banner4
19.01.2020, 14:47

REEL EKONOMİDEN DİGİTAL EKONOMİYE GEÇİŞ VE KÜRESEL BUNALIM

İktisatkavramı ile ilgili bir çok görüş ve tanım söz konusudur. İktisadın kendi başına bir bilim dalı olmadığına inananlardanım.Bu benim iktisadı önemsemediğim anlamına gelmez.Yaşayan bir varlığın çalışmamasını düşünemem. Üreten bir varlığın yaşam sürecindeki aklını, emeğini ve rolünü önemserim.Çünkü insanın ancak emek harcadığı şeyin karşılığı olduğunu bilir ve tanımlarım.

İktisat dediğimiz şey de; üretimdir, tüketimdir, paylaşımdır ve bu üçlününarasındaki  bağlantıyı sağlayan parasal  ilişkinin korelasyonudur. Bunu idrak etmeyen bir mantığın mantık olamayacağını düşünenlerdenim. İktisat, bizim eşya ile kurduğumuz ilişkinin bir boyutudur. Bu tümüyle davranışsal tutumumuzun bir sonucudur.Onun için bazı ulusların neden geliştiği ve bazıların neden gelişmediği ortadadır. Ünlü iktisatçıJ.M.Keynes’insöylemi ile“iktisat doğal bir bilim değildir, öncelikle bir ahlak bilimidir”anlayışıyla olay ve olgulara yaklaşırsak bunun ne olduğunu anlarız.

Bu saptamayı yaptıktan sonra dijital ekonomi ile ilgili şunu söyleyebilirim.Dijital ekonomi, üretim ekonomisinden ziyade tüketim ekonomisinin bir cephesidir. Başka bir tabirle, klasik üretim faktörlerinden ziyade elektronik enformasyon teknolojilerine dayalı bilgi teknolojilerinin günlük yaşamda kullanılmasına dijital ekonomi denilmektedir. Özellikle elektronik ödeme, pazarlama,reklam, finans, vb. gibi sanal ortamda üretici ve tüketicileri buluşturan bir sanallaşmaağı ve ticari hayatın bir boyutudur. Günümüzde insanların çoğu  dijital ekonomi ile  e- ticareti birbirlerinin yerine kolaylıkla kullanmaktadır. Oysa dijital ekonomi, e- ticareti kapsayan fakat ondan daha geniş bir üst kavramdır. Üretimden ziyade sanal bir faaliyet bütünlüğüdür. Amacı, ihtiyaçtan öte kazanca, sermaye tasarrufuna ve girişimciliğe yöneliktir.O halde dijital ekonomi dediğimiz şey; çağımızın iktisadi ilişkilerinin bir sonucu olup,  gayri maddi sermayeye dayalı olarak talep endekslidir. Heterojen ve yatay bir organizasyona sahiptir.Yerel piyasalardan ziyade küresel piyasalara hitap etmektedir. En önemli özelliği ise reel üretimden ziyade fiziksel olmayan sermayeye dayanmasıdır.

Günümüzde fiziksel sermayenin değerini belirleyen fiziksel olmayan sermayedir. Buiktisadi yaşamda  yeni bir durumdur. İhtiyaç ekonomisinden ziyade kar’a ve pazara yönelik fiktif olmayan bir yapı arz etmektedir.Klasik üretim faktörlerine (toprak, sermaye, emek)  bağlı olmayan, daha çok akıllı elektronik ağlara ve hertürlü bilgi ve işleme sahip  ticari faaliyetlerin bir zinciri olarak görmek gerekir. Başka bir değişle reel üretimden ziyade  ilişkiler/enformasyonudur.

Fiziksel olmayan sermaye, fiziksel sermayeye dayalı olmazsa  o toplum spekülatif kazançlardan  kurtulmaz ve hiçbir zamangüvenilir ve stabil bir sisteme sahip olamaz.Üretime dayalı olmayan bir  toplumsal yapının yerkürede  başat  ekonomik sisteme sahip olma ihtimali uzun vadede tartışma konusudur.Tarımdan,sanayiden ve üretimden  istenilen kapasiteye sahip olmayan  toplumların dijital ekonomilerde başarı sağlamaları da  ihtimal dışıdır.Bugün Almanya, Güney Kore, Çin ve benzerigelişmiş  ülkeler reel ekonomide olduğu gibi dijital ekonomide de öncü konumundadırlar.

Digital ekonominin uluslararası ticareti dönüştürücü etkisininiki boyutta ağırlığının artığı görülmektedir. Birincisi, yurtiçi üretim araçlarının ekonomiye olan etkisi verimlilik üzerinde artışa sebep olurken,öte tarafta istihdamaçısından olumsuz bir duruma sebebiyet vermektedir. Otomasyon ile istihdam arasındaki bu terskorelasyon ilişkisi, işsizliği ve aynı zamanda gelir dağılımını olumsuz etkilemektedir.Niteliksiz işgücü piyasası daralırken,profesyonel işgücüne olan talep artışı sözkonusudur.

İkincisi ise bazı ekonomik faktörlerin önemsizleşmesi ve yeni girdilerin önplana çıkmasıyla birlikte mevcut olan iktisadi yapıları negatif etkilemektedir. Hibrit  veya dijital dediğimiz  yeni üretim modeli ile birlikte  bazı ülkeler gelişir iken diğerülkelerde ise farklı bir yapıya sebep olmaktadır. Örneğin doğal zenginliklere dayalı ülkeekonomilerinin katma değer açısından dijital ekonomilerin karşısında  önemsizleşmesi reel üretimi olumsuz etkilerken, bu ülkelerinarge yatırımlarına yönelik politikaların geliştirilmesiaçısından da olumlu  bir durum yaratmaktadır.Bugün dipten gelen bu dalga bütün ekonomik sistemlerinfay hatlarını alt üst edebilecek kadar güçlü bir yapıya sahiptir. Dünyadaki sosyo- ekonomik krizlere bir de bu açıdan bakmaktan fayda vardır.

Digital ekonominin yeni kuralları, girişimcilere, tüketicilere ve politika oluşturucularına yeni zorluklar ve yeni fırsatlar da sunmaktadır. Günümüz dünyasında içe kapalı olan ekonomik sistemlerden dışa açık ve piyasa mekanizmasının hakim olduğu sistemlere doğru bir yönelim mevcuttur. Bu yeni ekonomik düzen içerisinde yepyeni bir yapı ortaya çıkmıştır. Yenidünya düzeninde ekonomik bariyerlerin ortadan kalkması ile birlikte ticarette yaşanan hızlı dönüşüm ülkeleri birbirine daha da yakınlaştırmıştır. Ekonomik faaliyetlerin globalleşmesini takiben ürünlerin, sermayenin ve işgücünün ülkeler arasında hızlı bir hareketi söz konusudur. Aynı zamanda globalleşme ülke içerisinde olduğu kadar ülkeler arasında da milli gelir üzerinde pozitif veya negatif olarak etkilemektedir

Dünya ekonomisinde yapısal anlamda meydana gelen bu hızlı değişmeler, yeni ekonomik güçlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle teknolojide meydana gelen bu gelişmelerle birlikte üretimde niteliksel ve niceliksel bir artışın yanında zorlu bir rekabet ortamını da tetiklemektedir. Bu zorlu rekabet ortamında, küresel ölçekte faaliyet gösteren firmaların üretim yapılarından;fordist üretimden posfordist  bir üretime geçiş sözkonusudur. Bu bağlamda uluslararası düzeyde faaliyet gösteren firmaların yeni ekonomik düzen içerisinde kendilerine düşen payları alabilmeleri için küresel anlamda meydana gelen yenilik ve gelişmeleri takip etmeleri  vearge faaliyetlerinde yoğunlaşmaları gerekmektedir.

Özellikle dış ticaretin gelişmesi birlikte, gelişmekte olan ülkelerin sanayi ürünleri ihraç eder hale gelmesi, doğrudan yabancı yatırımların dünya ekonomisi içindeki paylarının artması ve sermayenin daha karlı ve risksiz ülkelere yönelişi; demokrasiyi, hukuku ve çevresel faktörlerin kalitesini deönplana çıkarmaktadır.Onun için iktisada; iktisat nazariyesinden bakmamak gerekir, çünkü iktisat sadece iktisattan ibaret bir olgu değildir.

Teknoloji alanında meydana gelen hızlı gelişim, beraberinde iletişimin güçlenmesini, üretim maliyetlerinin ve taşıma giderlerinin düşmesini, üretilen ürünlerin kalitelerinin artmasını sağlamıştır. Bütün bu gelişmeler dahilinde yeni bir boyut kazanan dünya ticareti, özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerinin temel dayanağı haline dönüşmüştür.

Bu gelişme yalnızca ürün piyasalarına dönük olmayıp aynı zamanda hizmet ve işgücü piyasalarını da etkilemektedir. Kaliteli, vasıflı, beyaz yakalılar dediğimiz beyin göçü,  az gelişmiş ülkelerdengelişmiş  olanülkelere  akmaktadır. Beyin göçü ve dijital ekonomi dediğimiz “Sanayi 4.0”  bütün ekonomik yapıları dönüştürmektedir.Doğrudan yabancı yatırımların dünya ekonomisi içerisindeki payında meydana gelen  buartışla birlikte  üretimin artmasını ve dolayısıyla ihracatın ve ithalatın da artmasını sağlamıştır. Bu durum iç ve dış ticareti olumlu etkilediği gibi toplumların geleneksel yapılarını da hallaç pamuğu gibi darmadağın etmiştir.Sosyo-ekonomi ve sosyo-politik kulvarda yaşanan bu kaotizm, bize yeni bir ekonomik modelin penceresini aratmaktadır.Neo liberal politikaların iflas ettiği ve insan özgürlüğünün siber saldırı altında olduğu bir dünyada, yeni sosyo-politik  yapıya  ihtiyaç sözkonusudur.

Not: İnşallah, bir sonraki makalemde, dünyadaki bu yeni durumu sosyo- politik ve ekonomikaçıdan  elealacağım.

Yorumlar (2)
Yusuf Karaman 4 yıl önce
J.M. Keynes’den birgün öcümü alacağım
Tayfur 4 yıl önce
Tebrikler değerli dostum...
12
az bulutlu