banner4
03.04.2020, 12:01

FELSEFECİLERİNTUTARSIZLIĞI-31

İmamGAZALİ

Tehâfüt El-Felâsife (Felsefecilerin Tutarsızlığı)

...

ONİKİNCİ SORUN

Felsefecilerin“İlk”in kendi kendisini bildiği konusunda kanıt getirmekten çaresiz bırakılmasına ilişkindir.

Biz deriz ki; Müslümanlar, evreninAllah'ın iradesiyle sonradan var olan olduğunu bildiklerinden, iradeyi bilgi ve bilmeyekanıt getirdiler. Sonra irade ve bilgiyi birlikte yaşamakanıt getirdiler. Sonra yaşamkanıtını her canlının canlı olduğu için kendi özvarlığının bilincine varacağına kanıt getirerek aynı şekilde yaşam sahibinin kendisini bileceğini belirttiler ve bu son derece sağlam ve  akla uygun bir yöntem oldu.

Size gelince ise, irade ve meydana getirmeyi reddettiğinize, Allah’tan çıkan şeyin doğal ve zorunluluk yoluyla, zorunlu olarak oluştuğunu öne sürdüğünüze göre,  bu durumda onun kendisinin özelliği bakımından kendisinden yalnızca ilk nedenlinin var olduğu, sonra bu ilk nedenliden ikinci nedenlinin gerektiği ve bu sıralama tüm yaratılmışların sıralanmasına kadar devam ettiği şeklinde kişiliklere sahip olması, bununla birlikte onun kendisinin bilincine varmaması ne kadar uzak bir olasılıktır? O tıpkı kendisi için sıcaklık zorunlu olarak gerekli olan ateş ve aydınlık için zorunlu gerekli olan güneş gibidir. Bunların her ikisi de kendi varlıklarından başkasını bilmedikleri gibi, kendi varlıklarınıda bilmezler. Oysaki kendi varlığını bilen kendinden çıkanı da bilir, dolayısıyla başkasını da bilir. Biz onların görüşünü daha önce açıkladık ve “İlk”in başkasını bilmediğini öne sürdüklerini belirttik. Onlara bu konuda karşıt olanların durumları bakımından uygun bulmak zorunda kaldıklarını, “İlk”in  başkasını bilmeyince kendi kendisini bilmemesinin uzak olasılık olarak kabul edilemeyeceğinianlattık.

Denilirse ki; Kendini bilmeyen her şey ölüdür. “İlk”in ölü olması nasıl olabilir?

Deriz ki; Görüşünüzün gelişimi sizi buna zorunlu kıldı. Çünkü sizinle “irade, güç ve seçmeyle hareket etmeyen, duymayan, görmeyen ölüdür, başkasını bilmeyen de ölüdür” diyen arasında fark yoktur. Eğer “İlk”intüm bu özelliklerden uzak olması uygun ise,  onun kendi kendisini bilmesine ne gerek var? Eğer maddeden uzak olan her şeyin kendiliğinden akıl olduğunu, dolayısıyla kendi özvarlığını akledeceğini öne sürerek,  aynı görüşe  dönerlerse bunun hiçbir kanıta dayanmayan hüküm verme olduğunu açıklamıştık.

Denilirse ki; Bunun kanıtı şudur. Varlık, canlı ve ölü olmak üzere ikiye ayrılır. Canlı ölüden daha üstün ve daha öncedir. İlk de daha üstün ve daha öncedir. Dolayısıyla canlı olması gerekir. Her canlı, kendi varlığının bilincine varır. Çünkü onun nedenlilerinin canlı olup da, kendinin canlı olmaması olanaksızdır.

Deriz ki; Bunlar zorlamalardır. Biz diyoruz ki, kendi özvarlığı olan nefsini bilmeyenden birçok aracılarla veya aracısız olarak kendi nefsini bilenin meydana gelmesinin gerekli oluşu neden olanaksız olsun? Bunu olanaksızyapan konu; nedenlinin nedenden daha üstün olma durumunun ortaya çıkması mıdır? Ama neden, nedenli nedenden üstün olacak? Bu çok açık değilki.

Sonra“İlk’in üstünlüğün bilgisinden değil, tümelin varlığının onun kendisine bağlı olmasındadır.” diyen neden reddediliyor? Bu konudaki kanıt şudur: “İlk”in başkası, kendi varlığından başka birçok nesneleri bilebilir, duyabilir ve görebilirken O görmez, duymaz. Eğer bir kişi şöyle diyecek olursa; varlık gören ve görmeyen, bilen ve bilmeyen diye ikiye ayrılır. Gören, daha önce olsun varsayalım ve “İlk” de gören, nesneleri bilen olsun. Siz bunu reddeder ve derdiniz ki; üstünlük görmede ve nesneleri bilmede değil, aksine görme ve bilmeden ihtiyaçsız olup bilginlerin ve görüş sahiplerinin de içinde bulunduğu tümelin kendisinde varlık bulacağı şekilde olmasındadır.

Böylecevarlığını bilmekte de üstünlük yoktur. Aksine üstünlük bilgilerin kendisi için ilk başlangıç olmasındadır. Bu ise ona özgü bir üstünlüktür.

Aynışekilde onlar zorunlu olarak “İlk”invarlığını bilmesini de reddetmek zorunda kalmaktadırlar. Çünkü onun bilgisine, iradesinden başka hiç bir şey belirtiolmaz. İradesine de evrenin meydana gelmesinden başka hiçbir şey belirtiolmaz. Bu sıralamanın bozulmasıyla; tüm bu konuları aklın bakışından alanlara göre o görüşler de bozulur. Çünkü onların özellikleri konusunda reddettikleri veya belirttikleri şeylerin tümünün bir dayanağı ve belgesi yoktur. Yalnızca zan ve tahminlerden oluşur. Bu konuda bilgin olanlar ise zan ve tahminlerden kaçınırlar.

AklınAllah’a özgüözellikleri kavrama konusunda hayrete düşmesinin şaşırtıcı ve tuhaf yanı yoktur. Tuhaf olan, yalnızca onların kendi nefislerine ve kanıtlarına hayran olmaları ve bu konuları,  tüm eksikliğine ve yanlışlığına rağmen, kesin bilgiyle bildiklerine inanmalarıdır.

...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu