muhakkim ve müfettiş hüviyetine karşı değil daha çok siyaseti kurumsallaştıran partiler arasında gelenekleşmiştir.

Kurumsal siyasetin (partilerin) çatışmaya girdiği dönemlerde “devlet” aygıtının devreye girmesi ve son sözü söyleme makamında olması onun manzum ve müesses yapısını biraz daha berkitmiştir.

Çünkü bir kavram ve aygıt olarak hükmi ve izafi gücü dışında hiçbir tanım ve prospektüsü olmayan bu “kutsal heyula”, kendisine talip olanların yön vereceği değil yönünü takip edeceği mecburi istikamet  olarak dizayn edilmiştir.

Siyasi iktidarı elinde tutanların “İktidar oldu ama muktedir olamadı” klişesi karşısında sessiz kalışı bu minvalde anlamlıdır.

Ancak şahsi maneviyesine zarar ve halel gelmesin diye görünürdeki “devlet”in bile tanımı yapılmamışken “derin devlet” gibi bir heyulanın tartışılması, iktidarların “devlet” karşısındaki zafiyetinin makul bir durum olarak algılanmasını sağlamıştır.

Zira geçmişte olduğu gibi bugün de “devlet”in iktidarlarla bir sorunu olmamıştır.

Ancak iktidarların “derin devlet” gibi bir sorunu her zaman söz konusu olmuştur.

Siyasi iktidarlar, devreye girdiği zaman kendisini alaşağı eden “derin devlet” heyulasını deşifre etmekten çok bu müphem ve mücerret güçle iyi geçinmenin yollarını ararken; “devlet”, kendisine rağmen derinleşen bu gizli gücü deşifre etmeyi düşünmemiştir.

Bu bağlamda siyasi partilerin kendi yarı alanında yürüttüğü muhalefet devlete ait mecraya ilerlemedikçe siyasetin olgunlaşması ve “iktidar” olmakla beraber “muktedir” olması mümkün olmayacaktır.

Türk siyaset albümüne baktığımız zaman iktidar partilerinin muhalefet partilerinden daha fazla devlete iman ettiklerini görmek mümkündür.

Çünkü zaten bu kutsal heyulaya biat etmek iktidar olmanın ön koşuludur.

Bir kurum olarak “devlet”, manevi şahsiyeti kadar hükmi şahsiyetine karşı da bağlı olmayı tartışmasız bir gereklilik kabul eder.

Onun içindir ki muhalefetteki partilerinin ürettiği siyaset, iktidarlarının icraatlarını aşan bir zenginliği yakalayamamıştır.

Muhalefetle iktidar arasındaki parselasyon kavgasında millet, kendine ait değerlerin korunması için yediemin olarak devlete vesayet vermek zorunda kalmıştır.

Siyasi iktidarların milletin vesayetini almaktan çok onu vekaleten temsil etmesi, “devlet”e ve “iktidar”a izafe edilen gücü nihai olarak açıklar.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık manifestosunda  devlet “vasi”, iktidar ise “vekil”dir.

Onun için millet kutsal devleti için canını vermekte tereddüt etmemiş ancak kendi oylarıyla iktidara getirdiği başbakanının hazin akıbetini seyretmeyi devletinin bekası için ibretlik bir hadise olarak kabullenmiştir.

Çünkü siyaset, devlete hükmedecek bir iradeyi millet adına kullanmaktan çok millete hükmedecek iradeyi devlet adına kullanmak için iktidara talip olmuştur.

Son tahlilde kutsal bir varlık olarak devletin korunması gereklidir.

Ancak milletin devlete karşı korunma arayışı ise siyasetin istismar alanı olarak iktidara giden yol olmuştur.

Siyaset ve hamaset hizmet yerine, hezimet ile ıkınan retorikler sunmaya devam etmektedir..!

Yorumlar (0)
12
az bulutlu