banner4
17.01.2022, 09:41

PROF. DR. ENGİN ARIK

Prof. Dr. Engin ARIK Hoca, ülkemizin yetiştirdiği istisnai değerlerden birisi idi. Çalışkan, üretken, mütevazi, vatanını-milletini seven, ülkemize tam anlamıyla çağ atlacak bilgi ve tecrübede bir bilim insanı idi. 

Ülkemizin birçok konuda kaderini değiştirecek bir çalışmada sona doğru yaklaşırken, şüpheli bir uçak kazasında ekibiyle birlikte hayatını kaybetti. Kazadan sonra çalışmalarının yer aldığı bilgisayarı da jet hızıyla kayboldu.

Bu hususlarda çok şey yazıldı-çizildi. Konuyla ilgili gazetelerde, sosyal medyada, TV’lerde, YouTube’da vs çıkan sair bilgileri araştırıp, derleyip-toplayıp yazmak istedim:

14 Ekim 1948’de İstanbul’da dünyaya geldi.

Şimdiki adı Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi olan Atatürk Kız Lisesinden 1965’te, İstanbul Üniversitesi matematik ve fizik bölümlerinden 1969’da mezun oldu.

Mezuniyetini müteakip aynı üniversitenin Kuramsal Fizik Kürsüsünde öğrenci asistanı olarak çalışmaya başladı.

Pittsburgh Üniversitesinde “yüksek enerji fiziği” alanında 1971’de yüksek lisansı, 1976’da doktorayı bitirdi. 

Doktorayı müteakip, 1976-1979 yılları arasında, Londra Üniversitesi ve Rutherford Laboratuvarlarında, hidrojen hedef üzerine yollanan pion demeti ile exotic delta oluşumlarını inceleyen deneylerde yer aldı.

1979’da Türkiye’ye döndü ve aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümünde görev yapmaya başladı. 1981’de Doçent oldu.

1983’te, Control Data Corporation’da çalışmak üzere, görev yaptığı Boğaziçi Üniversitesiden ayrılarak ABD/Minnesota’ya gitti. (CDC/Control Data Corporation, 1957’de kurulmuş ve 1992’de faaliyetlerine son vermiş, döneminin önde gelen bir süper bilgisayar firmasıydı).

1985’te tekrar Boğaziçi Üniversitesine döndü. 1988’de Profesör oldu.

1997-2000 yılları arasında Viyana’da Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan Comprehensive Nucleer Test Ban Treaty Organization (TBMM tarafından 16 Şubat 2000 tarihinde onaylanan ve bu şekilde dahil olduğumuz “Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması”) da radionuclide (radyoaktif çekirdek) uzmanı olarak çalıştı.

1990’dan sonra CERN’deki (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) çalışmalara katıldı. ATLAS ve CAST deneylerine katılan Türk Bilim insanlarına liderlik yaptı. 

(ATLAS deneyi: Avrupa Nükleer Araştırma Merkezinde 10 Eylül 2008’de deneyine başlamış olan Büyük Hadron Çarpıştırıcısında kurulan 6 deneyden birisidir. Proton demetleri çarpıştırılarak, farklı enerjilerde ortaya çıkan birçok temel parçacığın izlerini, enerjilerini, momentumlarını ölçmektir. CAST deneyi ise: Galaksi merkezindeki karadelik ve karadelikten gelebileceği düşünülen karanlık madde parçacıkları için gözlemler yapılan, Büyük Hadron Çarpıştırıcısından artakalan bir süper mıknatısı Güneşe doğrultarak, yüksek manyetik alan aracılığıyla karanlık madde ve karanlık enerji için sırasıyla axion ve chameleon parçacıklarını aramak)

Deneysel Yüksek Enerji Fiziği alanında 100’den fazla makale yayınladı.

Aynı üniversitede öğretim üyesi olan Prof. Metin Arık Hoca ile evli ve 2 çocuk annesi olan Prof. Dr. Engin Arık Hoca, “Türk Ulusal Hızlandırıcı Projesi”nin de öncülüğünü yaptı.

Özellikle, Türkiye’nin çok büyük potansiyeli ve rezervleri bulunan Toryum’un, enerji sorununa ve enerji tedarikinin bütçemize olan yüksek maliyetlerine karşı, hem temiz ve  hem de çok düşük maliyetli bir çözüm olacağını savundu. 1 ton toryumu enerjiye dönüştürebildiğimizde, 1 milyon ton petrolden elde edilecek enerjiye eşit enerji elde edebileceğimizi; Türkiye’nin tüm enerji ihtiyacının yıllık 50 ton toryumla karşılanabileceğini, Türk Hızlandırıcı Merkezi ve bu merkezde elde edilecek proton hızlandırıcı ile kurulacak toryum nükleer santraliyle bu konuların çözüleceğini ortaya koydu Engin Arık Hoca ve bunları gerçekleştirmek için gece gündüz çalışmakta idi.

Rahmetli Prof. Engin Arık, toryumu “kurtarıcı” olarak nitelendiriyor ve özetle şöyle diyordu:

-Toryum, saflaştırıldığında alüminyum, çelik görünümünde bir element.

Toprakta toryum oksit halinde bulunuyor.

Dünya rezervlerinin yarıdan fazlası Türkiye’de, Batı Anadolu’da bulunuyor.

Eskişehir, Sivrihisar, Beypazarı ve Kızılcaören yörelerinde.

-Dünyada ise:

Avustralya’da 300 bin ton,

Hindistan’da 290 bin ton,

Norveç’te 170 bin ton,

ABD’de 160 bin ton,

Kanada’da 100 bin ton,

Güney Afrika’da 35 bin ton,

Brezilya’da 16 bin ton toryum var.

Neredeyse bütün dünyada toplam 1071 bin ton, Türkiye’de ise 800 bin tonun üzerinde rezerv var.

-Toryum 21. yüzyılın en stratejik maddesi olacak. Çünkü yeni tip reaktörlerde yakıt olarak kullanılacak.

-Eğer biz toryum ile elektrik enerjisi üretebilmek imkanına kavuşursak, bu trilyonlarca varil petrole eş değerde bir enerji kaynağı olacak.

–Şu anda planlanan yeni tip reaktörlerin prototipinden söz edecek olursak:

Yerin yaklaşık 30 metre altında, kurşun bir hedefin içinde bulunacak toryum.

Bu hedefe dışarıdan yani yeryüzünden, hızlı protonlar gönderiyorsunuz. Bu protonlar kurşundan nötron üretiyor. Bu nötronlar da gidip toryumla birleşerek enerji üretiyor.

-Bu tip reaktörlerin eskileriyle mukayese edilmesi mümkün değil. Kesinlikle patlama tehlikesi yok. Çernobil benzeri bir felaketin tekrarlanması mümkün değil. Radyoaktif kalıntı minimum nispetinde. Bu da nötronlarla yok edilebiliyor. Reaktörün fişini çektiğinizde her türlü işlem duruyor. Doğa kirlenmiyor, minimum atıklar da uzun ömürlü değil.

-Toryumun, uranyumun yerini alabileceği kanıtlandı. Dokuz yıl öncesine kadar toryumun bu tip bir reaktörde yakıt olarak kullanılabileceği bilinmiyordu.

-CERN araştırması ile Avrupa, ilk prototip toryumlu nükleer santralini yapmaya çalışıyor. Ayrıca Japonya ve ABD de kendi santrallerini kurmak istiyor. Araştırmaların içinde olursak, biz kendimiz daha iyisini de üretebiliriz. Bu yeni reaktör, mevcut reaktörlerin sorunlarını da çözümleyecek.

–Hızlandırıcı üzerinde çalışan bir tek araştırma grubumuz var Ankara’da.

Hızlandırıcı proton ve elektron gibi temel parçacıkların ve atom çekirdeklerinin hızını çoğaltan alet.

-Tıpta, sanayide, savunma sanayiinde de kullanılıyor.

-Fakat araştırmayla ilgili hızlandırıcı yok.

–Türkiye’de, 2010 yılında hızlandırıcı, deneysel yüksek enerji fiziği ve nükleer fizik konularında 1200 bilim adamının çalışıyor olması gerek. Şu anda sadece 80 kişi var. Önce bilime ve bilim adamına yatırım yapmak lazım.

-Üniversitelerin fizik bölümlerinin bu alanda çalışmasını sağlamak, çalışma yapacak olanları yüreklendirmek lazım.

Büyük bir servetin üzerinde oturuyoruz, küçük bir bilimsel yatırımla toryumla enerji üretme alanının dünya devleri arasına girebiliriz.

-Türkiye bu projeyi gerçekleştirdiğinde, mevcut iç ve dış borçlarını tam 350 kez ödeyecek güce erişecektir.

-Enerjide sadece kendisine değil, Ortadoğu ve Avrupa’nın ihtiyacını da karşılayabilecek potansiyele ulaşacaktır. Petrol ve doğalgaz ithalatına gerek kalmayacak, süreci tersinden işletecektir.

-290 bin tonluk rezervi bulunan Hindistan bile enerji geleceğini toryumda arıyor.

Türkiye’nin elindeki toryum rezervleri ise sonsuza kadar yeter.

Prof. Dr. Engin Arık, alanında dünyada mevcut 100 bilim insanından birisi ve 14’üncü sırada gösteriliyordu ve Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki bilim insanlarına bilgilerini ve gelinen noktayı aktarmaya, yapılacak işlerin planlamasını anlatmaya gidiyordu. Ve hatta, kuvvetle muhtemel, proje tüm dünyaya ilan da edilecekti.

Prof. Engin Arık Hocanın bahsettiği proje gerçekleşseydi, Türkiye’nin sadece enerji alanında yıllık tasarrufu başlangıçta 50-60 milyar dolardan aşağı olmayacaktı. Düşük enerji maliyeti, ülkemizde müteşebbisin üretim maliyetlerini düşürecek, ihracatçımız dünya ile rekabet edebilecekti, içeride istihdam aratacaktı. Üstelik çevre ve atmosfer temizliğine ciddi katkılar sağlanacaktı. 

Zaman içerisinde de, yıllık 100 milyar doların üzerinde ihracata ulaşılacaktı. Yıllık 60-70 milyar dolar ithalattan da kurtulmuş olacağımızı gözönüne aldığımızda, ekonomimize Yıllık 160-170 milyar dolar katkı demekti bu.

Isparta/Eğirdir’de gerçekleştirilmesi planlanan “Türk Hızlandırıcı Merkezi’nin Teknik Tasarımı ve Test Laboratuvarı’nın Kurulması” konulu DPT projesinin IV. Çalışma toplantısı için Isparta’ya giden uçak şüpheli bir şekilde düştü ve bu kazada Prof. Engin Arık Hocayla birlikte uçakta bulunan Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet, Araştırma Görevlileri Özgen Berkol Doğan, Engin Abat ve Mustafa Fidan da hayatlarını kaybettiler. 

Kazada Engin Hoca ve ekibinin bilgisayarları ve çalışma notları da kayboldu. Kazada tek kurtulan, o gün başka bir işi çıktığından uçağa binmeyen yani son anda işinin çıkması nedeniyle Isparta’ya gitmekten vazgeçen Prof. Engin Arık Hocanın eşi Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Arık Hoca idi.

Projenin 10-15 yıl süreceğini ve bu sürenin sonunda proje gerçekleştiğinde Türkiye’nin enerji devi olacağını söylemişti Engin Hoca ve işaret ettiği tarih 2022 sonları veya 2023 başları idi. Ama olmadı, kendisini ve ekibini koruyamadık, sahip çıkamadık.

Bu kazanın MOSSAD ve/veya başka bir yabancı istihbarat kuruluşunun yada kuruluşlarının planlı bir işi olduğu aylarca konuşuldu, hatta bu konularda ses kayıtları yayınlandı ve basına yansıyan bir telefon konuşmasında uçağın düşürülmesinde İsrail’in parmağının olduğu kayıtları ortaya çıktı ama konu aydınlatılamadı. Zaten maalesef olan da olmuştu artık. Sonraki yıllarda da konu aydınlatılamadı.

Kaza sonrası uçağın karakutusu Türkiye’de çözülemeyince Almanya’ya gönderiliyor, Almanya’da da çözülemeyince ABD’ye gönderiliyor ve ABD’de de kayboluyor. İlginç değil mi?

Toryum nükleer santrali başta olmak üzere, ekibiyle birlikte dev projelere imza atacakken, 30 Kasım 2007’de henüz 59 yaşındayken şüpheli bir uçak kazasında hayatını kaybeden Prof. Dr. Engin Arık Hocamıza ve ekibine Allah’tan rahmet diliyorum, mekanları cennet olsun..

Umarım yerleri doldurulabilmiştir ve umarım devletimiz Prof. Engin Arık Hocamız gibi bilim insanlarımıza sahip çıkıyordur artık.. Umarım!..

Daha önceki yıllarda da yazdım, tekrar etmek isterim: Türkiye’miz Bor, Toryum, Grafen ve Kenevir’den hakkıyla faydalanacak projeleri ne yapıp edip bir an önce hayata geçirmeli; uzun vadeli ve bir devlet politikası olarak su, tarım ve güvenli gıda politikaları hazırlamalı. Bunlara bugün başlansa, tam olarak hayata geçirilmesi belki de 20-25 sene sonrasıdır.

Hissiyatım odur ki, bu çalışmalar kaldığı yerden, daha dikkatli ve gizlice devam ediyordur. Ve zaten bu asır bizim asırımız olacaktır İnşaallah…

Yorumlar (0)
12
az bulutlu