banner4
22.02.2020, 14:34

ADALET- LİYAKAT VE ŞEFFAFLIK OLMAZSA?

İster ev ortamında, ister özel sektörde, ister devlet yönetiminde, ister muhtarlık veya belediye yönetimlerinde, isterse kamu kurumlarının herhangi bir kademesinde  liyakat ve şeffaflık yoksa oradan başarı beklenilmez. 

Başarı olmadığı gibi başarısızlık kesindir. Bu da beraberinde güvensizlik, şüphe, kaynak israfı, konulan hedeflere ulaşamama ve en nihayetinde de çöküşle sonuçlanır.

Kendine güvenen, kafasının arkasında gizli hesapları olmayan, tevazu sahibi, kendisiyle ve toplumla barışık, gerçekten dürüst ve objektif insan nerede ve hangi konumda olursa olsun şeffaf olur. 

Şeffaflık ve tevazu, o kişiye de, çalıştığı veya temsil ettiği kuruma da güç ve saygınlık katar. O kurumda, hem kuruma ve hem de yöneticiye güveni artırır. Orada bireysel beceriler değil, takım ruhu ve takım oyunu başlar.

Elbetteki bunun istisnaları vardır: devlette iseniz devlet sırları, ticari bir şirkette iseniz ticari sırlar, elbette sizde saklı kalması gerekecektir. Ancak bunların haricindeki herşeyin şeffaf olması gerekmez mi?

Günümüzde bazı popüler tabirler var: “güç zehirlenmesi” veya “akıl tutulması” gibi. Eğer bu hastalıklardan birine yakalanmışsanız, bırakın şeffaf olmayı, artık insanlara tepeden bakmaya başlarsınız. Burun deliklerinizden bakarsınız yani. Bu durumda da sizin de, temsil ettiğiniz kurumun/kuruluşun/şirketin de ömrü sayılıdır.

Kendisiyle barışık insan, şeffaftır, vefalıdır, muhataplarına karşı işine çıkarlı değil empatiyle davranandır, dürüst ve tutarlıdır. 

Bir de üstelik Müslüman geçiniyoruz. Namaz kılmaktan, oruç tutmaktan ibaret sanıyoruz müslümanlığı. Oysa dinimiz bize, dürüstlüğü, tevazuyu, hak yememeyi, insana saygı duymayı, ölçü tartı ve diğer ilişkilerimizde adaleti emretmiyor mu?

Paraya ve makama ne zaman doyacağız?

Ne zaman, güç sahiplerinin peşinde koşmaktan, onlarla resim çektirmeyi bir mataf saymaktan vazgeçip, gerçekten dostlara, ihtiyaç sahiplerine, mağdurlara yüzümüzü döneceğiz?

Çevremizdeki 2 yüzlü, yalaka, bukalemun insanlardan başımızı çevirip de, gerçekleri ne zaman göreceğiz?

Peki, kendi egolarımızdan gerçek mânâda kurtulup da, ehil ve gerçek dostlara ne zaman vakit ayıracağız?

Peki, çevremizdeki fakir-fukara, garip-guraba ve mağdur insanlara ne zaman sahip çıkacağız? Ne zaman dinleyeceğiz onların dertlerini, hayat mücadelelerini, ayakta kalma çabalarını?

Sahi, biz gerçekten müslümanmıyız?

Selam, sevgi ve saygıyla!..

Yorumlar (3)
Eski arkadaş 4 yıl önce
Empati yapmayı denemek yetmez. Yapmak lazım.
Eski arkadaş 4 yıl önce
"Ne zaman, güç sahiplerinin peşinde koşmaktan, onlarla resim çektirmeyi bir mataf saymaktan vazgeçip, gerçekten dostlara, ihtiyaç sahiplerine, mağdurlara yüzümüzü döneceğiz?"
Bu bölümü herkes içtenlikle okumalı
Ahmet 4 yıl önce
Aynen bugün yaşananlar bunlar maalesef. Keşke toplum olarak aklımızı başımıza toplayabilsek. Liyakat şeffaflık merhamet diye birşey hiçbir yerde kalmadı. Herkes kendini düşünür oldu.
12
az bulutlu