banner4
17.05.2020, 13:38

FELSEFECİLERİNTUTARSIZLIĞI-41

İmamGAZALİ

Tehâfüt El-Felâsife (Felsefecilerin Tutarsızlığı)

...

YİRMİNCİ SORUN

Felsefecilerin, bedenlerin yeniden dirilişini, ruhların bedene gönderilişini, cehennemin bedensel olarak varlığını, cennetin, hurilerin ve insanlara söz verilen diğer şeylerin varlığını inkar etmelerinin ve “tüm bunların halkın sıradan tabakasına ruhsalödül ve cezanın anlatılması için, ki bu dereceler bedensel derecelerden daha üstündür, örnek olarak verildiğini” söylemelerinin geçersiz kılınmasıyla ilgilidir.

Felsefecilerin bu görüşleri tümüyle Müslümanlarıninançlarına karşıtlıktır. Önce biz onların ölümötesi yaşamailişkin konulardaki inançlarını anlatmaya çalışalım. Sonra tümüyleİslam’a aykırı olan konularına karşı çıkalım.

Felsefeciler dediler ki; Ruh, ölümden sonra ya bir zevk içerisinde, ki o zevkin büyüklüğünü insan nitelemesi kuşatamaz, ya da bir sıkıntıiçerisinde,ki bu sıkıntının büyüklüğünü de insan nitelemesi kapsayamaz” sonsuz olarak kalıcı kalır. Sonra bu sıkıntı, sonsuz da olabilir, zaman boyunca ortadan kalkabilir de.

Ayrıca, insanlar dünyasal zevklerde ve derecelerde sayısız farklılıklar gösterdikleri gibi, sıkıntı ve zevkin dereceleri konusunda sayısız farklılıklar sunarak sınıflara ayrılırlar. Sonsuz zevk, temizlenmiş mükemmel ruhlar içindir. Sonsuz sıkıntıkötü ve eksik ruhlar içindir. Zamanla bitecek olan sıkıntı ise; kirlenmiş ancakergin ruhlar içindir. Bunlar erginlik, arınma ve temizlik ile kesin mutluluğa ulaşabilirler. Erginlik; bilgi ve bilmekledir, arınma ise uygulamayladır.

Bilgi ve bilmeyegereksinim şekli şöyledir; Akılsal gücün gıdası ve zevke dayalı düşünülebilirleri kavramasındadır. Tıpkı aşırı istek gücünün zevki; istenilen şeye ulaşmasında, görme gücünün zevki de; güzel şekillere bakmasında olduğu gibidir. Diğer güçler de böyledir.

Ancak ruhun akledilenlere bilgili olmasını önleyen şey; beden ve onun uğraşları, duyular ve aşırı isteklerdir. Dünya yaşamında, bilgisiz olan ruhun doğruyu, ruhsaltadıyitirereksıkıntı çekmektir. Ancak bedenle uğraşmak ona kendisini unutturur ve acısını avutur. Tıpkı korkanın acı duymaması, uyuşturucu bağımlısının ateşi hissetmemesi gibi olur.Budurumda ruh; eksik olunca, sonunda bedenin uğraşı üzerinden kalktığı zaman ölünce uyuşturucu içerek uyuşmuş gibi olur veateşe değdirilirse acı duymaz. Ancak uyuşturucun uyuşukluğu yok olunca bir kerede de toptan birşekilde büyük acı duyar. Düşünülebilirleri kavrayan ruh, bundan dolayı gizli bir zevkle zevklenen olur. Ancak bu zevki yaratılışının gerektirdiğinden az olur. Nedeni de; bedenin uğraşıları ve nefsin bedensel isteklere alışmasıdır.

Bunun örneği; acı çeken hastanın örneğidir. O, güzel ve tatlı şeyleri, çirkin görür, kendi konusunda en iyi zevk nedeni olan gıdaları nefretle karşılar. Kendisine ilişenhastalık nedeniyle bu gıdalardan tat alamaz.

Bilgilerleyetkinleşmiş olan ruhların üzerinden ölümle bedenin yükü ve uğraşıları atılınca onun da örneği; en güzel zevk ve en tatlı yemek sunulan kimsenin örneğidir. Bu kişiye geçici bir hastalık ilişmiş ve o zevki kavramaktan kendisini alıkoymuştur. Hastalık ortadan kalkınca o, bir anda büyük zevkin farkına varır.

Ya da bunun örneği; herhangi bir kişiye karşı aşırı tutkusu olan kişinin durumu gibidir. O kişi uykudayken veya bayılmışken ya da sarhoşken sevdiği kimse yanına gelip uzanır. Ancak o, bunun farkında bile değildir, seven kişi aniden ayılıverirse, uzun süre bekledikten sonra bu anlık buluşmanın zevkini bir defada hisseder.

Bu zevkler; Akılsal ve ruhsal zevklere oranla çok küçük ve basittir. Ne var ki bunu insana anlatmak olanaksızdır. Ancak insanların bu maddesel yaşamda gördükleri örneklerle anlatılabilir.

Bu, şuna benzer; Çocuğa veya iktidarsız bir kişiye  cinsellik zevkini ve tadını anlatmak istediğimizde bunu, ancak örneklerle anlatabiliriz. Çocuğa onun için şeylerin en tatlısı olan oyunla, iktidarsız kişiye de; son derece açlık durumunda güzel yemek yemenin verdiği zevkle anlatabiliriz. Böylece, önce zevkin var oluşunu kural olarak kabul eder, sonra da örnekten anladığı zevkin cinselliğinondaki zevki aynısıyla anlatılamadığını, bu zevkin ancak tadılarak kavranabileceğini öğrenir.

Akılsalzevklerin bedensel zevklerden daha üstün olduğunun kanıtı iki konudur;

Birincisi; Meleklerin durumu, yırtıcı hayvanların ve domuzların durumlarından daha üstündür.

Meleklerin, cinsellik ve yemek gibi bedensel zevkleri yoktur. Yalnızca melekler için eşyanın gerçeğinin farkında olmak ve tüm boyutlarınRabb’ına“yer ve varlık sırası bakımından değil”nitelikler bakımından yakın olmak gibi kendi nefislerine ayrılmış olan Allah’ın güzellik ve tamlığının bilincine varmanın zevki vardır. Yer ve varlık sırası bakımından değil, çünkü varlıklar,Yüce Allah’tan sırayla ve aracılarla meydana gelmiştir. Kuşkusuz ki bu aracılara yakın olanların sırası, geride kalanlardan daha yücedir.

İkincisi;İnsan bazen akılsal zevkleri bedensel zevklere tercih eder. Örneğin insan; düşmanını yenebilmek için, cinsellik ve yemek ile elde edilen zevklerin tümünü bırakabilir. Üstelik düşük olmasına rağmen insan satranç ve tavlada yenerek elde edeceği zevk için gün boyu yemek yemeyi bırakır, açlığın acısını bilehissetmez. Görkemlik ve yöneticilik tutkunu da böyledir. Görkemliğinin yıkılmasıyla, sevgilisiylebirlikteliğindekidoyumluluk arasında herkesin bileceği gibi kararsızlık gösterir o, görkemi tercih ederek istemini bırakır. Görkemliğini korumak için sevgilisiyle birlikteliğini küçümser ve onun için görkemlilik, onun açısından kuşkusuz ki ona daha çokhoşnutlukverir.

Üstelik yiğit kişi, yiğitlerden bir kalabalığın önünde ölüm tehlikesini küçümseyerek ve öldükten sonra olmasını sandığı övgü ve alkışa imrenerek akına geçer.

Budurumdaölümötesi yaşamla ilgili akla ilişkin zevkler dünya ile ilgili bedensel zevklerden daha üstündür. Eğer böyle olmasaydı Resulullah, Yüce Allah: “Doğru kullarım için gözlerin görmediği, kulağın işitmediği ve insan kalbine gelmeyen nimetler hazırladım, buyuruyor.” demezdi. Yine Yüce Allah, Secde Suresi 32.17 ayetinde bizlere,“Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez.”şeklinde bildirmezdi. Bilgiyegereksinim şekli bundan  oluşur.

Tüm bilgiler içerisinde en yararlısı yalnızca akla ait bilgilerdir ki bu; Yüce Allah’ı, onun özelliklerini, meleklerini, kitaplarını ve nesnelerin ondan nasıl var olduğunu bilmektir. Bunun ötesinde kalan bilgiler, eğer buna gerekçe oluyorsa, ancak bu nedenle yararlıdır. Ancak dilbilgisi, sözcük, şiir ve diğer değişik bilimler gibi akla ait bilgiye neden olmuyorsa, diğer sanatlar gibi birer sanat ve meslektirler.

Dinselhükümlereuymakbakımından yapılan iş ve ibadete gereksinim ise; Ruhun arınması içindir. Çünkü bu bedenle bulunan ruh; eşyanın gerçeğini kavramaktan engellenmiştir. Bu engellemenin nedeni; bedenin doğallığına karışmış olması değil, aksine bedenle uğraşıp onunisteklerine ve gereklerine uymasıdır. Bu istek ve arzular ruhun bir şeklidir. Uzun süre arzuların peşinde giderek, zevk verici duyularla sürekli arkadaşlık etmenin sonucunda bu nitelikler ruhta yerleşir. Beden ölünce ruha yerleşmiş olan bu özellikler iki bakımdan ona acı verir;

Birincisi; Ruhu kendi özel zevklerinden alıkoyar. Bu zevkler meleklerle buluşmak, Allah'a özgü ve güzel konulardan bilgili olmaktır. Ancak bu sırada ruhu, ölümden öncesi gibi bu acıları duymaktan alıkoyan ve oyalayan beden yoktur.

İkincisi; Ruhla birlikte, dünyaya, dünyasal nedenlere ve zevklere eğilim ve hırs olduğu gibi kalır, ancak elinden aracı alınmıştır. Çünkü ruhun bu zevklere ulaşması için aracı bedenidir. Bu durumda onun durumu; bir kadına aşık olup, yüksek makam başında bulunmaya alıştığı, çoluk çocuğuyla mutlu olması, malıyla rahatladığı ve bu görkemle sevindiği halde, sevgilisi öldürülen, yüksek makam başında bulunmaktan atılan, çoluğu çocuğu tutsak edilen, malı düşmanlarınca alınan ve tüm görkemi yerle bir olan kişinin durumu gibidir. Bu kişi saklanılmayacak kadar acılar duyar. Ancak yaşamdaolduğu sürece, eski durumlarının tekrar geri geleceğinden ümidini kesmez. Çünkü bilir ki, dünyanın işi gereğibiri gelir, biri de gider, ya ölüm nedeniyle bedenini yitirerek artık ümidi tamamen kesilirse durumu ne olur?

Bu gibi durumlara düşmekten kurtulmak; Ancak nefsini,isteklerinden çekmek, dünyadan yüz çevirmek, dünyaya ait işlerden uzak durarak kendinibilgilendirmek ve Allah’ınbuyruklarına sarılmakla olası olabilir. O artık dünyadayken, öteki dünyaya ait konularla ilgisini artırır. Bu durumda ölünce, tutsaklıktan kurtulmuş, tümisteklerine ulaşmış gibi olur ki, onun cenneti işte budur.

Ne var ki, ruhtan tüm bu nitelikleri almak ve tümüyle yok etmek olanaksızdır. Çünkü bedensel zorunluluklar onu kendisine çeker. Buna rağmen, ruhun bu ilişkilerini güçlendirmesi olasıdır. Bunun için Yüce Allah, Meryem Suresi 19.71 ayetinde, “Ey insanlar!Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak karara bağlanmış bir iştir.”diye buyuruyor.

Ancak, bunlarla dünya nimetleri ilişkisi zayıflarsa ölünce onlardan ayrılmak fazla acı vermez, bilgili olacağı Allah’a özgü konulardan dolayı büyük hoşnutluk duyar.

Dünyadan ayrılır ayrılmaz bu ilişkilerden ve onlara karşı istek duymaktan kolayca vazgeçer. Bu vatanından ayrılıp yüce bir konuma ve üstün bir makama yükselen kişinin durumuna benzer. Onun ruhunda vatanından ve ailesinden ayrılmış olma durumundan dolayı bir acı meydana gelir ve bir dereceye kadar acı duyar, bununla birlikte yenilenen mülk ve yüksek makam sevinci o duyguyu siler, yok eder.

Buözellikleritümüyle sıyırıp atmak olası olmadığı için, dinsel hükümlerde ahlak konusunda karşılıklı iki taraf arasında orta bir yol izlenmiştir. Çünkü ılık su, ne sıcak, ne de soğuktur. O hemen hemen her iki nitelikten de uzaktır. Bunun için kişinin mal tutmakta aşırı gitmemesi gerekir. Aksi durumda onda mal hırsı egemen olur. Harcamada da aşırı gitmemelidir. Yoksa savurgan olur. Her işten kaçınan olmamalıdır korkak olur, her işe dalan olmamalıdır ki kızgın olur. Cömertliği istemelidir, çünkü o cimrilikle savurganlığın ortasıdır. Yiğitliği istemelidir çünkü o korkaklıkla kızgınlığın ortasıdır. Diğer tüm huylar da böyledir.

Ahlakbilgisi uzundur, dinsel hükümlerin ayrıntılarında son derece ileri gitmiştir. Ahlakı eğitmenin yolu; tüm işlerde dinsel hükümlere uymakla olasıdır, yeter ki insan isteklerine uymasın ve arzularını kendisine ilah edinmesin. Aksine, dinsel hükümleri izleyerek adım atmalı, kendi isteğine değil, onun işaretlerine bağlanarak, ahlakını düzeltmelidir. Kendisinde bilgi ve ahlak bakımından bu erdemler eksik olan kişi, yok olmuştur. Bunun için Yüce Allah Şems Suresi 91.9 ayetinde,“Özvarlığı olan nefsiniarındırankurtuluşa ermiştir.”diye bildiriyor.

Bilgili ve uygulamalı erdemlerin her ikisini de kendinden toplayan kişi bilgide ileri olan ve  Allah'a ibadet eden kuldur. O kesin mutludur. Kendisinde uygulamalı erdem bulunmayıp da, bilgisel erdem bulunan kimse ise bilgiliancak günahkardır. Bir süre ruhsal sıkıntı çeker, ancak sıkıntısı devam etmez. Çünkü onun özvarlığıbilgiyle olgunlaşmıştır. Ancak bedensel istekler onu kirletmiştir. Ruhun özünün aksine bu kirlilik, geçicidir. Yenilenen nedenlerle bu kirler yenilenmez ve uzun zaman sonra yok olur.

Kendisindebilgisel erdem olmayıp da uygulamalı erdem olan kişi kurtulur ve acılarından korkusuz olur, ancak eksiksiz mutluluğun zevkine eremez.

Felsefeciler; ölen kişinin kıyametinin koptuğunu ilerisürdüler.

Dinsel hükümlerde kıyametle ilgili olarak söylenen konular ve duygusal şekillerden amaç; örnek vermektir. Çünkü zihinler bu zevkleri kavramakta güçsüzdür. Bunun için anlayabilecekleri örnekler verilmiştir. Sonra da kendilerine bu zevklerin anlatılanların çok üstünde olduğu anımsatılmıştır. İşte felsefecilerin görüşleri bundan oluşur.

Biz diyoruz ki; Bu konuların çoğunluğu Allah’ın hükümlerine aykırı değildir. Çünkü biz ölümötesi yaşam boyutunda, bu dünyada duyulabilen zevklerden daha yüce zevk türlerinin bulunduğunakarşıçıkmıyoruz. Ruhun bedenden ayrılınca kalıcı olacağını da karşıçıkmıyoruz. Ancak biz bunu Allah’ın hükümleri aracılığıyla öğrenmiş bulunuyoruz. Çünkü Allah’ın hükümlerinde ölümden sonraki yaratılış söylenmiştir. Tekrar dönüş ancak ruhun devamlılığıyla olası olabilir. Yalnızca biz onların bu konuları soyut akılla bilme savlarına karşı çıkıyoruz.

...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu