banner4
03.03.2020, 17:28

MÜLTECİ

Son günlerde yaşanan mülteci, göçmen veya sığınmacı sorununu tarif etmekte sıkıntı yaşıyorum, hele ki insani boyutunu. Televizyondaki görüntüler, internet dünyasında ve sosyal medyada yayılan görüntüler…

Özellikle de çocukların küçücük botlara bindirilip nehirde sürüklenmeleri… Yunanistan güvenlik kuvvetlerinin mültecilere veya göçmelere ya da sığınmacılara, hangi adı koyarsanız koyun insani boyutunun tek bir adı var; çocuk onlar… ve bu çocukların birkaç gündür yaşamış oldukları dram, bu dramın git gide büyümesi ve bunun artık ahlaki sınırları da zorlamasıyla zannedersem topluca bir utanç tablosunda yer almaya başlıyor.

Bizi biz yapan, başı dertte olan ya da öldürülmekten/katliamdan kaçan her inançtan, her kimlikten, her düşünceden insan topluluklarının nefes aldığı bir Anadolu coğrafyası şimdi ise başka bir dramı yaşıyor ya da başka bir durumu yaşamış oluyor. Bunu kabullenmemek gerekiyor. Siyaset hangi tavrı alırsa alsın, ya da konjonktür neyi dayatırsa dayatsın, devletsel ilişkiler neyi emrediyorsa etsin, içinde insanı yok sayan, hele ki çocukları yok sayan ve hiçbir duruşu, tavrı ya da siyasi tercihi kabullenmemek gerekiyor.

İnsan bunun dışında tutulmalı,. İnsana zarar verecek ya da insanın zarar göreceği hiçbir eylem biçimi yada strateji insani değildir. Hangi amaçla yapılsın, adı bir insani tercih olarak bile konulsun ahlaki ve vicdani değildir. Bizim yıllardır bütün dünyaya söylemiş olduğumuz, söylemekle yetinmeyip hayata geçirmiş olduğumuz ‘mültecileri kucaklama, onları katliamlardan koruma ve kollama’ dünyamız ağır bir yara almıştır. Nedenleri ne olursa olsun biz burada yüzde yüz haklı bile olsak bu durum değişmeyen bir gerçektir.

Bu durum haklılıkla ya da haksızlıkla izah edilebilecek bir durum değildir. Bu, birilerinin acı çekmesidir. Dikkat ederseniz, Afganistan’dan, Pakistan’dan, Bengal’den, Somali’den gelenler dışında Suriye uyruklu olan insanların çoğu 20-25 yaşlarında. Bu insanlar Türkiye’ye geldikleri zaman çocuk olarak geldiler. Çocukları saymadığınızda bile Türkiye’ye çocuk olarak gelip, 10 yıldır Türkiye’de yaşayanlar bugün 20’li yaşlarındaki gençler. 15 yaşında gelenler bugün 25 yaşında. O genç görünen insanlar Türkiye’ye geldiklerinde çocuk idiler. Bu insanlar gençken Suriye’den kaçmadılar. Bunlar savaşın çocukları. Bir milyon insan öldü, hâlâ birileri diyor ki ‘niye bu insanlar kaçıyor, savaşmıyor, biz bunları beslemeye mecbur muyuz vs’; hayır onlar çocukken kaçtılar zaten ve şu anda gidebilecekleri yer yok. Neresi kalmış? İdlip. Suriye’de demokratik bir yönetim mi kuruldu? Özgür seçimler mi yapıldı? Vatanından koparılmış insanlar artık oraya özgürce dönebiliyorlar mı ki? Öyle bir tablo var mı ki bu insanlara geri dönmedikleri söyleniyor? Doğru sorular da sorulmuyor.

Siz doğru soru sormadığınız zaman ahlaki ve vicdani bir cevabı kendinize veremezsiniz. Problem orada. Bugün yaşadığımız yarın bizim düne kadar bizim göstermiş olduğumuz o insani duruşumuzu yok edecektir ve çok zehirli bir tohum yeşerecektir. Zaten ırkçıların sürekli her türlü sorunun mülteciler üzerinden kaynaklandığını iddia etmesi, sanki Türkiye’nin ekonomik, sosyal, siyasal, politik soruları mülteciler yüzünden oluyormuş algısı oluşturuluyor. Şimdi ise biz niyetimiz bu olmasa bile onlara karşı göstermiş olduğumuz bu tavırla onları ırkçıların insafına terk etmiş oluyoruz ve biz de bu duruşumuzla kötülüklerin sebebi onlarmış gibi niyetimiz bu olmasa bile bu fotoğrafı onaylıyoruz. Burada niyetten ziyade yaşanan vardır. Yaşanan da ne yazık ki budur.

Yorumlar (1)
Memun Sekin 4 yıl önce
Her düşünceden toplulukların barındığı bu coğrafyada suçu coğrafyaya atıp kaderiniz budur diyeceğiz ya da dünyayı yönetenlerin aczi mi diyeceğiz?
12
az bulutlu