banner4
26.01.2020, 15:17

DEPREMİN ÖĞRETTİKLERİ VE HATIRLATTIKLARI

Elazığ merkezli deprem hepimizi yaraladı, üzdü, düşündürdü, canımızı yaktı.

Üzen, düşündüren, canımızı yakan tarafı, kayıplarımızdı, enkazın altında kalıp da kurtaramadıklarımızdı.

Bu kadar üzüntünün yanında da, sevindiren ve bize insan olduğumuzu, millet olarak asaletimizi hatırlatan ve duygulandıran katkıları da oldu.

Duygulandıran, sevindiren, göğsümüzü kabartan, TV’ler karşısında bizi duygulandırarak ağlatan tarafları ise;

-enkazın altından gelen yardım çığlıklarına geliyorum seni kurtaracağım diye bağıran, bağırırken de duygulanıp sesi titreyen ve 12 saatin sonunda da ekibiyle birlikte önce çocuğunu sonra anneyi kurtaran Jandarma Yüzbaşımız Mehmetçikti.

-enkazın altındaki vatandaşımızla telefon irtibatı kurarak telefonda onu motive eden UMKE görevlisi kardeşimizdi.

-enkazın altına girip canını dişine takan değişik illerden gelmiş kahramanlarımızdı. 

-O bölgelerde yeme-içme ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için, eksi bilmem kaç derecelerde canla başla çalışan insanlarımızdı.

-Memleketin her yanında maddi ve manevi yardıma koşan insanlarımızdı.

-Devlet olarak orada sürekli bulunan, uykusuz ve yorgun argın her tarafa yetişmeye çalışan Bakanlarımızdı.

-Millet olarak tam bir birlik, beraberlik ve yardımlaşma anlayışı içinde el birliği ile seferber olmamız muhteşemdi ve her zaman görmek istediğimiz de işte buydu.

Hepsine helal olsun ve Allah onlardan razı olsun. Helal süt emmiş, asil ve fedakar vatan evlatlarımız her biri. İşte biz millet olarak esasında böyleyiz ve özümüz, hamurumuz böyle asil.

İşin teknik yönüne geldiğimizde ise:

Ülkemizin coğrafi olarak yarısından fazlası deprem kuşağında. Bu her an yeni bir depremle yüzyüze gelebileceğimiz anlamına geliyor.

Hal böyle iken ve hatta 1999 İstanbul-Kocaeli-Sakarya depreminin yaşattıkları hafızalarda daha taze iken, yine de depreme teknik olarak yani alt yapı olarak yeterince hazır olamadığımızı görüyoruz.

(Ancak arama/kurtarma anlamında uzman personel olarak hazır olduğumuzu görmek de bizi bir vatandaş olarak memnun etti.)

Deprem uzmanları, akademisyenler zaman zaman TV’lere çıkıp haritalar üzerinde anlatıyorlar.

Peki neler yapılmalı?

Herkesin ortak görüşü şu: Riskli binalar mümkünse güçlendirilmeli, maliyet veya fiziki sair nedenlerle bu zor ise bina komple yıkılıp baştan yapılmalı.

Ama bunu yapmak söylendiği kadar basit ve kolay değil.

Herkes kendine bir sorsun: kıt kanaat imkanlarla bilmem kaç yılda ev sahibi olabilmiş bir aile, hele bir de çoluğu çocuğu ile yaşayabileceği başka bir yeri ve alternatifi yok ise, evini bırakıp gidebilirmi? Bir de üstüne üstlük, halen yaşamakta olduğu muhitte düzenini kurmuşsa, okula giden çocukları var ise bunu yapması o kadar kolaymı?

Peki devletin yani merkezî yönetimin ya da belediyelerin bunu bütçe imkanlarıyla çözmesi mümkün mü?

Gerçekçi olalım, bu soruların her 2’sinin cevabı da: Hayır.

Herşeyden önce, tüm Türkiye düzeyinde bunu hesapladığınızda, muhtemelen birkaç trilyon dolarlık bir bütçe gerekecektir.

Bu sorun, dünün bugünün sorunu da değil. Bu toprakları yurt edindiğimizde beri, bu toprakları vatan olarak teslim aldığımızdan itibaren, bu riskleri ve sorunları da teslim aldığımızı kabul etmemiz lazım.

1999 depreminde gelen yardımları, zamanın rahmetli Başbakanı Sn Bülent Ecevit’in maaş ödemeleri için kullandık dediğini unutmayalım. Bu bir eleştiri değil, bir mecburiyet ve çaresizlik olduğu gerçeğidir. Biz de olsak o şekilde yapmaya mecburduk belki de, bilemiyorum.

O halde, sosyal medyada, orada burada, mevcut hükümeti suçlamak, kesinlikle doğru ve gerçekçi olamaz. Bunu ya cehalet ya da kasden karalamak amacı olarak görürüm.

Herkes kendine tekrar sorsun, şu anda kendisi yönetici olsa ne kadar zamanda neyi çözebilir? Nasıl?

10 yıllardan bu tarafa birikerek katlanarak gelmiş ve tüm Türkiyede toplam maliyeti trilyon dolarlarla ölçülebilen sorunlar yumağını ve üstelik insanların düzenini de bozmadan hemen nasıl çözeceksiniz?

Ayrıca, gerek 1999 depreminde, gerek önceki ve sonraki depremlerde ve gerekse en sonki bu depremde, bakıyorsunuz, bir bina yıkılmış ama sağındaki solundaki binalar dimdik ayakta. 

Peki burada kimi suçlayacağız? Müteahhiti mi? Mühendisi mi? Ruhsat veren belediyeyi mi? Biraz daha fazla kat ya da daha geniş bir daire sahibi olmak isteyen arsa sahibini mi? Hepsini mi? Suçlasak bile, kaybettiklerimizi geri getirecek mi?

Eleştirmek kolaydır, zor olan kalıcı, gerçekçi, ortak çıkarları kapsayıcı ve bilimsel üretimlerdir. Çünkü ayinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz.

Yapılması gereken, en kısa zamanda tüm siyasi partilerden birer temsilcinin, o ilde ikamet eden ilgili STK’lardan birer temsilcinin, akademisyenlerin (deprem uzmanı akademisyenler, inşaat mühendisi akademisyenler, mimar akademisyenler, şehir planlamacısı akademisyenler ve hatta ziraat mühendisi akademisyenler), ilgili Belediyeler ve ilgili bakanlıklar temsilcilerinden oluşan komisyonlar kurularak yol haritalarının çıkarılması; bununla eş zamanlı olarak da bir başka komisyon yada komisyonlar vasıtasıyla olayın mali portresinin de çıkarılması gerekir. 

Tüm bunlar ve yapılan çalışmaların neticeleri ile, yapılması planlanan tüm bu hususlar her ay kamuoyuyla paylaşılmalı ve herkesin bilgisine, eleştirisine ve önerilerine sunularak, son şekli verilmelidir.

Bu çalışmalar bitirildikten ve bilim adamlarımız başta olmak üzere, mutabık kalındıktan sonra, öncelikli iller ve bölgelerden başlanarak peyderpey kentsel dönüşüm vb projeleri gibi çalışmalar hemen başlatılmalıdır.

Burada, giderlerin bir kısmı mülk sahibinden, kalan kısmı da yerel ve genel bütçe imkanlarından karşılanabilir. İlaveten bu aşamada, isteyen cömert vatandaşlarımızın destekleri için yardım kampanyaları da başlatılmalıdır. Ki şeffaflık ve güven olduğu sürece, bu necip ve fedakar millet ciddi katkılar sağlayacaktır.

Bu çalışmalar bugün başlasa en geç 35-40 yıla kadar tüm Türkiyemizi peyderpey depreme hazır hale getirmiş oluruz bence.

Bu projeler hayata geçirilirken, ülkemizde sırf rant amacıyla adeta işgal ettiğimiz tarım alanlarımızı, bugüne kadar olduğu gibi yine heba etmemek, hatta yeni binaları tarım arazisi olmayan, zemini sert bölgelere kaydırmamız da mutlak şarttır.

Tüm bunları başarırsak, gelecek nesillerimize muhteşem bir miras bırakmış oluruz.

Selam, saygı ve dua ile!..

Yorumlar (8)
Eski arkadaş 4 yıl önce
İmar kanunu uygulansın. ( 37 ve 42. Maddeler) sorunun büyük çoğunluğu çözülmüş olur.
Eski arkadaş 4 yıl önce
İmar kanunu uygulansın. ( 37 ve 42. Maddeler) sorunun büyük çoğunluğu çözülmüş olur.
Eski arkadaş 4 yıl önce
İmar kanunu uygulansın. Problem çözümlenir.
ALİ YÖRÜR 4 yıl önce
HOCAM ÇOK DOGRU YAZMIŞSINIZ DEVLET VE MİLLETLE ORTAKLAŞA BİNALAR YENİLENMELİDİR SLM VE DUA İLE HOCAM
Recep Koçer 4 yıl önce
Bende bu düşüncelerimize katılıyorum. Sayın Müsteşarım. İnşaAllah; En kısa zamanda bu dilekleriniz gerçeğe dönüşür. Selam ve saygılar. Sağlıcakla kalın.
Ahmet sad 4 yıl önce
Elinize yüreğinize sağlık, çok güzel bir yazı. İnşAllah ders çıkarır ülkemiz. Gelecek günlere daha hazır ve tehlikenin farkına varmanız lazım
Mehmet ŞAHİN 4 yıl önce
İşte bahsettiğimiz yardımlara bir örnek olarak, içişleri Bakanlığının ve Sn Bakanımızın bizzat telefonla bağlanarak İzni bildirdiği ve 20.000 TL’de bağış yaptığı, Acun Ilıcalı’nın kendisinin bu akşam (26.01.2020) TV 8’de sunduğu özel deprem yardım programda, saat 00.30 itibariyle yaklaşık 43.000.000 (kırküç milyon) TL toplandı.
Helal olsun, Allah razı olsun.. işte biz böyle büyük ve fedakar, asil ve necip milletiz..
Şükrü Toptaş 4 yıl önce
Çok güzel ülkemizin gerçeklerini anlatan bir yazı kaleme almışsınız reis inşAllah görürde sizin gibi değerlere hükümette yer verir selam ve dua ile Allaha emanet olunuz sayin mustasarim
12
az bulutlu