banner4
07.02.2020, 12:07

BİZİM MAHALLE

Güncel yaşantımı sorgulayan bakışlar ve işaretler attığım tarih, doksanlı yılların ortalarına denk geliyordu. O gün ki yaşam tarzımı ‘’ bu gidiş nereye ‘’ sorusunun ne denli sarstığını anlatabilmem pek mümkün değil.

Sarsan o soru, kendime daha bir çeki düzen vermem gerektiğinin de işaret fişeği idi. Bu arzu ve isteğin daha bir baskın ve daha bir koyu kıvama dönüşünce, arayışım da o an başlamıştı. Kiminle/ kimlerle, hangi camia, cemaat, lider ve önder ile birlikte olacağım sorusu bir başka soru olarak belirginleşmeye başladı.

Henüz ne bir camia, cemaat, lider ve önder tanımıyor olmamdan kaynaklı ciddi bir acemilik süreci geçirdim. Zira neyi, nerde ve nasıl arayacağıma dair bir yol haritasına sahip olmadığım gibi bir metot, yöntem ve formasyondan da haylice uzaktaydım.

Umutlu ama şaşkın bir şekilde yola koyuldum. Bir o taşa bir bu taşa vurduğum başım ve aklım, gördüklerim, tanık ve tanış olduklarıma dair bir türlü itminana ulaşmıyor ve elemeler sonucu gerimde ciddi bir yığıntı bırakıyordum.

Dokunmuyorlardı aklıma, kalbime, yüreğime, fıtratıma. Din nedir? İçeriği nedir?  Cinsinden sorulara ilmi cevaplar verebilecek yeti ve özelliklerden mahrum olmama rağmen fıtratım önemli bir fener niteliği taşıyordu.

Allah ve ona dair aşkın duygu ve düşüncelerim, önüme çıkan bütün engellere rağmen arayışlarıma engel olamıyor ve ben başımı taştan taşa vurmaya devam ediyordum. O zamanlar farkında değildim ki eğitim sürecim başlamış ve her başlangıç noktam ile terk edişlerim arasında ciddi, büyük ve anlamlı kazanımlar biriktiriyordum.

Derken, kimi yerlerde duraklıyor, nefes alıyor, anlamaya, anlaşılmaya, öğrenmeye dair açlığıma nefes aldırıyor azık biriktiriyordum. Hiçbir camia ve cemaate, önder ya da imama ittiba etmek böylesi aykırı doğa/ fıtrat sahibi bir kişiye uygun düşmemesi dolayısıyla kalıcı olamıyor ama ilişkiyi de hepten kesip atmıyordum artık.

Bir takım söylemler, inanç ve ibadet çeşitleri akıl duvarlarıma tecavüzkâr darbeler yapıyor olsalar da, dışarıya kıyas yaptığım zaman anlamlı, önemli ve değerli bir yere koymaktan da imtina etmiyordum. Kim bilir belki de öyle görmek, öyle inanmak istiyordum…

Geldiğim nokta; mahallemin değerlerden, değerlilerden müteşekkil kutsal bir mahalle olduğu kanaatine doğru evrilmeye başlamıştı. Sağım ve solumda ki herkesi kendim gibi zannediyor ve hemen hemen hepsine hüsni niyet besliyor ve haliyle anlamlı yerlerde konumlandırıyordum.

Oysa birçoğunun adeta bu günlerin hesabını yapmış ve taa o günlerden pusuya yatmış Din görünümlü sekülerist fırsatçılardan oluştuğunu henüz göremiyordum. Fark ettiğim de ise, atı alanın BALKANLAR’a vardığını üzüntüyle görmekteydim.

Artık bizim mahalle, hani o sütü ve suyu oturarak, üç yudumda ve binbir besmele ile içen bizim mahalle, ele geçirdikleri ile başkalaşıyor, değişiyor, dönüşüyor ve evrimleşiyordu. Bu değişim ve dönüşümün sınırları her geçen gün yeniden çiziliyor ve henüz kısa bir müddet geçmeden çizilmiş sınır, yenileri ile egale ediliyordu.

Değişmiş, dönüşmüş ve sağlam şekilde başkalaşmıştık. Öyle ki haramlara dair, faiz, çalma, yolsuzluk, hırsızlık gibi tanımlamalarımız da bu değişim ve dönüşümlerden yana hissesine düşen payı alıyor ve Din, binbir türlü edepsiz hamlelere maruz kalıyordu.

İşin en vahim boyut ve tarafı ise, gerek ferdi ve gerekse teorisi ve teolojisi bakımından bizlere ders verenlerin böylesi bir değişim içerisine girmiş olmalarıydı. Ne duvar kalmıştı ne kural. Yıkıldıkça yıkılıyor, alan ve sınırlar genişledikçe genişliyordu.

Bunların içerisine dâhil olmazdan evvelki ayıpsadığım, günah ve yanlış bulduğum yol dahi daha ak, daha pak ve daha temiz kalıyordu bu evrimleşmenin yanın da. Din, elastiki bir yapıya çevrilmiş ve en sapkın, en hayâsız, en yalın ve en açık hırsızlıklar, yolsuzluklar, edepsizlikler dahi bu elastiki yapıdan meşruiyet alacak donelerle bezenmekten yana zorlanmıyordu.

Milyonlarca hadis, fetva, hüküm tahsis edilmiş yıllarca ve bütün bunların içerisinden bir takım yeni hükümler ihdas edilse ne olacaktı ki!? Zerre kadar dahi inanmadıkları ve tabi olmadıkları bir Din, dejenere olmuş, içerisi boşaltılmış, gelecek nesillerin inanç dünyaları iğfal edilmiş hiç birisinin umurunda bile değildi.

Dur durak bilmeden, bodoslama ve gözü kararmış bir sürat ile kıyamete doğru yol alan bu zümre, içlerinden bir takım şefkat, merhamet seslerine, uyarı ve ikazlarına da kulaklarını tıkamış, tıkamakla da kalmayıp bu ses ve uyarı sahiplerini de oyun dışına atmak ve itmekten de imtina etmemişlerdir.

Ez cümle !

İflah olmayacağınıza olan inancım dolayısıyla KAHROLASINIZ İNŞAALLAH…

Yorumlar (1)
Gökhan ışık 4 yıl önce
Bizim mahalle...
12
az bulutlu