banner4
30.11.2019, 10:37

SARIŞIN PRENSES

Bir gün yine yurtdışındayım. Stockholm’de bir müze geziyoruz. Müzenin arkeolojik sergi alanında güzel, sarışın bir uzman tarihi eşyalarla ilgili bizi aydınlatacak. Rehberimiz uzmanın kraliyet ailesinden olduğunu, antropoloji eğitimi aldığını, bu müzede uzman olarak gönüllü çalıştığını anlattı. 

Çevresini kuşatmışız, o anlatıyor, rehber Türkçe’ye tercüme ediyor. Müzeler kişiye zevk, bilgi ve bilinç kazandırır. Ben o uzman konuşurken gözlerimi alamıyorum. Bilgi ve bilince boş vermişim. Her gün prenses mi görüyoruz? Cennette görebileceğim bir güzel, zarif el hareketleri ile nezaketli ses tonuyla, titiz vurgularla anlatıyor ha bire. Göklerden biz ölümlüler katına inmiş bir melek. Rehberin tercümesi umurumda değil. Şiir gibi konuşuyor zaten. Ben şiir okuyucuları gibi anlamadan dinlesem de içim içime sığmıyor. Gözümü alamıyorum ondan. Sanki kelimeleri gökkuşağının altında konfeti gibi serpiliyor üzerimize.

Sonunda rehber başta, hepimiz teşekkür için elini sıkıp vedalaşma sırasına girdik. Ben dur, dedim kendi kendime. Bir çıkmalık yapayım. Bize baktıkça ne görüyor acaba? Kara kafalı, sakallı doğulu turist kadınlar ve adamlar olmasın. Halbuki kültürlü insanlarız. Boru mu? Ben bunun dikkatini çekecek bir numara yapmam lazım.

Bana sağ elini uzatınca o zarif eli tutup dudaklarıma götürdüm. Alnıma değil kesinlikle. O kadarını biliyordum. Hatta belli belirsiz bir reveransla. Gülümsedi bak prenses! Dikkatli bakmaya başladı bana. Ancak tercümana dönüp bir şeyler söyledi. Eyvah, dedim baltayı taşa vurdum. Meğer, kadınlar sol elini uzatırsa, erkek sağ eliyle tutup reverans yaptıktan sonra konarmış o öpücük. Kelebek teması kadar. Önce kızarmaya, sonra morarmaya başladım. Yalnız tercüme sırasında fırsat bulabildim düşünmeye. Ben bunun altında kalmayayım. Rehberimiz söylediklerini bana aktardıktan sonra prenses geniş bir tebessümle yüzüme baktı. Kültür de bir yere kadar,der gibi. İşte tam sırası,fırsat bu fırsat!

Rehberimize bakmadan, ‘söylediklerimi tercüme et prensese lütfen!’ dedim. Aktardı tabii.  
Bu kez prenses, vakarı, ağırbaşlı tutumunu bırakıp kahkahalarla gülmeye başladı. Hafif bir hayret nidasıyla takdir bakışlarını benden esirgemeden.

-Beceriksiz bir öpücükle kitap okumuş kadar bilinçlendim, dedim. Daha ileri gitsem herhalde ansiklopedi bitireceğim.

Yorumlar (1)
Suzan Çal 4 yıl önce
Mustafa Hocam, bugün beni güldürdünüz. Siz iyi yaşayın. İnsan yazdıkları gibidir. Sizde hayata bu şekilde bakıp yazılarınızla insanlara tebessüm ettiryorsunuz ya bence insanın en güzel huzuru. Hayata mizah katabilmek.
Ben insanlardan
"Ay ben bunu yemem"
"Ben o kadını hiç sevmem"
"Otobüse binmem"
Velhasıl Hocam insan hayata güzel bakabilmeyi denemeli.
Yüzlere tebessüm ettirebilmeli.
Evet benim size söylediğim gibi.
Ne mutlu yüzlerde tebessüm ettirebiliyorsak.
Sağlıcakla kalın
12
az bulutlu