banner4
22.01.2020, 09:40

FELSEFECİLERİNTUTARSIZLIĞI-15

İmamGAZALİ

Tehâfüt El-Felâsife (Felsefecilerin Tutarsızlığı)

...

İKİNCİ SORUN

FelsefecilerinEvreninSonsuzluğu, ZamanveHareketKonusundakiSözlerininGeçersizliğiniKanıtlamaktır:

Bilinmelidir ki; bu  konu, birincinin devamıdır. Felsefecilere göre evren; nasıl öncesiz ise ve varlığının başlangıcı yoksa, aynı şekilde sonsuzdur ve sonu yoktur. Onun bozulup yok olması düşünülemez, böylece devam eder gider.

Evrenin öncesizliği konusunda belirttiğimiz kanıtların dördü evrenin sonsuzluğu konusunda da geçerlidir. Bizim yaptığımız karşı çıkmalar da aynı itirazlardır ve hiçbir fark yoktur. Onlar diyorlar ki: evren nedenseldir. Onun nedeni hem öncesizliktir hem de sonsuzdur. Bu yüzden nedenli ile neden birlikte olmaktadır ve yine diyorlar ki: neden değişmeyince nedenli de değişmez. Evrenin sonradan var olmamasını buna dayandırıyorlar. Aynı şekilde son bulması konusunda da bu görüşleri geçerlidir. İşte bunların birinci yöntemi budur.

İkinci yöntemlerine göre; eğer evren yok olursa, yokluğu varlığından sonra olacaktır. Öyleyse onun için bir “sonralık” söz konusudur. Bununla zaman kanıtlanmaktadır.

Üçüncü yöntemlerine gelince, şöyledir; varlık olabilirliği hiçbir zaman yok olmaz. Aynı şekilde olabilir olan varlık, olanak uyarınca her zaman olabilir. Ancak bu kanıt yeterli güce sahip değildir. Biz evrenin öncesizlik oluşunu olanaksız sayıyoruz. Ancak Allah onu sonsuza kadar kalıcı kılacak olursa evrenin sonsuz olmasınıolanaksız saymıyoruz. Çünkü sonradan var olan bir şeyin sonunun bulunması zorunlu değildir. Fiilin sonradan var olması ve başlangıcının bulunması ise zorunludur. Evrenin kesin sonlu olmasının gerektiğini öne süren yalnızca Ebul-Hüzeyl el-Allâf'tır, o der ki; “nasılki, geçmişteevrenin sonsuz devirleri olanaksız ise, gelecekte de aynı şekilde olanaksızdır.” bu çürük bir görüştür, çünkü tüm gelecekler; ne birbirini izleyerek, ne birbirinin ardı sıra gelerek varlığa dahil olabilirler. Oysaki geçmiş birbirini izlemese de birbiri ardı sıra gelerek varlığa dahil olmuştur. Öyleyse bizim, evrenin sonsuza kadar kalıcı olmasını  olanaksız saymadığımız, üstelik onun kalıcı kalmasına veya yok olmasına izin verdiğimiz açığa çıkmıştır. Ancakolabilirin iki kısmından meydana geleni, ancak dinselhükümler yoluyla bilinir, buraya aklın bakışı ilişmez. Yani evrenin devamlı kalıp kalmaması akıl yoluyla değil dinselhükümler yoluyla bilinir.

Dördüncü yöntemlerine gelince; bu olanaksızdır. Çünkü diyorlar ki; evren yok olunca varlık olanağı kalıcı olur. Olabilir olanolanaksız haline dönüşmez. Çünkü o göreceli bir niteliktir ve “onlarınsavına göre” her sonradan meydana gelen önceden bir maddeye muhtaçtır. Her yok olan da kendisinden yok olduğu maddeye gerek duyar. Bu yüzden maddeler ve ilkeler yok olmaz. Yok olan o maddenin içine giren şekiller ve özelliklerdir.

Tümününyanıtı yukarıda geçtiği gibidir.Biz bu konuyabaşlıbaşına bir bölüm ayırdık, çünkü onların, bu dört kanıttan başka iki ayrı kanıtları daha bulunmaktadır.

Birinci  Kanıt;Bu kanıtCalinus'un tutunduğu kanıttır. Gerçekten o der ki; örneğin güneş yokluğu kabul etseydi, uzun bir süre sonunda onda zayıflama meydana gelirdi. Oysaki binlerce yıldır devam eden gözlemler onun ölçüsünün ancak bu kadar olduğunu göstermektedir. Güneş bu uzun sürelerde zayıflamadığına göre bu, güneşin bozulmadığını gösterir.

Bunakarşı çıkmamız birkaç yöndendir;

Birincisi; Bu kanıt şekli şöyle de anlatılabilir: Eğer güneş bozulsaydı kesinlikle ona zayıflama ilişirdi, ancak ikinci önerme olanaksızdır, dolayısıyla başlangıç da olanaksızdır. Bu kıyasa onlar bitişik koşullu kıyas adını verirler. Ancak bu kıyastan bu sonucu çıkarmak gerekli değildir, çünkü  başlangıç doğru değildir. Ancak ona başka birkoşul bağlanılır ve sözgelimi şöyle denilirse doğru olabilir: Eğer güneş bozulmuş ise kesinlikle zayıflamış olmalıdır. İkinci önerme bu başlangıcı ancak bir koşulunartmasıyla gerekli olabilir ki şöyle demeliyiz: Eğer güneş zayıflayarak bozuluyorsa, uzun bir süre zayıflaması gerekir. Ya da bozulmanın ancak zayıflama yoluyla olduğu açıklanmalıdır ki, başlangıçtan ikinci önerme gerekli olsun. Biz, bir şeyin ancak zayıflama ile bozulabileceğini kabul etmeyiz, çünkü zayıflama, bozulma şekillerinden yalnızca birisidir. Bir şeyin en olgun halinde bulunduğu sırada aniden bozulması uzak görülemez.

İkincisi; bu görüşleri kabul edilse ve bozulmanın ancak zayıflama ile olduğuna hak verilse bile güneşe zayıflamanın bulaşmadığı nereden bilinmektedir? Gözlemlere yönelmek olanaksızdır, çünkü güneşin ölçüsü gözlemlerle yaklaşık olarak bilinir. Yeryüzünden yüzyetmiş defa veya buna yakın bir ölçü daha büyük olduğu söylenen güneşten, sözgelimi bir dağ kadar ölçü eksilse bu duyularla anlaşılamazdı. Belki de güneşte zayıflama vardır ve günümüze kadar bir dağ ölçüsü veya daha fazla bir ölçü azalmıştır da duyular bu ölçüyü kavrayamamaktadırlar. Çünkü gözlemler bilgisinde bu ölçünün tespiti yaklaşık olarak bilinebilir. Bu, şunun gibidir. Onlara göre yakut ile altın elementlerden birleşiktir ve bu elementler ise bozulmaya yeteneklidir. Eğer bir yakut yüz sene bir yerde bekletilse duyularla onun eksildiği fark edilemez. Belki de güneşten gözlem tarihinden bu yana eksilen ölçü bir yakuttan yüz yılda eksilen ölçü kadardır ve bu da duyularla görülememektedir. Bu ise onların kanıtlarının son derece karışıklıkiçerdiğini gösterir.

Biz akıllıların bırakacağı bu türden pek çok kanıtlarını tercih etmekten vazgeçtik. Burada yalnızca bu kanıtı tercih ettik ki, bıraktıklarımızla örnek ve dersçıkarılabilsin. Daha önce geçtiği gibi kuşkularını çözmek için zorlamayı gerektiren dört kanıtı açıklamakla yetindik.

...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu