banner4
17.02.2021, 16:23

HER ALANDA ADALET VE LİYAKAT

Günümüzde en çok konuşulan, tartışılan ve üzerinde yorumlar yapılan konu “liyakat” ve “adalettir”.

Dünyanın hemen her yerinde ve her alanında çoğu kez liyakat değil sadakat esas alınmaktadır. Esas olan liyakat ve adalet ilkelerinde buluşmuş karşılıklı bir sadakat olmakla birlikte, günümüzde bunu daha çok tek taraflı sadakat, bir başka ifadeyle kayıtsız şartsız biat olarak görmekteyiz.

Bugünün dünyasında, neresinden bakarsanız bakın ve hangi işi/konumu/kurumu/ölçeği esas alırsanız alın, liyakat ve adalette gözle görünür derecede eksiklik ve aksaklıklar olduğunu görürsünüz.

Liyakat ve adalet sadece kamuda veya siyasette olmalı şeklinde anlaşılmamalıdır. En küçük STK olan aileden özel sektörün her kesimine, siyasetin en küçük biriminden en üst kesimine kadar herbir kademesine, mahalle muhtarlığı ve âzâlarından belediye başkanı ve encümenlerine, bürokrasinin her kademesinden STK’ların her kademesine, özel sektördeki her bir departmandan Üniversite yönetimine kadar hayatın her alanında liyakat ve adalet olmalıdır.

Özellikle, yaptıkları iş ve icraatların tüm toplumu ilgilendirdiği ve etkilediği görev ve yetkilerin sözkonusu olduğu yerlerde görev yapanlar ile, bu tür yerlere talip olanlar için liyakat ve adalet çok daha fazla gereklilik arz etmelidir, çünkü işin bir de vebal ve kul hakkı boyutu vardır.

Liyakat ve adaletin, görev verenler açısından olduğu gibi, bir şekilde (mesela sair referanslar, baskılar, iltimas veya yalakalıkla) göreve  hasbelkader gelmiş olanlar açısından da değerlendirilmesi gerekir. Nasılmı?

Gerek siyasetin, gerek bürokrasinin ve gerekse özel sektörün her bir kademesinde, bulunduğu yere hak etmeden gelenler, göreve geldikten sonra canla başla çalışması, üretmesi ve gerek bulunduğu makama ve gerekse hitap ettiği alana değer katması gerekirken, bırakınız bunları yapacak zeka ve kabiliyete sahip olmayı, risk almadan, üretmeden durumu idare etmesi ve sadece herkesle kurduğu sempatik ilişkilerle ayakta kalmaya devam etmesi de ayrıca sorgulanmalıdır. Onu oraya getirenler gece gündüz çalışıp üretirken, her türlü sorumluluğu ve riski taşırlarken, atanan kişilerin durumu idare etmesi ve orada oturmakla halihazırda yada sonradan elde edeceği haklarını ve menfaatlerini düşünmesi ne kadar doğru olabilirki? Aynı zamanda bu bir vebal ve kul hakkına girmek olmazmı? Eee hani biz müslümandık?

Gemide bir tek kaptan olur. Ancak o geminin hedefine zamanında ve salimen varabilmesi için sadece kaptanın liyakatli ve adaletli olması yetmez; tayfasından çarkçısına, yağcısından elektrikçisine, aşçısından kamarotuna kadar herkesin görevlerini tam ve zamanında yapması gerekir.

Tam da burada ve sözüm meclisten dışarı diyerek, Rahmetli Uğur Mumcu’nun bir sözü aklıma geldi: “Haklıdan değil de güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe döner, sonunda fırıldak olurlar.”.

İslam inancında yani dinimizde liyakat ve adalet vazgeçilmez bir prensiptir.

Kur’an-ı Kerim’de liyakat ve adaletle ilgili birçok ayet yani emir vardır. Örnek:

Nisa Suresi 58’inci ayette; “...Allah size şunları emrediyor: Emanetleri ehline veriniz ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hüküm veriniz. ..”,

Mü’minûn Suresi 8’inci ayette; “Ve onlar ki, emanetlerine ve sözlerine riayet ederler.”,

Buyrulmuştur.

Liyakat ve adaletle ilgili olarak bizlere örnek olması gereken ibretlik bir olay, Mekke’nin fethinden hemen sonra olmuştur:

Kabe’nin anahtarlarını taşımak, anahtarlara yani bu görev ve yetkiye sahip olmak hem kabileler/aşiretler arasında ve hem de ileri gelenler arasında araplar için olağanüstü bir itibar meselesidir ve Mekke’nin fethinden önce Kabe’nin anahtarları Osman Bin Talha’dadır. Ve bu şahıs görev, yetki ve sorumluluğunu hakkıyla ve büyük bir titizlikle yerine getirmektedir; yani hem ehil ve hem de âdildir. Ancak Müslüman değildir ve fethin akabinde de Müslüman olmamıştır.

Kabe’nin fethini müteakip, kendisi işini hakkıyla yapıyor olmakla birlikte Müslüman olmaması nedeniyle Kabe’nin anahtarlarının artık kendisinden alınması gerektiği müslümanlar arasında tartışılır. Peygamberimizin amcası olan Hz. Abbas anahtarların kendisine teslim edilmesini talep eder ve peygamberimiz de bu talebi yerine getirerek anahtarları amcası Hz. Abbas’a teslim eder. Bunun üzerine, işi ehline veriniz mealindeki Nisa Suresi 58’inci ayet nâzil olur ve Allah’ın bu emri nedeniyle de peygamberimiz anahtarları amcasından geri alarak Osman Bin Talha’ya geri verir. Osman Bin Talha şaşırır ve nedenini sorduğunda, inen ayeti kerime ve buradaki emir anlatılınca, O da Müslüman olur.

Konuştuğumuz zaman hepimiz dürüst, âdil ve liyakatliyiz ancak, gerçekten öylemi değilmi? Bunu kendimizle ve vicdanımızla başbaşa kaldığımızda, kendimize samimiyetle bir sorsak, kendimize cevabımız ne olur acaba?

Hz. Ömer’in söylediği güzel bir söz vardır: “Kişiliğini makamdan alanlar, makamdan sonra kişiliksiz kalırlar.”

Kendilerine teslim edilen görev, yetki ve makamları, millete hizmet için verilmiş fırsat ve emanet olarak görüp, canla başla çalışan, dürüst, fedakar, âdil ve liyakatli her kesim ve her kademedeki herkesi sevgi, saygı ve şükranla selamlıyorum. Allah onlara güç, kuvvet versin..

Yorumlar (10)
Şükrü YILDIZ 3 yıl önce
“İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır. En mükemmel adalet ise vicdandır.” Victor Hugo
KEŞKE HERKESİN ÖMRÜ VİCDANI KADAR OLSA
Hami ARICI 3 yıl önce
Gerçekleri örnekleriyle dile getirmişsiniz bu güzel yazınız için içten teşekkürlerimi sunarım
Şunuda belirtmek isterimki;
Hz.Ömerin dediği gibi siz bildiğim kadarıyla kişiliğinizi makamla almadınız eğilmediniz bükülmediniz ne mutlu size
Saygılarımla
Ülfer Cilve 3 yıl önce
Öyle güzel ifade etmışsniz çodogru
Yusuf Güney 3 yıl önce
Güzel bir yazı olmuş. Eline sağlık Mehmet kardeşim.
Yusuf Güney 3 yıl önce
Güzel bir yazı olmuş. Eline sağlık Mehmet kardeşim.
Gürkan NAMLI 3 yıl önce
Sn Müsteşarım Bu kez tamamına katılıyorum. Çok güzel olmuş
Az gelişmiş, gelişmemiş ya da gelişme niyeti olmayan ülkelerin yöneticilerinin tercihi hep böyle olmuş bu durumu idrak edenler çoğunluk olana kadar değiştirmek mümkün olmuyor.
Yaşar Çiftçi/Kimya Yüksek Mühendisi 3 yıl önce
Kaleminize sağlık Saygıdeğer Müsteşarım, Ülkemizde Ulu Önder Atatürkten sonra liyakat sistemi hiç olmadıki zaten bu durumdan ne liyakatdiz kişiyi oraya atayan siyasi otorite rahatsz oldu nede hak etmediği göreve atanan el pençeci liyakatdiz kişiler rahatsız oldu bu böyle geldi böylede gider maalesef çok değerli bir yazı olmuş Saygıdeğer Müsteşarım
Fettah Altindag 3 yıl önce
Sayın müsteşarım yazınızı aynen paylaşıyorum ağzınıza saglik
Ertuğrul Çolak 3 yıl önce
Doğru söze ne denir. Allah hepimizi liyakat ehli yapsın. Hayırlı kandiller
Bütün Yorumları Görmek İçin Tıklayın
12
az bulutlu