banner4
16.01.2021, 17:33

MODERN İPEKYOLU

Tarihte bilinen ipekyolu, Çin’den başlayıp Anadolu ve Akdeniz üzerinden Avrupa’nın içlerine kadar uzanan dünyaca ünlü ticaret yoludur. 

30 Aralık 2020 tarihinde yine bu sütunlarda yayınlanan “Uygur Türkleri ve Çin” başlıklı makalemizde değindiğimiz üzere, esasında ve bilinenin aksine tarihi İpekyolunun kervancıları Uygur Türkleridir.

Milattan yüzyıllar önce bu ticaret yolu vasıtasıyla yapılan bu ticarette, Çin’den gelen ve Avrupalılar için bulunmaz olan ve bir o kadar da lüks malzeme kabul edilen ipek’ten dolayı, bu ticaret yolunun adı “İpek Yolu” olmuştur. 

Bu ticaret yolunda, sadece ipek değil, baharat, porselen, kağıt ve değerli taşlar da ticarette önde gelen mallar olmuştur.

Zaman içinde değişen ve gelişen dünyada bu güzergah sadece ticaret yolu olarak değil, tarih ve kültür yolu olarak da öne çıkmaya başlamıştır.

O dönemlerde ipek yolu, batı coğrafyasına ticaret, kültür ve medeniyet anlamında önemli katkılar ve gelişmeler sağlamıştır.

Günümüze geldiğimizde, adına “Modern İpekyolu” da denilen demiryolu ulaşımı, geçtiğimiz yıl faaliyete geçirilmiştir.

Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’ın işbirliği ile 30 Ekim 2017’de işletmeye açılan ve “orta koridor” olarak adlandırılan Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun entegre edilmesi ve İstanbul Boğazına yapılan Yavuz Sultan Selim Köprüsünün demiryolu katarının geçişine imkan verecek şekilde yapılarak sisteme eklemlenmesiyle, Çin’in herhangi bir noktasından yüklerini alarak demiryolu ile Avrupa’nın içlerine kadar götürülmesi mümkün hale getirilmiştir.

Bugün için, Çin’den hareket eden 43 adet 40 feet konteyner yüklü tren katarı Kazakistan-Hazar Denizi-Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden 12 günde Kocaeli/Köseköy’e ulaşmaktadır, bu sürenin yakın bir zamanda 10 güne düşürülmesi çalışmaları devam etmektedir. Çin’den Türkiye’ye ya da tersi ulaşımın mesafesi yaklaşık 9.500 km civarında olduğu söylenmektedir. Türkiye’den de Avrupa’nın içlerine 1-3 gün arasında ulaştığını düşündüğümüzde, bu taşımacılık gerek süre ve gerek ekonomik maliyetler açısından olağanüstü avantajlar sağlamaktadır.

Çin’de ucuz işgücü başta olmak üzere diğer tüm avantajlı maliyetleri (enerji, mühendislik, taşıma maliyetleri, finansman/kredi maliyetleri vs) dikkate alarak, işin içine malın teminindeki toplam parasal avantajlar ve menfaatler girdiğinde, daha ucuza mal temin etmek isteyecek dış ticaret erbabının ve nihai tüketicilerin, diğer birçok şeyi gözardı edebileceği de hesaba katıldığında, önümüzdeki ençok 30-40 yıl içinde özellikle Avrupa ekonomisinde ciddi tahribatlar olacağı açıktır. Avrupa’da yaşanacak bu tahribatların, fabrikaların rekabet edememekten kapanması, işsizliğin artması, alışılmış refah seviyelerinin düşmesi ve sosyal patlamaların başlaması şeklinde olacağını düşünüyorum.

İşte tam bu noktada, ülkemiz bu açıdan da kilit ülke konumuna gelmektedir. Çünkü Türkiye, özellikle Yavuz Sultan Selim Köprüsünün sağladığı avantajlar sayesinde, ikame edilemez bir transit geçiş ülkesi haline gelmiştir.

Hâl bu şekilde olunca, Türkiye bu stratejik konumunu çok iyi kullanarak, bir taraftan mukayeseli üstünlüğe sahip olacağı ürünlerinin, avantajlı teslim süresi ve taşıma maliyetleri ile ihracatında ciddi artışlar sağlayabilecek, diğer taraftan Çin’den gelecek her türlü malın Avrupa’ya kısa sürede ve çok uygun taşıma maliyetleriyle teslim edilmesinde, anahtarı elinde bulundurduğundan siyasi-ekonomik vs sair stratejik avantajlara sahip olacaktır. Öyleki, bugüne kadar uluslararası ticarette önemli bir kalem olan taşıma maliyetleri (süre, bedel) ve taşımacılıkta en avantajlı olan deniz taşımacılığında, yeterli deniz ticaret filosunu kuramamış olmasından dolayı dezavantajlı konumda olan ülkemizin, bu proje ile ayağına çok daha önemli ve kârlı bir fırsat geçmiştir ve üstelik bu proje ikame edilemez durumdadır, anahtarı da, hakimiyeti de ülkemizin elindedir.

Bu avantajlarımız, sadece Çin’e ve Avrupa’ya karşı değil, bu güzergahtaki tüm ülkelerin yanısıra, Türkiye’den denizyolu aktarmasıyla malların ulaştırılacağı Akdeniz’e kıyısı olan ülkelere ve Afrika ülkelerine karşı da ve hatta Çin ile ticaret savaşını devam ettirmek zorunda olan ABD’ye karşı da olacaktır.

Türkiye geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirdiği anlaşmalar ve hayata geçirilen projelerle;

-Türk Akımı ile Rus doğalgazının, 

-TANAP ile Azerbaycan doğalgazının, 

-Kerkük-Yumurtalık boru hattı vasıtasıyla Irak Petrollerinin,

Avrupa ve dünya pazarlarına ulaştırılmasında kontrolü eline alması ve dağıtım üssü konumunu sağlayarak vanaları elinde tutmaya başlaması, 

-bunlara ilaveten Libya ile yaptığı Münhasır Ekonomik Bölge Antlaşmasıyla İsrail ve Mısır doğalgazının Avrupa’ya taşınması projesi olan “East-Med” projesini de fiilen çöp etmesinin yanısıra,

-Bu kez de geçtiğimiz yıl hayata geçirilen ve adına modern İpekyolu da denilen Çin-Avrupa demiryolu taşımacılığındaki kritik ve ikame edilemez durumdaki stratejik ülke olmasıyla,

Son yıllarda çok çok önemli ve birden fazla avantajlar yakalamıştır.

Eğer önümüzdeki dönemlerde tüm bu avantajları hakkıyla değerlendirip, siyasi ve ekonomik kazançlara çevirebilirsek, Türkiyemiz bundan sonraki kalkınma ve gelişme adımlarını hem daha büyük, hem de daha hızlı atmaya başlayacaktır.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu