banner4
27.11.2019, 16:16

Değişmek, Değişimin Maliyetini İdrak etmekle Başlar

Değişimin kolay bir hadise olduğunu söylemeye çalışmıyorum; tersi de doğrudur, değişime direnmek de pek kolay bir iş ve süreç, sayılmaz. Diyeceğim o ki, her ikisi de zor ve külfetli kararlardır. Bilirsiniz, her değişim arzusu önce değişim isteyenden başlamalıdır derler. Bu çok doğru bir laftır; değişimi bizzat deneyimlemeyen kişi veya birey, değişim hakkında bir fikre sahip olmaz. Değişimin sancılarını bütün hücrelerinde hissetmeden, değişimin yeni zihinsel kodlarına vakıf olmadan ve hepsinden önemlisi değişimin büyük maliyetini idrak etmeden, değişmek ne mümkündür ne de başkasına teklif edilebilir.

Değişime direnmek nispetten daha kolaydır; zaten verili bir durumun içindeyiz ve bu vaziyetin bütün imkanlarına sıkıca sarılabiliriz. Çoğunluğun fikrine iştirak ettiğimiz içimde bir bakıma güvence altındayız. Bildik tanıdık bir dünya olduğu içinde, ne yapmamız gerektiği bahsinde pek sıkıntı yaşamayız. Kısacası değişmek de, değişmemek de bizim elimizde ve bizim tercihimizdir.

Peki, ama eğer tepeden tırnağa daha dün karşı olduğumuz o bütün şeylere biz benzemeye başlamışsak? Daha dün bütün ruhumuzla mücadele ettiğimiz o pratiklerin bizzat aktörü biz olmuşsak? Kötü ve değersiz diye bellediğimiz o bütün şeyler artık bünyemizin bir parçası, kimliğimizin en belirgin hali, haline gelmişse? Hala değişmemek için ayak mı diretmeliyiz?

Mesela dün her yerde adil olacağımıza, her konu da hakkaniyetli davranacağımıza, bu ülkenin en büyük derdinin adalet olduğuna inanıp, bu uğurda her şeyi göze alıp mücadele edeceğimize yeminler etmiyor muyduk? Yoksa o yeminleri, dublörlerimiz mi ediyordu? Yoksa, yalana dayanıklı maskeler takıp, herkesi kandırıyor muyduk?

Hani, en hakiki demokrasiyi bir kuracak ve herkesin bu demokrasiden nasiplenmesini sağlayacaktık? Hani, bütün haklara saygılı olacaktık? Bila istisnasız herkes bizim demokrasimiz de Haklarına kavuşacaktı? Hani, biz ‘’yaratılanı yaratandan ötürü seviyorduk’’? hani hep birlikte bu yollarda yürüyecektik? Göğsümüzü gere gere dünya nimetlerinde gözümüz yok diyorduk? Hani, nerede, bütün bu vaatler, söylemler, yeminler nerede?

Perinçek’le aynı seviyede olmak, onunla aynı şeyleri söylemek ve aynı dünya görüşünün paydaşı olmak, nasıl bir haleti ruhiyedir? ‘’Bütün milliyetçilikleri ayaklarımızın altına aldık’’ diyen biz, şimdi geldik, en bağnaz milliyetçilik limanına demirledik?. Bu mudur? Böyle mi olacaktı?

Hiç kimse kusura bakmasın, hem demokrasiden vazgeçtik hem de toplumun refahından. Ülkenin bütün kaynaklarını, milliyetçilik sevdasına heba ediyoruz. Ülkenin bütün insan kaynaklarını bu uğurda gözden çıkarmaya devam ediyoruz.

Eğer bu büyük meseleler hala değişmemiz gerektiğini bize anlatmıyorsa, benim zavallı iki kelimem bu büyük gerçeği zihninize taşımaya yetmez.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu