banner4
28.12.2019, 11:29

FELSEFECİLERİNTUTARSIZLIĞI-6

İmamGAZALİ

Tehâfüt El-Felâsife (Felsefecilerin Tutarsızlığı)

...

Denilirse ki; Biz aklı gereklilik olarak gerekli konu olmadan, gerekenin tüm koşullarının tamamlanmasının düşünülemeyeceğini biliyoruz. Buna izin veren kimse, aklı gereklilik karşısında büyüklenmektedir.

Deriz ki; Karşıt olanlar size: “tüm tümelleri çokluğu gerektirmeden bilen ve bu bilgi kendisinde çokluğu gerektirmeyen ve bilinenin sayısız olmasına karşılık, bilginin sayısız olmadığı bir tek kendisinin var olduğunu söyleyenlerin sözünün boş söz olduğunu biz zorunlu olarak biliyoruz derlerse” sizinle karşıtlarınızın arasını ayıran nedir. Gerçekten karşıtlarınızın bu görüşü sizin, Allah konusundaki görüşlerinizin aynısıdır. Bu görüşünüz bize ve bizim bilgilerimize oranla son derece boş sözdür. Ancak siz diyorsunuz ki: “Başlangıcı olmayanın bilgisi, sonradan var olanla kıyas edilemez.” Böylece sizden bir kısmı bunun olanaksız olduğunun farkına vararak dediler ki: “Allah, ancak kendi özvarlığını bilir. O akleden akıl ve uygun aklolunandır, bunların tümü de birdir.” Bir kişi derse ki, akıl sahibinin, aklın ve akla uygunun birleşmesinin olanaksız olması zorunlu olarak bilinmektedir. Çünkü evren için kendi yaptığı şeyi bilmeyen bir yaratıcının takdirinin var sayılması zorunlu olarak olanaksızdır. Bundan dolayı başlangıcı olmayan, kendi özvarlığından başka bir şeyi bilmezse, Allah sizin söylediklerinizden ve tüm sapkınların söylediklerinden yücedir, eksikliklerden öte ve uzaktır, kuşkusuz ki yaptığı şeyi de bilmiş olmaz.

Aksine biz bu konuyu yani evrenin başlangıçsız olması konusunu kanıtlarla çürütülmesini, geçmiyor ve diyoruz ki: “evrenin başlangıçsız olması, olanaksızdır, çünkü bu altıda biri, dörtte biri ve yarısı olmasına rağmen sayısının sonu olmayan ve tekleri sıraya ve sayıya sığmayan gök cisimlerinin devirlerinin kanıtına gerekçe olur. Bu yüzden Satürn yıldızının dönüşü, Güneşin dönüşünün onda birinin üçte biri kadar olur. Jüpiter yıldızının dönüşleri ise Güneşin dönüşünün altıda birinin yarısı kadardır. Çünkü Jüpiter on iki yılda bir devir yapar. Hem nasıl Satürn yıldızının devirlerinin Güneşin devirlerinin de sayısı sonsuzdur. Üstelik otuz sayısı sonsuz ise, onun onda birinin üçte biri olmasına rağmen altı bin yılda bir kere dönen yıldızların dönüşlerine de son yoktur. Aynı şekilde gece ve gündüzde bir kere dönüş yapan Güneşin doğudan başlayan hareketi de sonsuzdur” diyen karşıtlarınıza nasıl karşılık verirsiniz.

Bir kişi, “bunların olanaksız oluşu, zorunlu olarak bilinmektedir” derse onun sözünden nasılkurtulacaksınız. Üstelik bir kişi derse ki; “bu gök cisimlerinin devirlerinin sayısı, çift midir, tek midir veya hem çift hem tek midir ya da ne çift ne tek midir”. Eğer “hem çift hem tek veya ne çift ne tektir” derseniz bunun gerçek dışı olduğu zorunlu olarak bilinir. Eğer “çifttir” derseniz çift, bir eklenmesiyle tek olur. Bu yüzden sonsuz olan şeye tek nasıl muhtaç olmuştur. Eğer “tektir” derseniz; tek bir eklenmesiyle çift olur. Bundan dolayı teki çift haline getiren “bir”e nasıl muhtaç olmuştur. Budurumda sizin “ne çifttir ne de tektir” demeniz gerekir.

Denilirse ki; Ancak sonlu olan şey, çift ve tek diye nitelendirilir, sonsuz ise nitelendirilemez.

Deriz ki; Yukarıda geçtiği gibi, altıda biri, onda biri bulunan birlerden bir araya gelmiş bir topluluk, çift ve tek niteliğiyle nitelendirilemez. Bunun gerçek dışı olduğu dikkate gerek kalmaksızın zorunlu olarak bilinir. Siz bundan nasıl sıyrılacaksınız.

Denilirse ki; Sizin sözünüzün yanlış tarafı “bir’lerden bir araya gelmiş bir bütün” sözünüzdür. Çünkü gök cisimlerinin dönüşleri yok olmuştur. Geçmiş ortadan kalkmıştır, gelecek henüz var olmamıştır. Tüm ise hazır olan varları gösterir ki burada var olan yoktur.

Deriz ki; Sayı; çift ve tek’e bölünür. Sayılan şey; ister var olan, ister yok olan bir var olsun, bunun yani tek ve çift dışına çıkması olanaksızdır. Biz, belirli sayıda atlar varsaydığımız zaman, onların çift veya tek olmaktan öteolmayacağına inanmamız gereklidir. Biz onları ister var sayalım, ister yok sayalım eğer, bu atlar var olduktan sonra yok olmuşlarsa bu önerme yine değişmez. Kaldı ki biz, onlara şöyle diyebiliriz: “Sizin bu kuralınıza göre; nitelik bakımından birbirinden farklı tek’lerden oluşan ve sonu olmayan hazır var olanların bulunması olanaksız değildir. Bu, ölümle bedenlerden ayrılan insanoğlunun ruhlarıdır. Bunlar, çift ve tek diye nitelendirmek olası olmayan varlıklardır. Siz, bunun gerçek dışı olduğunun zorunlu olarak bilindiğini söyleyene ne karşılık verirsiniz. Gerçekten siz de başlangıcı olmayan iradenin, sonradan var olanlara ilişmesinin zorunlu olarak gerçek dışı olduğunu iddia etmiştiniz. Ruhlarla ilgili bu görüş İbni Sina'nın tercih ettiği görüştür ki bu Aristoteles’in görüşü olsa gerektir

Denilirse ki; Doğru olan Eflatun'un görüşüdür. Bu görüşe göre özvarlık başlangıcı olmayandır ve bir’dir, ancak bedenlere bölünmüştür. Bedenlerden ayrılınca tekrar aslına dönerek yine birleşir.

Deriz ki; Bu, daha uygunsuz ve daha kötü bir anlatımdır. İnanılacaksa aklın zorunluluklarına aykırı olarak inanılması gerekir. Çünkü biz karşılık olarak deriz ki; Ahmet'in nefsi Mehmet'in nefsinin aynı mıdır başka mıdır. Eğer aynı ise bu; zorunlu olarak gerçek dışıdır. Çünkü her birey kendi nefsinin bilincine varır ve onun başkasının nefsi olmadığını bilir. Eğer Ahmet'in nefsi ile Mehmet'in nefsi aynı olsaydı, her bağlılıkta ruhlarla birlikte ve ruhların kişisel nitelikleri olan bilgileri de eşit olması gerekirdi. Eğer “Ahmet'in nefsi Mehmet'in nefsinden başkadır, ancak bedenlere ait olması bakımından ayrılmıştır” derseniz,deriz ki: Hacim bakımından büyüklüğü ve ölçü bakımından niceliği olmayan bir’in bölümlenmesinin olanaksız olduğu aklen zorunludur. O zaman nasıl olur da bir, iki, hatta bin olur, sonra da döner yine bir olur. Bu, ancak büyüklüğü ve niceliği olan şeyler için düşünülebilir. Irmaklar ve derelere bölünüp sonra denize dönen deniz suyu gibi. Niceliği olmayan şey ise nasıl bölünebilir.

Tüm bunlardan amaç, şunu açıklamamızdır;  Felsefeciler, başlangıcı olmayan iradenin, sonradan var olanlara ilgili olması konusunda “zorunluluk iddiası dışında” karşıt olanları inançlarında güçsüz bırakamamışlardır.

Felsefecilerin görüşlerinin aleyhinde olarak, kendi inançlarına aykırı biçimde bu konularda  zorunluluk durumunu öne sürenlerden kendilerini sıyıramamışlardır. Bu durumun çıkışı hiç yoktur.

...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu