banner4
15.01.2021, 22:29

MUTLAK ELEŞTİRİLMEZLİK

İnsan, tabiatı itibari ile kusursuz görünme eğilimindedir.

Kendisine sunulan eleştiri ve yorumların tahammülsüzlüğü içinde, hayatı ve insanı ve pek tabii olarak düşünceyi yorumlar ve dahi yargılar.

İnsan ilişkilerinin temelinde yatan bu sarsılmaz ben duygusu, pek çoğu kez yanlışlara ve daha ötesinde olumsuz eylemlere sevk eder insanı.

Çünkü insan, yaşam sarmalının keşmekeşinde, kendisini ispat etmeye güdümlü olduğu içinde, farklı kimliklere bürünür. Bu keşmekeşlik içerisinde,  derin bir kimlik bölünmesi yaşarken de, görünmek istediği prototipi ortaya çıkarır.

O prototip, mutlak eleştirilmezlik sarhoşluğu ile yıkar insanı. Bu şekilde şekil alan kimlik, insanın ve yaşantısının ve ötesinde insana ait olan düşüncelerin ve değer yargılarının ve bu minvalde de özgür ifadelerin baskı altında tutulması gerektiğini hissettirir.

Pek tabii olarak zihinsel kısırlaşmanın bu şekilde yerleştiği toplumsal yapıların yönetildiği sistemler, otoriter yapılar ile çerçeve kazanarak devlet sistematiğine yerleşmiş olur. Eleştiri kültürünün tam anlamıyla yerleşmediği toplumsal yapıların tamamında, otoriter yönelmeler mevcuttur ve devam etmektedir.

Ancak, İsveç ve Norveç gibi uygar toplumlara baktığınızda, o toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel dinamiklerinin özü ve temelinde, insan ilişkilerinin saydamlığını, hoşgörüsünü, eleştiri anlayışını ve ahlak düzenini görürsünüz. Toplumsal dinamiğin ve çerçevenin insan odaklı gelişmesi neticesinde de, o toplumu yöneten devlet mekanizmasının, iktidar ve muhalefet birlikteliğinde ve ayrışmasında, demokratik kriterlerin ve evrensel hukuk normlarının, en yüksek derecede tüm kurum ve kuruluşlarında işlendiğini tespitlersiniz.

Vicdan ve ahlak sahibi iseniz eğer, bu algı ve yönelmeyle, içinde bulunduğunuz toplum yapısının ve çerçevelendiği hukuksal rejimin, uygar toplumların ulaşmış olduğu demokratik özümseyişlerden uzak kaldığını tespitlediğinizde, hüznün karanlığına bırakırsınız kendinizi.

Çünkü demokrasinin ve evrensel hukuk anlayışının kalıcı bir şekilde yerleştiği toplum ve devlet yapılarında, mutlak eleştirilmezlik kavramına denk gelmezsiniz asla.

Ancak bizim gibi toplum yapılarında, mutlak haklılık ve mutlak eleştirilemezlik takıntısı ve despotluğu vardır.

Oysaki, tarihi ve kültürel dokusuyla geçmişinden gelen büyük bir kültürün mirasını ve resmini taşıyan bizlerin, gerek hukuksal ve anayasal rejimi ile olsun gerek demokrasi kültürü ile olsun, uygar toplumlardan geri kalmamızın açıklanacak bir yönü yoktur.

Demokrasiden, eleştiri kültüründen, hoşgörüden iyice uzaklaşmış olan bizlerin, gelecek nesillere bırakacağı bir miras sizce kalmış mıdır?

Yasama ve Yürütme organlarının tekleştiği, Yargı erkinin de, bu tekleşmenin gölgesi altında kaldığı bir sistemde, cumhuriyetin kazanımlarının ne derece yıpratıldığı ortada değil midir?

Toplumda en yüksek derecede güven duyulması gereken Yargı erkinin, en temel yasaları ve hukuksal alt yapıyı koruyamayacak hale gelmesi, hangi irade ile açıklanabilir ki?

Muhalefetin ve basının, yazarların, iktidara karşı yönelttikleri en ufak eleştirinin dahi, toplumdan izole ettirilmeye çalışılması, ‘troll’ denen sosyal medya kullanıcıları tarafından düşmanlaştırılmaya çalışılması, anayasamızda varlığını bulan özgür düşünce kavramının yok edilmesine sebep değil midir?

Her yapılanın mutlak doğru ve mutlak haklı olduğuna dair zehir nereden bulaşmıştır sistemin ağına?

Hele hele yerel mahkemelerin, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararları bağlayıcı olarak görmemesi, anayasal düzeni yıpratıp sarsmayacak mıdır?

Tablo hazindir.

Derin bir tarassut ahlakına götüren bu tehlikeli yok oluş, kendisini her şeyden güçlü ve eleştirilemez kılan yanılgıyı, bir gün mutlaka yok eder.

Zehirli bir sarmaşık, ruhumuzu esir almak üzere.

Toplumun ve devlet yapısının ve hukuksal sistemin, mutlak eleştirilmezlik kavramından bir an evvel soyutlanması elzemdir.

Gelecek nesillere kalıcı bir demokratik sistemi bırakamazsak eğer, hüsranın perdesine kapı aralayan yok oluş karşımızdadır demektir.


 

Yorumlar (8)
İclal Karaca 3 yıl önce
Yine kaleminizden, ve yine çok doğru tespitlemelerle çok güzel bir yazı olmuş. Umarım sizin gibi düşünen en azından düşünmeye cesaret edebilecek bir nesile ışık tutarsınız. Ben onlardan biriyim. Kaleminize sağlık..
Fırat 3 yıl önce
Sabrın,tahammülün ve eleştirinin insan hayatı için güzel yaşama süreçlerini ifade etmede kullandığınız cümleleri ne güzel kaleme almışsınız. Yüreğinize sağlık.
Beren 3 yıl önce
Emre bey ileride kitabınızı da görmek dileğiyle
Dilek Karaca 3 yıl önce
Kalemine sağlık abi
Melih 3 yıl önce
Ne de güzel yorumluyorsunuz;yüreğinize,ellerinize sağlık
Enes 3 yıl önce
Kaleminize sağlık
Gulcan 3 yıl önce
Yine cok guzeldi yureginize kaleminize saglik
Barış 3 yıl önce
Kaleminiz hak ve doğruluk nispetinde bir kılıçtan keskin, tebrik ederim.
Yazılarınızın devamını bekliyoruz..
12
az bulutlu