banner4
20.12.2023, 13:01

NİLİ YAHUDİ CASUSLUK ÖRGÜTÜ

Kısaca NİLİ olarak adlandırılan örgüt, 1. Dünya Savaşı sırasında, 1915 ile 1917 yılları arasında Filistin-Suriye bölgesinde faaliyet gösteren, Osmanlı Devletinin yıkılması için Birleşik Krallığa istihbarat desteği sağlamak amacıyla kurulan bir yahudi casusluk ağıdır ve ne yazıkki Doğu Avrupa’da zulümden kaçarak Osmanlı Devletine sığınan yahudiler tarafından kurulan bir örgüttü.

NİLİ, "İsrail'in Ebedî Olanı Yalan Söylemeyecek" manasına gelen İbranice "Netzah Yisrael Lo Yeşaker" ifadesinin kısaltmasıdır. James Srodes'in Filistin'deki Casuslar kitabında açıklandığına göre, İngiliz hükûmeti NİLİ kod adını "A Organizasyonu" olarak adlandırmıştı.

NİLİ’nin asıl kurucusu ve fikir babası 1915 yılında Filistin’in Hayfa kentinde Osmanlı vatandaşı Yahudi botanik uzmanı Aaron Aaronsohn’dur. Aaron’un ailesi, Doğu Avrupa’da alevlenen Yahudi aleyhtarlığının ardından 1882’de Romanya’dan göç ederek Osmanlı Devleti’ne sığınmış olan Aaronsohn ailesi, Hayfa’nın güneyinde Rotschild’in kurmuş olduğu Zicron Yakov kolonisine yerleştirildi. Rotschild’in bursuyla okuduğu Fransa’da tarım eğitimi alan Aaron, 1910 yılında Athlit’e dönerek burada bir tarım deneme istasyonu kurdu. 

O dönemde tarım arazileri çekirge istilası altında olduğundan, bununla mücadele etmesi için Aaron da, kurduğu istasyon da Osmanlı Devleti tarafından iyi niyetle desteklendi. Oysa sözkonusu istasyon, sonradan NİLİ örgütünün gizli merkez üssü olarak kullanılacaktı.

NİLİ’nin Filistin’deki faaliyetleri Aaron’un kız kardeşi Sarah Aaronsohn tarafından yürütülmekteydi. Sarah’ın görevi NİLİ’deki kadın ajanlar vasıtasıyla Türk ve Alman subayların “biyometrik ve biyografik” istihbaratlarını, askerî ve siyasi mahrem bilgilerini ele geçirmekti. Sarah, IV. Ordu Komutanı Cemal Paşa ile doğrudan irtibatı bulunmakta ve münferit olarak Kudüs’teki IV. Ordu Karargâhına girebilmekteydi. Ayrıca, Yosef Lishansky ve Naaman Belkind adlarındaki casuslar örgütün Filistin yapılanmasında önemli roller üstlenmişti. Lishansky, güney Filistin’de Hamagan adlı istihbarat örgütünü kuran eski bir Hashomer üyesi idi. Belkind ise, Filistin’in güneyinde bir Yahudi yerleşim yeri olan Rishon Lezion’da faaliyet göstermekteydi.

Asıl amaçları Filistin-Suriye-Lübnan coğrafyasında bağımsız bir Yahudi devleti kurmaktı. Bunu başarmak için öncelikle yapılması gerekense bölgenin Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparılıp İngiliz işgaline açılmasıydı. 

Yahudiler tarafından kurulan ve yönetilen örgüt, Filistin-Suriye Cephesi'nde konuşlanmış Osmanlı ordusu hakkında İngiliz istihbaratına detaylı bilgiler sağlamaktaydı. Filistin-Suriye Cephesi’ne dağılan NİLİ casusları, Osmanlı ordusunun asker sayısı, bulunduğu cepheler, yer değişiklikleri, lojistik ve cephane durumu, kullandığı yol ve tren hatları konularında birçok gizli bilgiye ulaştılar. Örgütün Filistin sorumlusu Sarah Aaronsohn’un Siyonist fikirlerle efsunladığı kadın casuslar, Türk ve Alman subaylarla kurdukları gönül ilişkileri sayesinde önemli bilgiler sağladılar. 

Örgütün beyin ve strateji takımının dikkat çekici 2 önemli akıl hocası Gertrude Bell ve Suzy Liberman’dı. NİLİ’nin topladığı bilgiler, düzenli olarak Mısır’daki İngiliz istihbarat üssüne, oradan da Londra’ya ulaştırılıyordu.

NİLİ, 1915’te kurulduktan itibaren çok kısa bir süre içerisinde 100’lerce üyesi olan büyük casusluk ağına dönüştü ve 1917’nin başlarına kadar faaliyetlerini gizli olarak yürütmeyi daha doğrusu deşifre olmamayı başardı. 

Osmanlı istihbaratı, NİLİ’yi deşifre edip çökerttiğinde tarihler 1917’yi gösteriyordu ve İngilizler, çoktan Kudüs’ün kapılarına dayanmıştı. İngiliz Orduları Başkomutanı General Allenby, Osmanlı ordusunu bozguna uğrattığı Nablus Savaşı’nın strateji ve taktiğini NİLİ’nin sağladığı istihbarata göre oluşturmuştu. Savaşın sonunda İngiliz askerî erkânı, kendilerine zaferin anahtarını sunan NİLİ casuslarına her fırsatta şükranlarını sunuyordu.

Geç de olsa NİLİ yahudi casusluk örgütünü fark eden ve çökertilmesinde büyük emekleri olan Yüzbaşı Cevat Rıfat Bey’dir. NİLİ örgütünün deşifre edilmesinde büyük emeği geçen Yüzbaşı Cevat Rifat Beyin 1930’larda yayımladığı anıları, kamuoyunda beklenen uyanışı sağlayamadı.

NİLİ casuslarının ikmal ve güvenlik hususunda kullandığı stratejik bir bölge olan ve o dönemde tamamen Fransızların kontrolünde bulunan bugünkü Suriye’nin Tartus sahillerine 3 km mesafedeki Arvad Adası, NİLİ için adeta nefes borusu kadar önemliydi. Osmanlı Devleti tarafından deşifre edilmesinden sonra bir çok casus, Fransızların kontrolünde bulunan Arvad Adası’na sığınarak Türk istihbaratından kaçmayı başarmıştı.

Bölgede aynı amaçlarla 1909 yılında kurulan ve 1920’ye kadar oldukça yoğun faaliyet gösteren HASHOMER yahudi casusluk örgütü ile  NİLİ büyük işbirliğine gittiler. Amaçları zaten aynıydı: bu bölgenin Osmanlı’dan koparılarak önce İngiliz hakimiletine girmesine daha sonra da İngilizlerin söz verdiği gibi bir yahudi devleti kurulması için kendilerine devredilmesi. Bunun için çalışan bu 2 yahudi casusluk örgütü, bölgenin İngiliz işgaline açık hale getirilmesi için oldukça faaldiler. Ve uzun süre deşifre olmadan işbirliği içerisinde çalıştılar. 

NİLİ casusluk örgütü 1917’nin başlarında deşifre olunca, üyelerinin bir kısmı HASHOMER örgütüne geçerek 1920’ye kadar faaliyetlerine devam etti. 1920’de deşifre edildi ama artık çok geçti.

Artık bölge bir İngiliz Mandası idi ve bu kez de 1920 yılından resmî İsrail devletinin kurulduğu 1948 yılına kadar faaliyet gösteren ve silahlı bir örgüt olan ve İbranice’de Savunma/silahlı mücadele anlamlarına gelen HAGANAH örgütü kuruldu.

Aynı dönem içerinde, 1931-1948 yılları arasında faaliyet gösteren ve HAGANAH örgütünün silahlı bir kolu olan, liderliğini İsrail’in Başbakanlığını da yapan Menaham Begin’in yaptığı IRGUN örgütü ile, LEYHİ silahlı saldırı örgütü (1940-1948) gibi örgütler de kuruldu.

Bunların tamamı İsrail devleti kurulunca kendilerini feshederek, kurulan resmi orduya katıldılar. Menahem Begin gibi daha sonra Başbakan olan bazıları da siyasete atıldılar.

Bugün geriye dönüp baktığımızda çok şey daha iyi anlaşılıyor ancak, milletimiz bu sinsi ve bölücü faaliyetleri yani yakın tarihini ne kadar biliyor? Bence insanımızın % 90’ının bunlardan haberi de, bilgisi de yok. Peki bırakınız binlerce yıllık tarihimizi, yakın tarihimizi bile bilmeden geleceğimizi ne kadar sağlıklı planlayabiliriz?

Ne demiş atalarımız “Su Uyur, Düşman Uyumaz”.

Uyursan ölürsün. 

Biz her alanda güçlü olduğumuz, tarihimizi doğru bildiğimiz, akıllı, bilgili ve bilinçli olduğumuz sürece, tüm dünyada söz sahibi olmaya, dürüstçe adaleti sağlamaya ve mazlumlara umut olmaya yeniden başlarız.

Muasır medeniyetler seviyesine çıkmak ve mazlum milletlere kol-kanat germek için her alanda var gücümüzle çalışırken, bir taraftan da uyumamak, tarihimizi doğru bilmek, her alanda akıllı ve bilinçli olmak zorundayız..

Yorumlar (1)
Recep KOÇER. 5 ay önce
Yeni bilgilerle bizleri aydınlattığıniz için, Mustesarim teşekkür ediyorum. Gerçekten , Osmanlı'nın , son 50 yılı çok iyi incelenip okul kitaplarında ders olarak okutulmalidir. Yeni nesiller maalesef bu konulardan habersizler.
12
az bulutlu