BİLİNMEYENE ÖZLEM
Bir akşam vakti...
Kaybolan bulutların ardında, güneşin batışını izlerken..
Kalemim ve ben, satırlara doğru yol alıyorum.
Hani şöyle!
Ne mutlu, ne mutsuz...
İçimde öyle boş bir hal.
Bilinmeyene özlem gibi.
Geçmişe döndüğümüzde sevdiklerimizi kaybedişimiz, bilinmeyene bizleri daha çok yaklaştırıyor.
Hayatımızın içinde olanlar, öyle bir duruma geliyor ki!
Hiç tanımamışcasına, sevdiklerimizi alıp bir yerlere koyabiliyor.
Ya da alıp sonsuzluğa götürüyor.
Her iki duyguyu yaşayan insanın, ruhundan parçalar eksilirken...
Kazandığıysa bilinmeyen özleme yaklaşmak oluyor.
Kendimce bu durum, insan ruhunun içindeki gizemli yolculuk.
Ruhunuzdaki yolculuğun içsel keşfini aramak gibi.
Bu durum gözlemlerim sonucu bana şu gerçeği öğretti.
Bu duyguyu hissedebilmek, herkese özel bir durum değil.
İnsanın ruhundan gelen bir fıtrat.
Evet...
Kiminin ise mantığıyla ele aldığında, duyguları ve hissedilenleri bıçak gibi kesmesi ilginç değil mi?
Giden gitmiştir.
Ölen ölmüştür.
Ve hayatta biten neyse bitmiştir.
İşte tam bu olguda, tıkanıp kalan insanlardanım.
Kısaca net tavrı koyanlara baka kalan.
Her kaybediş içimizde farklı bir acı oluşturuyor.
Ruha işleyen bir ayrılış gibi.
Hayata düz bir bakışla bakabilen insan bilinmeyen sonsuzluğu, kendi iç dünyasını sorgulamadan
bilinmeyene nasıl özlem duyabilir.
Evett.. kulağım çınlıyor.
Suzan Hanım, çok derinsiniz.
Size somut örnekler...
Çok yakın bir zamanda halamı kaybettim. Son günlerini yanında geçiren biri olarak...
Her anını ve çevresindekileri gözlemlemek, benim için farklı bir duygu gelişimiydi.
Karşınızda, ölümü bekleyen bir kadın. Bu hissiyse bakışlarından,
konuşamamasından, eliyle korkusunu ifade etmesinden anlarken...
Hayatın sonuna en büyük örnek olarak an ve an şahit olmamdı.
Kendime gelemedim.
Bu, beni hayata bakışımda ruhuma döndürürken...
İnsanların fıtratında ki sözler, sessiz kalınması gerekirken aksine
içe dönmekten ziyade sözlerin dile vurması..
İnsanoğlunda ki samimi samimiyetsizliği hissettirdi.
İnanın aklım yerinde.
Sadece ruhumla konuşuyorum.
Ya da birini, birilerini sevmek hususunda konuşalım.
Dün çok seven bir insanın bugün,
dün sarfettiği sözleri hiç hatırlamazcasına bugüne devam etmesi garip değil mi?
Bu durumlar...
İnsanın ruhen yolculuğunda, hayatını tıkayan davranışlar.
Evet, sesler..
Kabul edin Suzan Hanım.
Hayat böyle.
Bir an insanoğluna çok kızıyorum.
Oysa ki bende insanoğlundan biriyim.
Peki, ben.
Elbet benimde yanılgılarım var.
Ama çabalıyorum.
Yaptıklarımı, söylediğim sözleri sorguluyorum.
Hayat karşısında, aciz bir varlık olduğumu kabul ediyorum.
Kabul edemediğimse öylesine davranan ruhların bilinmeyen sonsuzluğa özlemi.
Peki bilinmeyen özlem nedir?
Bilinmeyene özlem ise bilmediğimiz sonsuzluktur.
Bu sonsuzluk...
Yaradana karşı duruş şeklimiz değil mi?
Ya da Yaradan kullarını izlerken gördükleri karşısında şaşkın
değil mi?
Her yönden düşüncelerimi savuruyor gibiyim.
İnanın, düşündükçe düşüncelerin içinden çıkamayan biriyim.
Belkide mücadelem, hatırlayamadığım özüme dönme çabası.
Artık sözlerimi bitirme zamanı geldi.
Çünkü bende sonu gelmeyen sonsuzluk gibi düşündüklerimi kalbinize bırakıyorum.
Sevgiyle kalın.
En önemlisi siz kalın.
İçsel huzuru bulmamız dileğiyle hayırla kalınız EyvAllah
Halanıza Allah'tan rahmet dilerim mekanı cennet'ti âlla olsun inşaAllah selâm ve dua'ile
Halanıza Allah'tan rahmet dilerim mekanı cennet'ti âlla olsun inşaAllah selâm ve dua'ile